• ben:
    - hadi bize kreşte öğrendiğin ingilizce kelimeleri söyle canım
    h:
    - tawaw...
    ben:
    - hatta dur ben sorayım sen söyle..
    h:
    - ....
    ben:
    maymun?
    h:
    - vankiii
    ben:
    -öğretmen?
    h:
    - çiiırçır
    ben:
    - kuş ne demek peki?
    h:
    börk..
    ben:
    - dağıldım!
  • kır gezisinde -pragmatik olunacak ya- henüz 2 yaşındaki kuzene bir kertenkele gösterilir:
    guinevere: canım bak şuna bu...
    küçük kuzen: aaa anne bak yavru tümsah!
    guinevere: hmmmm, evet hiç böyle yaklaşmamıştım.
  • 7 yasindaki çocuga, çocuk kitabi ödülü almis bir kitap hediye edilir:

    - bak bu kitabi oku, çok güzel... hem de ödüllü bir kitap!
    - ödüllü müüü? bu kitabı okuyunca bana ödül mü verecekler?
    - hmm.
  • kahvaltı masasında aile ve tanıdıklar sohbet etmektedir. ilgiyi üstünde görmek isteyen hanım kızımız maalesef ba$arılı olamamı$tır. asık bir suratla sus pus otururken birden bağırarak:

    - ben de reçele ayağımı sokarım o zaman!
    -?!?!?!?!
  • fırlama kuzen konuşmayı yeni sökmüştür conglomerate'in kucağındadır. buyuk bir ilgiyle cong.'un yanağındaki kocaman bene parmağıyla dokunur

    -bu ne?
    -ben
    -bu ne?
    -ben
    küçücük eliyle hatırı sayılır bir tokat aşk eder.
    -sen değil babam.

    babasının (cong.un amcası) da yanağında aynı yerde bir ben vardır ve kuzen ilk bilgiyi babadan aldığı için ve şiddet yanlısı bir kişilik olduğu için boyle davranmıştır.
  • zeynep 4 yaşında.

    - teyze.
    - efendim.
    - ben afrika'ya taşınıyorum.
  • yağız 4 yasında. yasına göre oldukca zeki ve düzgün konuşuyor. çok ender, dilinin dönmediği durumlar hariç...

    annesi ile toz alırken evdeki eski lambalar ortaya cıkıyor.

    y- aa! anne bunlar alialptekinin sihirli lambasına benziyor. silersek içinden alialptekinin cini cıkar mı?

    annesi kahkahalar atarak "evet cıkabilir." diyor.

    y- yanlış söyledim diimi anne? aliali alptekinmiydii?
  • 6 yaş

    bence oldukça büyük bir grup çocukla girilen diyalogtan bir kesit

    ...

    hüthüt: ee peki okuldan kaçta ayrılıyorsunuz tam olarak
    çocuk1: sen gidince biz de gideceğiz biraz sonra
    hüthüt: ama saat kaçta geliyor servisiniz
    çocuk2: sen gittikten sonra geliyor
    hüthüt: saat kaçta? ben gittikten sonra bir zaman birimi değil ki (oha be abartmışım burda)
    çocuk1: !!

    çocuk 2: saat hmmm, dokuzda.
    hüthüt: dokuz sizin uyku saatiniz, eve gider gitmez uyuyor musunuz?

    çocuk 3: hayır
    çocuk2: saat bir de.

    hüthüt: saat bir gecenin körü ama, servisiniz karanlıkta mı geliyor sizin?
    çocuk3:biz beş yaştayken kar yağmıştı bir kere, karanlıkta geldi o zaman servis. cama köpek sıçramıştı hem de.

    (böyle devam eder. kaçta geldiğini bilmiyorlar servislerinin. zamanı, yemekten önce, ikindi kahvaltısından sonra, öğlen uykusunun ortalık yerinde filan diye tanımlıyorlar. ben gidince gidiyorlar; ben gelemden önce geliyorlar)
  • ben: efecim testereyi verir misin?
    efe: testere degil o, kestere.
    b: testere abicim, kestere diye birsey yok.
    e: asil tesmek diye bisey yok. kesmek diye bisey var. o yuzden onun adi testere degil kestere.

    simdi bu diyalogdan sonra ben hala dusunur dururum, nerden geliyor bu testere ismi diye? cunku efe hakli. eger kesiyorsak, kestere denmesi daha mantikli.
  • anne ikinci çocuğa hamiledir, duygu dört yaşında abla olacaktır.

    baba annenin kocaman karnını tutarak :

    + bak duygucuğum, kardeşin şu an burada uyuyor, bir süre sonra aramıza katılacak.
    - tamam babacığım, kardeşim oradan gelecek, ama oraya nasıl girdi?

    dipnot: (bkz: yaşanmış hikayeler)
hesabın var mı? giriş yap