• (bkz: kaos teorisi)
  • marcos siega'nın yönettiği ve sevenleri tarafından two guys, a girl and a pizza place adlı dizi başta olmak üzere çeşitli yapımlardan hatırlanabilecek ryan reynolds'ın başrolünde oynadığı komedi filmi. kısaca konusu şöyle: frank her şeyini planlı programlı yapmaktadır ama bunu da aşırı bir seviyede uygulamaktadır. bir gün istemese de bu plandan kopmak zorunda kalır ve gelişen olaylar sayesinde planı da programı da bir kenara bırakıp dilediği gibi yaşamaya başlar. "a story of a man, who is getting his life together by falling apart." (hayatını düzene sokmak için dağıtan bir adamın hikayesi diye çeviresim var) diyor http://www.apple.com/…ilers/wb/chaostheory/trailer/ adresinden ulaşabileceğiniz trailerında. oldukça komik bir trailera sahip olduğunu da belirtmek istiyorum. diğer oyuncular ise stuart townsend, sarah chalke ve mike erwin.
  • imdb'deki 8.7 puanı haketmese bile gene de fena olmayan film. herşeyi saatinde yapmaya alışmış olan frank birgün karısının saati ileri almasıyla senkronunu bozuverir ve olaylar gelişir blah blah blah. benim bu filmi asıl izleme sebebim ryan reynoldsdı zira onun oynadığı filmler genelde kaliteli ve orjinal oluyor. bu film vasat üstü, çok hareket yok zaman zaman sıkılabilirsiniz ama soundtrack güzel en azından.bir de charlize* ablamızın sevdiğiceği stuart townsend güzel tabi. bu film için verilecek en güzel puan 6.5tur kanımca.
  • oehh butonu ne işe yarar bilmiyorum, ama bu filmin altında olsaydı ona basardım.
  • yeni ben affleck olmaya kasan abimiz ryan reynolds'un bu sene oynadigi 154 film içerisinde en kayda degici olanlarindan bir tanesi.. öncelikle bunu soylemeliyim.. mevzu'daki fizik terimi "kaos teorisi" arkadasimizin 15 dakika ile bir vapuru kacirmasi ve hayatinin tamamen degismesi olarak gosterilmesinde.. buna da eyvallah..

    ama arkadas bu muhtesem konuyu, bu el degmemiş cicegi, bu üzüm buhusunu böyle mi dandik ele alir bir insan? biz sliding doors izlemiş bir nesil olarak (ben ve coca cola'dan kazandigim topumdan bahsediyorum biz derken) hiç tatmin edici bulmadik filmi.. ne espri espri, ne dram dram, ne son süpriz.. hiç bir şey tadinda degil.. orhan gencebay'in 90larin basinda yaptigi albümler gibi bir film "film olsun, para getirsin de sonra bakariz" denmiş resmen.. yazık..

    bununla birlikte filmde scrubs'tan elliot'u çıplak görmek hoşuma gitmedi diyemem...
  • (bkz: james gleick)
  • filmi izlemis olmamin tek bir nedeni vardi: emily mortimer. lars and the real girl ile tutuldugum emily'i boyle vasat bir filmde gormek, hele ki aptal bir karaktere hayat verisini izlemek, icimde derin ve onarilamaz yaralar acti. fazla siirsel oldu emily gibi ama oyleyken boyle.

    ryan reynolds'u sokakta gorsem taniyamam muhtemelen. tamam, waiting, smokin aces'den goz asinaligi var da oyle parlak bir durumunu gormedim acikcasi. daha evvel belirtildigi uzere bana da ben affleck havasi veriyor ki ben affleck'in oyunculugundan da pek hazzetmem. belki sonlari benzer de guzel bir filmi yonetir. hic belli olmuyor zira bu isler.

    sikko ozetlerine nazaran izlemis birisinin gozunden filmin konusu soyledir;
    frank (ryan reynolds) kizinin dugunu oncesi damadin kizinin onceki iliskileriyle ilgili suphelerinden oturu kacmaya calistigini gorur ve hayat hikayesini anlatmaya baslar. frank, susan (emily mortimer)'in ufak bir hinligi neticesinde "zamanin duzgun kullanimi ve not alma aliskanligi" ile ilgili verecegi konferansa gec kalir. kendisini zaten gergin hisseden frank planlarinda olmayan seylere bulasir. karisinin frank'in yaptiklarindan haberdar olmasi ve frank'in de karisinin yaptiklarindan haberdar olmasi neticesinde hayati duzelmeyecek sekilde plansizliga suruklenir. frank bu kaos ortamindan cikabilecek midir?

    sahsi gorusum cok klise bir konusu oldugu yonunde. ustune bu hikayeye ekstradan hicbir sey katilmadigi goz onune alinirsa oldukca yavan bir film ortaya cikmis. bu kadari yetmezmis gibi yavan karakterler, bilinmezler insani boguyor. yakin zamanda izledigim iyi filmlerden midir nedir beklentim gayet yuksekti. baslangicindan sonuna degin ayni tempoyla devam etmesine ragmen hep aralarda farkli bir seyler cikacagi umidini tasidim. peki ne oldu? hicbir sey. oyle basladi, oylece bitti. bu kabul edilebilir bir sey midir? duruma gore degisir. bazi filmler oylece baslar, arada size bir seyler anlatip kenara cekilir. bu film icin bu gecerli degil. baska turlu de kendisini kurtarabilirdi muhtemelen film, cesitli yollar deneyebilirdi. misal saglam bir yan karakter sunabilirdi bize. damat? neden olmasin. hadi damadi gectim buddy veya damon? sarah chalke'nin canlandirdigi karakter misal? amann ne gerek var bunca ugrasmaya, sal gitsin mevlam bir sekilde kayirirsa kayirir zaten.

    ben kayiramadim acikcasi. kayirabilecekler cikacaktir belki, belki de en bastaki kirmizi coraplarin bile bir anlami vardir, belki harley davidson'la uyum saglasin diyedir belki degildir. bilemeyecegim, uzerinde de cok fazla dusunecegimi zannetmiyorum. onlar uzerinde dusunmemisken, ben neden dusuneyim ki?

    ufak bir not: islenen konunun kendi icinde derinlerde ihtiva ettigi siradanlastirma ve kabul ettirme duygusu bile yoktu filmde. yani propaganda veya dejenerasyon islevini bile yerine getirebilecek gucu yok. bu kadarina da pes yani.
  • sığlığı ile insanın siniri bozan bir film, derin görünüp çok şey anlatıyorum ben havalarında olup da aslında bir bok anlatmayan filmlere uyuz oluyorum şahsen, bu da öyle bir film. ryan reynolds'un güzel oyunculuğu hariç hiç bir şey yok filmde, imdb mağduru olmayın ortalamasına kanmayın.
  • bu filmin bir de ekrem boralı versiyonu vardı.
hesabın var mı? giriş yap