• christian petzold icün alman sinema endüstrisinin tacsiz krali diyebilir miyiz? vallaha uzmanlara göre diyebiliriz.

    kendisi kraldir, neden? zira bugüne dek, en meshuru die innere sicherheit olan 4-5 film cekmis bu gencecik, piril piril yönetmen, her filmiyle bir öncekini gölgede birakmis, durgun alman sinemasinda bir umut isigi olmus, artik cökmüs, son nefesini baska ülkelerde veren wenders ile hep ayni ilahi ask temasini tekrarlamaktan yorulmamis tom tykwer'in yarattigi boslugu kimilerince tek basina doldurmustur.

    tacsizdir, neden? zira christian petzold, sinema icin degil, almanyada ayyuka cikmis, kimi zaman insani dumur eden projelerle dolu (bkz: heimat) alman televizyonu icin calismaktadir, die innere sicherheit disinda her filmi sadece televizyonda gösterilmistir. gerci innere sicherheit'da televizyon icin yapilmismis, amma sonra göndermisler sinemaya.

    kendisi görüldügü kadariyla durumdan sikayetci degil. toter mann isimli filmi yapimcilar tarafindan elleri ovusturarak sinemaya gönderilecekken, sirf istedigi bir sarkiyi filme koyabilmek icin sinemadan vazgecmis misal. (sinema icin telif hakki daha fazla televizyondan).

    her halükarda yurtdisinda kesfedilmesini bekliyoruz christian'in.
  • son filmiyle venedik'te altın aslan adayı olarak berlin harici major bir festivalde ilk çıkışını yaptı. 2000'den önceki tv filmlerinden sonra çektiği hayalet üçlemesi ve wolfsburg kesinlikle çok iyi filmler. röportajlarında hitchcock dilinden düşmüyor, bunun yanına belirgin bir şekilde antonioni'yi ekleyebilir, hatta kendi ağzından onaylı douglas sirk ve pedro almodovar'dan bahsedebiliriz.

    bana kalırsa petzold'un ilk elde ustalığı yaklaşımında yatıyor. seçtiği hikayeler çok da yabancı olmadığımız hikayeler olsa da mekan seçimi, görüntü, oyuncu yönetimi (bkz: nina hoss) mesafeli anlatımıyla farklılaşmayı başarıyor. bununla hem gerilim dengesini mükemmel yakalıyor hem de hikayesine yeni bir soluk getirmiş oluyor. yeni soluktan kasıt şu; hikayelerinde kimlik, değişim ve bunlarla anılması gereken geçmişi anlatırken işin içine bildiğimiz modern zırvaları sokmuyor; misal boğucu şehir atmosferi ya da iletişmeyen komşuların olduğu apartmanlar seçmiyor, bilakis daha ıssız mekanlarda, modernin yansıması olan arabalarda ve yollarda geçen olaylardan bahsediyor.

    bu hikayelerde değişimin içine sıkışmış insanlar, parçalanan aileler var; devamlı bir kaçış halindeler ama nereye vardıkları belli değil. petzold sinemasında araba önemli. buna wolfsburg en net örnek, yerin adından öte karakter de araba satışı yapıyor, yani bir nevi moderni satıyor. diğer taraftan son dönem alman yönetmeler arasında alman tarihini bu kadar 'şimdi'yi anlatarak yansıtan başka bir yönetmen de yok sanırım, das leben der anderen ya da der untergang gibi görece 'iyi' filmlerden çok daha ayrı bir noktada duruyor petzold filmleri. ayrıca bu filmler daha önce bahsettiğim insanların kriz anlarında hayatlarının kesişmesinin ufak bir kesitinden ibaret. misal gespenster'de kimsesiz kızlar seçmelere gittiklerinde kendilerini beğendirmek için en ilgi çekici geçmişi yaratmaya çalışarak oyunculuğa (yani mış gibi yapmaya) heves ederek güzel ve ironik birer örnek oluşturuyorlar. die innere sicherheit ise geçmişlerinden kurtulamayan ailenin yeni bir hayat kurma çabasının ortasında birbiriyle tanışan iki sevgili de birbirlerine geçmişleri hakkında yalan söylüyorlar, 'kimlik'lerini açık etmek istemiyorlar. wolfsburg ise baştan sona bir kim olduğunu gizleme filmi.

    aslında petzold filmlerine hiç utanıp sıkılmadan birer 'yol filmi' de diyebiliriz. ama bunlar wim wenders tarzı değil de daha çok belli bir bölgede dolanan filmler. bu tercih bilinçli ve önemli. kendisi bir röportajında şöyle diyor: insanlar artık eskisi gibi yol filmi çekmiyor, çünkü artık gençler şehirlerden çıkış yolu bulmakta zorlanıyor. yol filmi aynı zamanda bir kendini bulma yolculuğudur ya işte petzold'un dediğine paralel kendilerini kaybetmiş insanların arayışlarının filmlerini yapıyor kendisi. ancak en önemlisi bu kimlikler üzerinden ezber yapmıyor, ahkam kesmiyor. ancak insanların yenilgileri devrilen arabalarla (iki anlamda da twist'le) çok daha güzel anlatılıyor.

    ayrıca her filminde evin içine girildiğinde çerçeve içinde çerçeve yapacak açılar, güvenlik kamerası görüntüleri, arabanın içindeysek yan aynadan yolu görebileceğimiz sahneler mutlaka var diğer karakteristiklerinin yanında. özetle kendi sinema dilini net bir şekilde çizmiş bir yönetmen kendisi. son filmi jerichow da tüm bu anlattıklarıma paralel bir gurbetçi hikayesi, postacı kapıyı iki kez çalar'ın serbest bir uyarlaması. bana kalırsa almanya'daki türklerle ilgili yapılmış en iyi filmlerden birisi. fatih akın'ın özellikle auf der anderen seite'de battığı kesişen yaşamlar hikayesini petzold'un nasıl ele aldığı ve farklılaştığını görmek için gespenster'e bakılabilir halihazırda ama jerichow çıtayı çok daha yukarılara taşıyan bir film olmuş bana göre.

    kariyerinin ilk yıllarında tv için filmler çektiği için belki de şu an star bir yönetmen konumunda değil ama bunun biraz da kendi tercihi olduğunu söyleyebiliriz. çünkü zaten filmleri bir serinin parçası gibiler ve röportajlarında amerika'nın kendi içindeki değişimi nasıl anlattığını örneklerken genelde amerika'nın iyi tv filmlerine ya da film gibi serilerine getiriyor sözü; burada the wire ve the sopranos'a ayrı bir parantez de açmak lazım. ancak şu aralar sinemada önünü açmış vaziyette, jerichow'dan sonra bir toplama proje olan moving the arts var; devamını da merakla bekliyoruz bakalım.
  • (bkz: barbara)
  • bir röportajına şuradan ulaşılabilecek olan yönetmen.
  • cem pekdoğru, petzold ağırlıklı harika bir yazı yazmıştı 2 hafta önce... http://www.yazihaneden.com/…7/dedem-petzold-ve-ben/
  • fassbinder sonrasi alman sinemasina yeni bir soluk getiren alman yonetmen. turk asilli belgesel yonetmeni aysun bademsoy ile evlidir.

    ayrica; (bkz: die neue berliner schule)
  • barbara filminin künyesinden gördüğüm kadarı ile çocuklarının adları deniz ve selin barbara olup filmde ufak roller almışlardır.
  • alman sinemasının yeni umudu olarak lanse edilen, birçok izleyicinin barbara'dan tanıyacağı yönetmen. yeni filmi phoenix yamulmuyorsam ülkemizde gösterime girmedi henüz.
  • 1971'den beri devam eden polizeiruf 110 isimli polisiye televizyon dizisi için "kreise (the circle)" adında bir bölüm yazıp yönetmiş bir sene kadar önce. dizinin diğer bölümleri hakkında bir fikrim yok fakat ilgili bölüm tam bir petzold filmi tadında.
hesabın var mı? giriş yap