• epeydir sesi soluğu çıkmıyor. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren siyaset felsefesi içindeki liberaller-toplulukçular ikili bölünmesine alternatif üretme (agonistik çoğulculuk, radikal demokrasi) çabasındadır. karikatürize bir tarifle birey-yurttaş dengesini bulmaya, liberal rasyonalizm eleştirisine adanmış son 25 yıl. omo’nun yanındaki vernel gibi laclau ile birlikte anılırlar ama bildiğim kadarıyla norman geras’a cevap olarak yazdıkları post-marxism without apologies (amasız fakatsız marksizm sonrası olarak türkçe’ye çevrildi) metinden sonra birlikte bir şey yazmadılar. laclau on populist reason kitabına chantal'ına ithaf etmişti.
    geçişler, paralel birliktelikler olmakla beraber: 1970’lerde gramsci, ideoloji ve hegemonya siyaseti; 1980’lerde yapının yerinden edilmesi ve gramsci’deki özcü artıkların tasfiyesi evresi, yapıbozumla utangaç flört; 1990’lar amicus-hostis (dost düşman) siyaseti ve a(nta)gonizmaya yüklendiği schmitt’li yıllar; 2000’ler lacancı ethics of the real ve uymsuzluk etiği devresi.

    return of the political (1993), (bilerek tercih edilmiş olsa dahi hatalı bir çeviriyle siyasetin dönüşü, epos)
    deconstruction and pragmatism (der., 1996) (yapıbozum ve pragmatizm, sarmal)
    on the political (2005) (siyasal üzerine, iletişim)
    democratic paradox (2000) (demokratik paradoks, epos)
  • üniversite yıllarından ismine ve fikriyatına aşina olduğum, son olarak birikim'in son sayısında röportajını görünce eski bir dostu görmüşcesine sevindiğim düşünce insanı. "çok kutuplu dünyayı hegemonik merkezlerin çoğulluğu olarak hayal ediyorum" demiş. avrupa'yı model olarak önümüze koyan habermas gibi abilerimize de itiraz etmeden duramamış. söylediklerine öyle bir katıldım ki, ilk bayramda baklavımı yaptırıp elini öpmeye geliyorum şantal teyze... öğrencilik yıllarından beri adını anmadık çok ayıp ettik zira.

    bakın nasıl söylemiş:

    "siyaseten önemi haiz bir avrupa vaz eden habermas gibi kişilerle ise anlaşmazlığa düşüyorum. o avrupa'dan daha çok "vanguard" bir kozmopolit model olmasını bekliyor, insanlığın gelişiminin bekçisi olarak avrupa'yı görüyor ve dolayısıyla avrupa'da geliştirilen bir modelin daha sonra dünyanın geri kalanına uygulanabileceğinden şüphe duymuyor. bense bizim demokrasi kavramımızın neden asya ya da afrika'da geliştirilenden daha iyi olması gerektiğini anlamıyorum. her bağlamda farklı geliştirilen demokrasilerden yanayım ve bunun demokrasinin çoğulculuğu ilkesinin bir gereği olduğunu düşünüyorum."
  • (bkz: for a left populism) kitabı kesinlikle okunmalıdır. mouffe'un siyaseti okumakta çok başarılı olduğunu düşünüyorum. çok yerinde tespitler ve yerinde öneriler. mouffe 1980'den sonra yükselen sağ popülizmi anlatıp, sol'un düştüğü hataları ortaya koyarken adeta türkiye'yi tasvir ettiğini düşünürsünüz. kısa vadeli ön görülerinin doğruluğunu deneyimliyor olmamız ise mouffe'u siyaset kuramı tartışmalarında çok ayrı bir yere koyar.
  • the democratic paradox adlı eserinde baştan sona liberalizmle demokrasinin -bize hep öğretildiği üzere- uyumlu değil aksine taban tabana uyumsuz olduğunu ortaya koyar.

    bir idelojinin sloganını atmaması ve ezberden konuşmaması eleştirilir ama bu mouffe'yi değerli bir bilim insanı yapar. örneğin sosyal bilim literatüründe "tu kaka" sayılan carl schmitt'i günümüzde halen açıklayıcı bir yaklaşım olarak tahlil eder/günümüze taşır.
  • (bkz: on the political) kitabı, iletişim yayınlarından türkçe'ye çevrilmiş yazar. çeviri genel olarak iyi. okunması rahat bir kitap.

    mouffe, genel olarak schmitt'in çizgisini takip ederek iç ve uluslararası ilişkilerdeki mutabakat üzerine kurulu neoliberal modeli eleştiriyor. antagonizma ve agonizm üzerinden siyasete yaklaşan mouffe, siyasette husumetin olması gerektiğini eğer husumet görmezden gelinirse yeni düşmanlıkların ortaya çıkacağını savunuyor. bu yüzden antagonizmaların normal karşılanması gerektiğini ve agonizme dönüşmesi gerektiğini savunuyor. bu da aslında schmitt'in mutlak düşman ile gerçek düşman arasındaki yaptığı ayrıma benziyor. eğer husumetler görmezden gelinirse iç siyasette sağ popülizm, uluslararası siyasette ise terörizm gibi sorunların kaçınılmaz olduğunu savunuyor. kısaca neoliberal yaklaşımın demokrasi için son derece zararlı olduğunu savunurken her yapının bir hegemonya içerdiğini, tarafsız herhangi bir yapının var olmadığını iddia ediyor. bu yüzden amacın hegemonyaya karşı karşı-hegemonyalar olmalıdır diyor. beck, giddens ve habermas gibi isimleri kıyasıya eleştirirken geleneksel sağ ve solun demokrasi için olmazsa olmaz olduğunu savunuyor.
  • ernesto laclau ile birikte radikal demokrasi kavramını geliştirmişti.çoktandır haber alamıyorduk kendisinden.kaldığı yerden devam ediyormuş,liberal demokrasiye soldan sallamış yine.
    http://www.taraf.com.tr/…-da-olmaz-demokrasi-de.htm
  • son iki yildir mouffe laclau agonistic deliberative ile geziyorum. sanki ufak bir puf noktasi varda ben kaciriyorum gibi hissediyorum. anlamak kelime olarak degilde ruhen olmasi gerektiigni dusunuyorum. kafayi yedirttin mouffe anne

    edit: niyeti bozdum ve turkce cevirisini indirdim agonistic kitabinin, ne dedigini anladiktan sonra tovbemi yapacagim
  • ernesto laclau ile birlikte radikal demokrasi teorisinin çerçevesini çizmişlerdir.
    (bkz: hegemonya ve sosyalist strateji) bu çerçeve aynı zamanda post-marksisme de kaynaklık etmektedir.

    lauclau ile evlidir. ehehe
hesabın var mı? giriş yap