aynı isimde "çocukluk (dizi)" başlığı da var
  • batmayan bir güneştir
    geceleri gökyüzüne her baktığında ay'ı ve yıldızları birlikte görebilmektir
    birazcık da masumca yapılmış hınzır planlardır
    çokça da şeker yemekten karnının ağrımasıdır bazen
    bazen de azar yediğin için halı desenini incelemektir
    geceleyin sıcacık bir soba başında ateşin duvara yansımasına bakmak
    sabahta uykusuzluktan gözün acıyarak okula gitmek
    kışın soğuktan ellerin donduğu için buz gibi suyun sıcacık gelmesidir
    yazın ise resimdeki bacası tüten evdir
    en çokta doyasıya gülmektir.
    çocukluk masumiyettir :)
  • affan dede’ye para saysam, satsa bana çocukluğumu..
  • çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. yitip giden bu işte.
  • çocukluğumu özlüyor yüreğim. kendimi affedebilmek için, bağışlanmayı dilemeye ihtiyaç duymadığım son yer orasıydı.
  • hepimizin durmaksızın özlediği en masum çağımız.

    bazen dalıp da gidiyoruz, çocukluğumuz bahçedeki çağla ağacının altına serili kilimin üstünde sere serpe uzanmış, resim boyuyor. bir dağ, bir ırmak, iki ağaç, üç bulut ve sarı bir tepsiye benzeyen koca güneşin hemen altında, bacasında dumanı tüten bir ev.. perdeleri de var üstelik çift kanat üzerine çiçekler bile çizmişiz.

    o günlerin milyonlarca yıl geride kaldığını ve çok değiştiğini sanıyoruz ama yamaçtaki o ev ve birkaç ağaçtan başka hayalimiz hala yok.

    demek ki çoğunuz hala o çocuğuz, sadece şekeri bıraktık. fark yok içeride.

    bir çocuk zamanla ne kadar değişir ve daha ne kadar radikal bi karar alabilir ki!

    şekeri bıraktık. o haz için şarap içiyoruz...
    üzüm, gül, nar, armut, elma, pirinç...hadi lan pirinçten de şarap mı olur deme. şarap, etrafta en çok yetişen şey neyse ondan yapılmıştır hep. ama bir tek üzümle özdeşleşmiş ne tuhaf.. tuhaf değil aslında. bunlar hep şiir hep sanat, hep zan'aat...

    bi yerlerde tam kapanmayan bir musluk var. evin kalp atış sesine dönüşüyor geceyle birlikte o damlayan suyun sesi.
    tıp tıp tıp....
    çok romantik bi benzetim olmadı mı tanrı aşkına?
  • çocukluk gökyüzü gibidir, bir kez yağmur yağdıysa hep nemlidir üzeriniz, kaçamazsınız, saklanamazsınız.
  • seni yaşadığım çocukluktan daha çok sevdim. ellerini bırakmadım mesela, sadece yanımda olmanı istedim. güzel hatıralar vardı çocukluğumda masumdu, bin yıla bölünse seni değişmezdim.
  • tolstoy'un çocukluğuna dair birçok noktayı anlattığı "şeker portakalı" tadında bir kitap.
    karakterlerde derin bir ruh analizi yok,
    - tuhaftır, çocukken büyükler gibi olmak isterdim, ama çocukluktan çıktıktan sonra sık sık çocuk olmayı özledim.
    - sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissedebilirler.
    - annemin yüzü zaten güzeldi, ama gülümsediği zaman daha da güzelleşir ve etraftaki her şey daha da parlak görünürdü. eğer hayatımın acılı anlarında bu tebessümü bir an için bile olsa görebilseydim acı nedir bilmezdim
    - insanlara ne kadar bağlı kalırsanız kalın, ne kadar iyilik yaparsanız yapın, yine de değeriniz bilinmez, nikolay. dedi.
    - sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissederler.
    - “yaşamın herkesçe bilinen, küçük sıkıntılarla ve üzüntülerle dolu karanlık yanını başkalarından saklamayı ve kendinden uzaklaştırmayı o kadar iyi bilirdi ki, onu kıskanmamak olanaksızdı.”
  • birisi çıkar size rakamları öğretmeye çalışır, öğrenmeye başlarsınız yavaş yavaş. sonra o rakamlar bir saatin içinden her gün göz kırpsalar da size henüz birer rakam olmaktan, sayı olmaktan öteye geçememişlerdir. bir gün birisi gelir rakamları, sayıları öğrendin artık, bak bu akrep, bu da yelkovan hadi bölmeye başla zamanı der duvardaki saati gösterip. sayılar ikinci plandadır, onların ifade ettiği şeyi akrebin ve yelkovanın konumu belirler artık. böyle böyle gün gelir ve size saat yeniden sorulur, döner duraksamadan cevap verirsiniz. işte o gün, o saat, o saniye biten şeydir çocukluk. o an sonunda mutlaka yenileceğimiz, zamanla kavgamızın başladığı andır. bırakın çocuklar saati hiç öğrenmesin.
  • çocukluk deyince çoğunlukla insanlarda güzel gelen anılar oluşuyor. eski arkadaşlar, saflıklar, masumluklar, güzel kavgasız anılar... ne demek gerek ki, bunların hepsi doğrudur herhalde. bir de tabii çocukluğunu belki daha sefalet halinde geçirdiği zor dönemleri olan da vardır. ailesi ile iyi geçinemeyenler vs. de mutlaka vardır. herhalde onların çocukluklarını özlemediklerini veya güzel hatıralarla anmadıklarını söyleyince onları anlarım.

    ama benim durumum ne sefalet içinde olmamla ne de aile ile açıklanacak bir durum değil. tam olarak özlemediğim saflıklar, masumluklar, şımarıklıklar, yaramazlıklar hiçbirini özlemiyorum. adeta yaşanmamış olsun, başka insanlar unutsun istiyorum. karakterime belirgin bir dokunuşta bulunmadığı için anıların benim zihnimde kaybolması bile komaz bana. zaten çok detaylı hatırlamıyorum 14 yaşıma olan kısımları. ama hatırlamak zaten çok büyük bir yük bindiriyor üstüme.

    ortaokulun bahçesinde şu halimle gezerken yıkılıyor, kendimi defalarca görüp içler acısı bir hale bürünüyorum. her bir adımında hatıram olan okulun her yerinden nefret ediyorum zamanın kendimi hatırlattığı için. pişman olmak fayda etmiyor çünkü biliyorum ki akıl erdiremezdim. akıl erdiremediğim bir şeye nasıl pişmanlık duyacağım onu da bilmiyorum.

    işte en saf halimle en rezil olduğum anılarım. geçen uzun zaman aradan gördüğüm arkadaşım eski anılardan örnek verirken, bir daha yüzümü mahcup şekilde çevirmek zorunda kalıyorum. allah aşkına anlatmayın, her bir anı zul. akıl sahibi ve düşünebilmek varken insanlar çocukluğu nasıl özlüyor onu da bilmiyorum. ne de olsa diyorum, o okulda arkadaşlarınla geçirdiğin şeyler sadece geçici heyecanlar ve zevkler değil miydi?

    işte birkaç gerçeklikte değil diyor. değil hayır! geçici, akıllının olmadığı anlardan ibaret değil. sadece benim için değil birçok insan için değildir elbet. ama şuan öyle görmekten başka çarem yok gibi hissediyorum.

    evet, nefret ediyorum çocukluğumdan, pişman olamadığım saf kötülük gibi geliyor bana. iyi anları olsa bile hiçbiri karanlığı delecek kadar parlak değil. ortaokul arkadaşlarım bile aldanmaz belki eskilere ama ben aldanırken onların fikirlerin önemi ne!

    tanım: bazen de sadece kendinden nefret ettirir.
hesabın var mı? giriş yap