• 2004 yapımı japon filmi. yonetmeni hirokazu kore-eda. anneleri tarafından terk edilen 4 cocugun -ki bu cocukların hepsinin babaları farklı anneleri aynıdır- tek baslarina yasama çabalarını anlatan bu film 2005 istanbul film festivalinde de gosterildi. 141 dk uzunlugundaki film cocukların bakış açılarından dünyaya bakar ve onların iç dünyalarının zenginliklerini ve ne kadar uyumlu olduklarını gosterir. film 1988 yılında tokyo'da olan ve basına yansıyan gercek bir olaydan esinlenerek yapılmıştır.
  • 2004 yılı mahsulu, yönetmeni hirokazu koreeda olan japon filmi.

    film hakkında yeterince yorum yapılmış zaten. benim eklemek istediğim, beni en çok şaşırtan bir yönetmenin gerçek olaylara dayanan bir senaryo karşısında bu kadar tarafsız kalması oldu. film boyunca süregelen bu yorumsuzluk sanırım beni bir parça rahatsız etti. sebebini anlamış değilim.
  • on8/30beş festivalinde gösterimde olacak son dönem japon yapımı film. bir çok uluslararası festivalde en iyi film ödülü kazanmışlığı var. oyunculuk muhteşemdi ve lakin film ömür törpüsüymüş. biz o gece bunu gördük...
  • sorumsuz bir annenin, "mutlu olmak benim de hakkım" felsefesinden yola çıkarak, bencilliğinin esiri olup, sorumluluğu büyük oğluna bırakarak çocuklarını terkedişini anlatıyor. bu terk edilişten sonra, kalanlar için iç parçalayan bir mücadele başlıyor. herşeyin para demek olduğu bir dünyada, tek gayeleri birarada olabilmek olan dört kardeşin mücaledesi, dare mo shiranai. bir de, bu kardeşleri severek onlara destek olan bir park arkadaşları var ki, o kızcağızın, elindeki cep telefonunun simgelediği zengin aile statüsüne rağmen, para bulmak istediği an gençliğini ve dişiliğini kullanması, yönetmen yine dünyamızın ne denli acımasız olduğuna işaret edivermiş. vik vik ses çıkaran ayakkabılarıyla, güzel gözlü ve kardeşler arasında en talihsiz olan yuki'nin sevimliliği ise hafızamdan silinecek gibi değil.
  • o kadar da etkileyici, sarsıcı ya da şahane bir film olduğunu düşünmüyorum, düşünmediğim film. filmdir. pek çok şey yapılabilecekken yapılmamış, onun yerine her bir plan bol bol esnetilmiş gibi geldi.
    koca filmden cımbızla çekerek tek bir sahneyi beğendim, o da şudur:
    akira matematik problemi çözmektedir. soru aşağı yukarı şöyledir: "markette 600 yenlik alışlveriş yaptım, cebimde 650 yen kaldı. başlangıçta ne kadar param vardı?". kamera yavaşça problemin olduğu sayfadan yandaki bir deftere kayar. burada akira'nın annesinin bıraktığı 10 bin yenden çeşitli giderleri düştükten sonra kalanlara ait hesaplamalarını görürüz. akira, çözdüğü problemin katmerlisini yaşamaktadır zaten. hayat ona dört işlemin kralını öğretmektedir. bi tek burayı beğendim işte.
  • --------------spoiler-----------------------
    gerçek hikayenin oldukça yumuşatılarak verildiği filmdir. imdb'de yer alan eleştiriden çevirelim:
    anne olmanın sorumluluğunu taşımaktan uzak anne 5'i de farklı erkeklerden 5 gayrimeşru çocuk sahibidir. ancak ilkinden başlayarak hiç birini nüfusa kaydettirmeyi akıl edememiştir. durumu ört bas edebilmek için ise çocukları toplumdan saklamayı tercih eder. bu esnada hastalanıp ölen erkeklerden birinin cesedini bir dolapta saklamaktadır. sonunda bir başka erkekle birlikte olmak için evi toptan terkederken 14 yaşındaki en büyük oğluna kardeşlerine bakmak yükümlülüğünü yükler ve kaybolur. çocuklar altı ay sonra polis tarafından bulunduklarında kızlardan biri daha ölmüş , 3 ve 2 yaşındaki diğer ikisi de yetersiz beslenmeden zarar görmüş durumdadırlar. davranışları gelişmemiş olan küçüklerin hala altları bağlanmaktadır. filmde yer alanın aksine kılık kıyafetleri berbat durumdadır. işin garibi 14 yaşındaki ağabey kardeşlerinin içinde bulunduğu durumdan annesini değil kendisini sorumlu tutmaktadır.
    --------------spoiler-----------------------

    http://www.imdb.com/title/tt0408664/
  • oksuzluge dair muthis acikli bir hikaye olmasina ragmen cocuklarin yasama gucunu ve sayesinde yasamin nasil da her sabah kalktikca resetlenebilecegi duygusunu iletebildigi icin tek damla gozyasi dokmemize izin vermeyen ve bu yuzden de hakkinda bir soz soylemesi bile muthis uzuntu veren film...

    kalbinize ince bir tigla cizikler atiliyor ve siz gikinizi bile cikaramadan buyulenmis sekilde izlemeye devam ediyorsunuz.
    (film sonrasinda kardesime oyle korumaci davrandim ki icine saklanacak bir bavul aradı...)
  • uzun ve seyretmesi yoran bir filmdir. cnbc-e de bu duruma inat upuzun reklamları koya koya kafa bırakmamıştır izleyicide. saolasın cnbc-e...
  • konuları tamamen farklı olsa da insanı requiem for a dream'den daha fazla yamultup, parçalama özelliğine sahip bir film bence.
  • bazen filmde zamanın nasıl geçtiğini anlamak için parmakta geçen öjeye bakarsınız. çok zaman geçmiştir. çoraplara düşkün kız çorapsız kalmıştır. çok çok zaman geçmiştir. film sessizlik konseri görüntülere bakıp, aletlerden gelen sesleri birleştirin.
    film ayrıca bir estetik şaheseri. o evin pencesinden görünen kareye çoçuklar hep sol alt köşden girip sağ üst köşeden çıkmışlardır, bir kare böyle iddiasızca aşılır...
    birde yoksunluğu göstermek için uzun uzun market otomatlarını göstermesi yok mu.. bazen yoksulluğu göstermek için zenginliği göstermeniz gerekir.
hesabın var mı? giriş yap