• filmin glenn close'un makyaj yaptigi sahne ile basladigini ve aristokrat sinif arasinda maskesi dustukten sonra, makyajini sildigi sahne ile bittigini ayrica not dusmek lazimdir.
  • tam anlamıyla bir oyunculuk gösterisi. özellikle de john malkovich, dönemin fucker kontunu öyle bir canlandırmıştır ki, konta bakarken onun john malkovich olduğu akıllara bile gelmez. şimdi, "ne demek istiyorsun sen?" diye soracak olursanız derdimi şöyle izah etmeye çalışayım: glenn close ve michelle pfeiffer da rollerinin hakkını vermişlerdir ama yine de ordadırlar, izleyicinin aklından onların glenn close ve michelle pfeiffer oldukları çıkmaz. ama filmde malkovich yoktur, buhar olup gitmiştir adeta, kont valmoth, john malkovich diye birinin var olduğunu bile hissettirmez. öyle etkileyici ve gerçektir.
  • 141. mektup :
    herşeyden bıkılır meleğim bir doğa yasasıdır bu suç bende değil
    onun için bende bitmek bilmeyen şu dört ay boyunca uğraştığım bir maceradan bugün artık bıktımsa suç bende değil
    sende ne kadar namus varsa bende de tam o kadar aşk vardı, az da sayılmaz doğrusu. biri bitince ötekininde bitivermesine şaşmamak gerek suç bende değil.
    bunun sonucu olarak bir zamandan beri seni başka bir kadınla aldattım,ama bir bakıma senin o amansız sevecenliğin zorluyordu beni buna suç bende değil
    bu gün çıldırasıya sevdiğim bir kadın seni illede başımdan atmamı istiyor suç bende değil
    evet anlıyorum senin:^sözünde durmuyorsun^diye bağırman için güzel bir fırsat olacak bu. ama kadınlara inadı veren doğa erkeklere sadece sabır vermişse suç. bende değil
    dinle sözümü: ben nasıl kendime başka bir sevgili buldumsa sende kendine başka bir aşık seç. iyi bir öğüttür bu, çok iyidir hem. ama sen kötüdür dersen suç bende değil
    allahaısmarladık , meleğim, zevkle aldım seni, şimdi de üzülmeden bırakıyorum: belki yine dönerim sana. dünyanın gidişi böyle suç bende değil
  • ah ayrica uma thurmanin genc, diri ve harika gögüslerini cömertce sergiledigi bir sahneye de sahiptir bu film.
    (bkz: metalci karilar veriyomus)
  • madame de merteuil'in filmin bir yerinde sarfettiği şöyle bir cümle vardır:

    - kimse, bir tenor boğazını temizledi diye onu alkışlamaz! *
  • --- spoiler ---
    vicomte de valmont’un kötü ününü bildiği ve hatta dostları tarafından uyarıldığı halde aşkına yenik düşen madame de tourvel bir sahnede sevdiği adamı başka kadın ile birlikte görür, kadın odadan çıkarken güler. duyduklarının gerçekliğine inanır hemen, kadını tanımaktadır, onun kötü ününden de haberdardır. kıskanır, bir daha seni görmek istemiyorum der sevgilisine feryatla ama onun bir iki mantıklı kelimesinden sonra gene hemen inanıp ayağa kalkar oturmakta olan adamın başını avuçlar, af diler. o sahnede john malkovich öyle bir bakar ki düşünürsün kimse onu daha önce kıskanmamış, sevmemiş, kalbinin üzerine geçirdiği zırhı bir kez dahi delememiş. doğru kadını bulsaymış daha önce belki şimdi bu adam olmayacakmış.

    üzen bir filmdir.

    valmont’un öldüğü sahne de içinizi burkar, pisi pisine dersin, hak etmemiştin o kadar, öldürtmeseydin kendini, kurtarsaydın sevgilini. sonra mutlu aşk yoktur der ölümünün onurunu sindirirsin.
    --- spoiler ---

    ayrıca bu filmdeki rolüyle glenn close’a oscar vermeyen jüri jüri midir diye de düşünmeden edemezsin.
  • - bir kadın için en büyük mutluluk başka bir kadına karşı kazandığı zaferdir. ancak görüyorsunuz ki ben aslında onu yenmedim.
    = ne demek istiyorsunuz?
    - ben asıl sizi yendim. o kadını sevdiniz, dahası hala seviyorsunuz. hem de umutsuzca. bundan bu kadar utanç duymasaydınız ona bu kadar kötü davranmazdınız. sizinle alay edebilecekleri fikrine bile katlanamadınız. ve bu da şüphelendiğim şeyin doğruluğunu kanıtlıyor. kibir ve mutluluk birbiriyle bağdaşmaz.
  • choderlos de laclos tarafından mektuplar halinde, yanılmıyorsam 18.yy'da yazilan ve büyük olaylar kopartak kitap. merteuil {glenn close} ve valmont{malkovich} saraydaki karizmalari üstün olan, istediklerini elde eden kahramanlarımızdır, birgün merteuil, valmont'tan cecile de volanges'ı {uma thurman} baştan çıkarmasını ister, olaylar gelişir... cruel intentions uyarlamasi da güzeldir kanimca...
  • lütfen bu filmi hatırlarken glenn close'un oynadığı madame de merteuil'in merdivenlerin yukarısından aşağıda durup elini uzatmış bekleyen ve vicomte de valmont'u oynamayıp bizzat olmuş john malkovich'e "all right then... war" dediği sahneyi unutmayalım. unutanları karizma çarpar.
  • filmi sinemanin gidebilecegi uc noktalardan birine dooru gitse de kitabin yaninda guduk kalmistir... yuzden fazla mektupdan olusan ve ruhunu bu mektup kurgusundan alan romanin bu yonunu gectiginizde geriye yine cok seyler kaliyor,filmin basarisi da bundan zaten... amma velakin kitabi okudugunuzda "ohaa neler neler varmis burda daha" die hayretler icinde kalirsiniz...arsitokrat sinifini incelerken kadin ve erkek dogasina,masumiyet ve kirlenmislige dair pek cok sey soyler... kitabi da mutlaka nurullah atac cevirirnden okunmalidir...
    (bkz: romanla filmi mukayese etmek)
hesabın var mı? giriş yap