• bu şehirdeki binlerce kişi katledilirken kimse sesini çıkarmadı, ancak bu şehir şu an şimdiye kadar doğru dürüst hiçbir şehirden destek görmemesine, alenen dışlanmasına rağmen istanbul'da yaşananları protesto ediyor, destek oluyor. siz de oturmuş ismi dersim değil tunceli diye tartışıyorsunuz. çünkü gerizekalısınız.
  • gündelik hayatımda çok da fazla dillendiremediğim böyle de yazarken kendime bile açıklamakta güçlük çektiğim bazı önceliklerim var: bazen cinsiyetçilik. kadın haklarını her ortamda savunsam da, bazen erkeklerin bazı konularda bizlerden daha farklı olması gerektiğini düşünüyorum. yine lafı gelince kimseye pabuç bırakmadığım, haklarını her yerde ateşlice savunduğum eşcinsellerle bir sorunum olmadığını düşünsem de mesela hiç eşcinsel arkadaşım yoktur. sosyalizmi benimsesem, mizacım böyle olsa da zara' dan giyiniyorum bazen, voleyi vurursam bir gün sokaklarda dövüle dövüle bağırdığım amerikan emperyalizmin bir ürünü son model ithal arabayı çekebilirim altıma. aleviyim, fakat, yobaz birini, insan olduğu için bile sevemiyorum, bazı adamlarla es kaza aynı fikirde olsak, tahammülsüzlüğümden sırf o konuştuğu için kanalı değiştiriyorum, ne bileyim bunlar günlük hayatımda farketmediğim, yazınca kendime itiraf ettiğim bug'larım belki ama, sanırım en görünür zaafım "hemşehricilik".
    dersim' i hiç görmedim. dersim bana annemin babamın çocukluğunun geçtiği, metin kemal kahraman' ın dewreso' sunu arka fona almış bir masal memleketidir. ninemler bize geldiğinde annemin sofraya getirdiği şir'dir. dedemin cüzdanında taşıdığı 38' de yakılan annesinin resmidir, annemin öpüp başına koyarak sakladığı teberiklerdir. evin içine dolan deyiştir, ablamın çeyizine kaldırılan ninemin kırmızı kuşağıdır. bir gün mutlaka gideceğimi biliyorum, kulağımda metin kemal olsun. dersim' e giderken hep bildiğim gibi koyulayım yola. metin kemal söylesin, ben ağlayayım, akşam munzur çayında ben bira içerken, ahmet aslan klam söylesin, melekler dans etsin dersim' de. şalvarımı giyeyim, başıma bağlayayım yemenimi sokaklarda gezeyim, her kapı dost kapısıdır biliyorum. her kapıyı gönül rahatlığıyla çalabilirim memleketimde. öyle bildim ben dersim' i. anadilimde yaşlı teyzelerin hastalıklarını dinleyeyim.

    dersim, serin gecelerinde meleklerin dans ettiği memleketim. küçüklüğümden beri böyle sanıyorum seni, sanki içinde evimi saklıyorsun, kapılarını açmışsın, bekliyorsun beni.
  • sadece tunceli'den ibaret olmayan yer.
    aslında çok geniştir dersim havalisi. bingöl, erzincan ve elazığ'ın bir kısmı da bu havali içinde yer alır. 1938 isyanından sonra halkının önemli bir kısmı anadolu'nun çeşitli yerlerine sürülmüş, idari yapısı değiştirilmiş lokma lokma edilip diğer illere bağlanmıştır. aslında o zamana kadar pek önemli bir yer olmayan şimdiki tunceli ilçe merkezi civarı da vilayet merkezi yapılmıştır.
    ayrıca feodal yapıyı kırmak için feodal liderler özellikle sürülmüştür ama 1950 karşı devriminde iktidara gelen menderes döneminde bu ağalar,şeyhler ya da her neyseler tekrar gönderilmiştir eski yerlerine. herşey eski tas eski hamam devam etsin deyu.
  • hiç görmedim dersim'i.

    yanıbaşında yıllarca yaşadım, içinden de geçtiğim oldu dersim'in; ama gerçekten de hiç görmedim dersim'i. bu dersimin materyal yokluğu ile alakalı bir durum değil elbet..çok dinledim dersim'i..yıllarca çorak toprağına çapa atmak zorunda kalmış olanı, orda doğup ilk aşkını orda yaşamış olanı, ancak dedesinin anlattığı kadarını bileni, dağına çıkıp namert dediğine kurşun atmış olanı, deli olduğunu iddia eden nica abdal olan kişiyi..bizzat kulağıma anlatılmamış olsa da dersim' fısıldandı ruhuma bir şekilde.. şarkı ile türkü ile, yer yer de aşk ile..o yüzden görmedim ama biliyorum dersim'i..

    alevi folkloründe üzerine sayısız türkü yakılmış olan bir yaşanmışlıktır dersim. yani materyal varlığı kültürel kanallar ile en üst seviyeye çıkarılmış olan bir yerdir.."yoktur şimdi dersim" bile diyebilirim bu kadar sözden sonra; onun için içinden geçtiğinizde göremezsiniz dersim'i..hele bügün nazarında bulmak imkansızdır..dersim, kendisini terk eyleyen sayısı meçhul insanlar tarafından hep yeniden inşa edilmiştir folklorik olarak..şehre gelip sefalet çeken dersim' yoksulluğu çekerken, zengin olup hayatını belli kalıplara oturtanlar dahi dersim ile halay çekmekten asla imtina etmemişlerdir..terk ettiğiniz bir yeri bu kadar sevmeniz mümkün müdür diye soran çıkacaktır..ben de terk edilmek zorunda bırakılırsanız neden olmasın diye cevap veririm muhtelen.

    parasızlıktan, muhalif olmaktan, sınıf atlama kaygısından, bazan da sürülmekten..

    ne olursa olsun bir zorundalıktantır dersim'i terk-i diyar eylemek..onun içindir dersim'e dair hiçbir şeyin tamamlanmışlık arz etmiyor oluşu..onun içindir yıllar sonra, nesiller sonra, şehrin göbeğinde bile dersim'i yeniden kurma isteği..dersim; hiç kavuşulamayacak bir sevgiliyi koşulsuz, zamansız ve mekansız sevmek gibi..
  • dersim'de yürütülen müslüman-kürt asimilasyonunun izleri!

    sosyal bilimciler, toplumsal kültürün oluşturulmasında sembollerin büyük rol oynadığını söyler. çünkü insanlar etnik ve kültürel kimliklerini sembollerle dışa vurduklarını bilirler. dünyanın her yerinde, bunun böyle olduğunu örnekleriyle kanıtlayıp ispatlamışlardır. bende bu tespitin çok doğru ve yerinde olduğunu düşünüyorum. bana göre de her toplum kendini ifade eden, kendisine ait sembollere sahiptir.

    yine dünyanın her yerinde işgalci ve asimilasyoncu güç her kimse, işgal ettiği ve gittiği her yerde, önce o toplumu idantifiye eden sembolleri değiştirip, yerine kendini ifade eden, kendini anımsatan ve kendisine ait olan sembolleri koymakla işe başlar.

    ingilizler kuzey amerika'ya gittiklerinde, ispanyollar güney amerika'ya gittiklerinde yerli halka yaptıkları ilk iş bu oldu. fransızlar arap ülkelerine ve kara afrika'ya gittiklerinde, batılılar hindistan'a gittiklerinde, araplar uzak doğu'ya yayıldıklarında, moğollar anadolu'ya geldiklerinde, kısacası işgalci güçler gittikleri her yerde işe böyle başladılar. eskiye ait ne kadar sembol ve görüntü varsa, değiştirip yerine kendisine ait, kendini ifade eden yeni semboller inşa edip, önce onları kabul ettirmekle işe başladılar.

    semboller nedir, kendini nasıl, nerelerde dışa vurur diye baktığımızda; sembollerin giydiğimiz kılık kıyafetle kendini ifade ettiğini görürüz. insanların günlük yaşamlarında kullandıkları sıradan şeyler dediğimiz objelerde görürüz. semboller kullandığımız renklerden, eşyaların şekli-şemalinden, evimize, iş yerimize, üstümüze-başımıza, yaşadığımız alana yaydığımız süs eşyalarında, estetik objelerde kendini ifade etmektedir. semboller, köylerimize, sokaklarımıza, yaşadığımız kentte damgasını vuran mimarisinde, inşa edilen binaların renklerinde, heykel ve afişe edilmiş sanat eserlerinde kendisini ifade eder. semboller kendilerini, geleneksel adlarıyla ifade ettiğimiz yemeklerimizde, türkülerimizde, inançsal ve ruhani ritüellerimizde, selamımızda, kelamımızda, konuşma tarzımızda ifade eder. semboller, toplumun geleneksel kültürü dediğimiz törenlerimizde, düğünlerimizde, bayramlarımızda, kitlesel buluşma ve karşılaşma anlarında kendini ifade eder?

    özet olarak bir toplumun etnik kimliğini ve onun özgünlüğünü, farklılığını o toplumun sembollerinde bulursunuz. bir toplumda var olan sembollerin kodlarını okumasını bilen, o tolumun kimliğini de okumuş demektir.

    uzun süredir, kafamı meşgul ve beni rahatsız eden, müslüman şafii kürtler tarafından asimilasyona tabi tutulan dersim'in kültürel ve toplumsal sembolleri hakkında biraz konuşalım diyorum?

    son gördüğüm iki olay ve daha öncede karşılaştığım birçok benzeri etkinliklerden sonra artık bu meseleyi yüksek sesle dile getirmenin şart olduğunu düşünüyorum. insanların insani dokusuyla bu kadar kolayca oynanmamalı. bir tolumun kültürel genlerini bu denli pervasızca ve hoyratça bozmak, değiştirmek hiç kimsenin hakkı olmamalı diye düşünüyorum. üstelik kültürel hakları, ulusal kimlikleri ve etnik farklılıkları için adalet peşinde koşan, bunun için büyük acılar, kayıplar ve kendi deyimleriyle "bedeller" ödeyen bir halkın(kürtlerin) eliyle yaptırılmış olması, insana çok daha ağır geliyor. düşmanına benzeme olayı böyle bir şeymiş demek ki.

    kürt müyüz, türk müyüz? kırmanc kimdir, zaza kimdir? inanç mı önemli, ırk mı? dil midir, lehçe midir? kırmacki mi denir, zazaki mi denir? kırdaş kimdir, khur (kürt) kimdir vs?..vs?.vs?. gibi arkası önü olmayan dersim'in kimlik tartışmasına girmeyeceğim. okuyup araştırdığım kadarıyla yıllardır bu tartışma var ve halada sürüyor. kimin neyi savunduğunu, ne dediğine tribünden bakarak izliyorum. birçok dersimli'nin yaptığı gibi, belki bende farkına varmadan bu maçın sonunu bekliyorum. bu durumda taraflardan kimin haklı, kimin haksız olduğuna değil, güçlü kim çıkarsa onun yanında olunacağı kesin diye düşünüyorum.

    tribünde olmama rağmen, sahada büyük haksızlıkların olduğunu görüyorum. taraflar eşit haklara ve eşit olanaklara sahip değiller. bu tartışma orantılı güç dahilinde yürütülen bir tartışma değil. bu tartışmada şike var. bu tartışmada hile, oyun, yalan ve dolan var. sinsice ve haince hayata geçirilen bu asimilasyon siyasetinin, bir plan dahilinde yürütüldüğünü görüyorum. kürt ulusal kimliği adına, müslüman kürtler tarafından dersim'de çok derin ve çok köklü bir asimilasyon politikasının hayata geçirildiğini hissediyorum, görüyorum. dersimli ilerici, devrimci, sosyalist ve sol adına hareket eden güçlerde bu asimilasyona destek veriyorlar.

    dersim'de yürütülen müslüman kürt asimilasyonunun izleri

    dersim-tunceli merkezde seyid rıza'nın heykeli dikildi. bunu ilk duyduğumda nasıl heyecanlanmıştım, tarifi imkansızdı. bir yaz günüydü, ve yine munzur festivalinin olduğu bir dönemdi. o yıl munzur festivaline gitmiştim.. heykelin açılış töreninin festivalde yapılacağını öğrenince heyecanım ikiye katlanmıştı. heykelin açılışı esnasında gözyaşlarıma hakim olamamıştım. ama heykeli gördüğüm an tam bir hayal kırıklığı yaşadım. büyük bir hüzün, acı ve öfke sarmıştı benliğimi. nasıl böyle bir şey yapabilirlerdi? nasıl olurda seyid rıza'nın "torunları" olduklarını iddia edenler ve o sıfatı kullanan siyasi çevre, dersim'e bu kötülüğü layık görebilirlerdi!

    karşımda bir alevi-kızılbaş piri'nin heykeli değil de, adeta konya mollasının heykeli duruyordu sanki. ellerini tuttum, dizlerini okşadım, yüzüne baktım ve bir çocuk gibi ağladım? dersimli kızılbaş-alevi pirinin başına, şafii müslüman mollasının sarığını geçirmek, aleviliğin asimilasyonu değil de neydi?

    dersim'de kurulan cemevinin dersimlileri asimile etme amaçlı kurulduğunu iddia edenler, müslüman şafii kürt asimilasyonuna neden gözlerini kapatıyorlar. dersimin bir alevi piri-seyidi'nin heykelini bir konya mollasına benzetip, şafii bir kürt şexihini anımsatan heykelin dersim merkeze dikilmesini nasıl kabulleniyorlar acaba?

    dersim il sınırları dahilinde, cemevlerinin kurulmasına ve açılmasına karşı çıkan, cemevlerin dersimlileri asimile ettiğini iddia edecek kadar akıl tutulması yaşayan çevrelere bir şey hatırlatmak isterim. dudak büktüğünüz ve dalga geçtiğiniz türk aleviler, evet tükler ve türklüklerini de gizlemiyorlar ama onlar asla alevi inançlarında ve kültürlerinde sünnilere taviz vermiyorlar!

    bundan bir kaç yıl öncesinde türk alevi ozani aşık veysel'in kendi memleketi olan şarkışla'da, kendi isminin verildiği bir parka ayrıca heykelinin dikilmesi kararı alınır. belediye başkanı bbp (büyük birlik partisi) li olduğu için, aşık veysel'in takkeli bir heykelini getirip diktirir. bunun üzerine, o beğenmediğiniz bektaşi türk alevileri büyük bir tepki gösterip heykeli kaldırtırlar. bbp'li belediye başkanı onun yerini aşık veysel'in gerçek kimliğini ifade eden bir heykelini dikmek zorunda kalır.

    şimdi sevgili dersim'li hemşerilerime soruyorum. bu durumda sivas-şarkışla'nın bektaşi türk alevileri mi asimile olup sünnileşmiş oluyorlar, yoksa dersimin kızılbaş-kırmanç alevileri mi şafiileşmiş oluyorlar? dersim cemevi mi dersimlileri asimile ediyor, yoksa dersim-mamekiye belediyesi mi, dersimlileri asimile ederek kürtleştirip sünni ve şafiileştiriyor?

    asimilasyon sembollerle başlar.

    belediye dedim de sevgili başkanımız edibe hanım aklıma geldi. dersim'i müslüman kürtleştirme kampanyasına hizmet eden başkanımızın yaptığı sembolik bir kaç çalışmasına değinmek istiyorum. edibe başkan acaba kendi istek ve razısıyla mı bunları yapıyor, yoksa emir kulu olarak kendisine söylenenleri mi yerine getirmek zorunda bıraktırılıyor bilemem ama ben gördüklerimi söylemek istiyorum.

    edibe başkan'ın yine bir festival açılışında giydiği urfa kıyafeti çok dikkat çekmişti ve bir çok dersimli tarafından da eleştiriye maruz kalmıştı. ama edibe şahin bildiğinden şaşmadı. o elbiseyi her defasında ve her törende bilerek, inatla giymeyi sürdürdü. çünkü edibe o kıyafetle dersimlilere başka bir geleneğin ve başka bir kültürün aşısını yapmak istiyordu. belediye başkanımız o elbisenin dersim'i temsil etmediğini çok iyi biliyor, ama bilerek ve isteyerek bunu yapıyordu. çünkü şafii kürtlerin dersim'de değiştirmek istedikleri sembollerden biride dersimlilerin kılık ve kıyafetidir.

    bir örnek daha verecek olursam; festival döneminde dersim'e gidenler mutlaka görmüşlerdir. mamekiye sokaklarında beyaz sakallı, beyaz donlu, heybesi sırtında bir adam dolaşır. ben bu adamı ilk gördüğümde çok sevmiştim, duygulanmıştım. adam tam bir yaşlı dersim dervişin giyim, kuşamını, kılık kıyafetini ve ruh halini canlandırıyordu, geçmişi temsil eden bir yüzü vardı.

    aynı adamı mamekiye'de yapılan geçen newroz gösterisinde de gördüm. başkan edibe ve siyasi parti önderleriyle yan yana duruyordu. adamda değişen bir şey dikkatimi çekmişti. kafasına sardığı geleneksel dersim poşusunu çıkarmış, yerine müslüman arap ve kürtleri temsil eden poşuyu takmıştı. bu defada adama acımıştım, o yaşta yaptığı maskaralığa, girdiği hale bakın?

    yine aynı yaşlı adamı sivas madımak katliamının yıldönümü için düzenlenen protesto mitinginde başında tekrar dersim poşusuyla görünce şaşırdım. riyakarlık, iki yüzlülük, ancak bu kadar olur dedim. dersim'de müslüman şafii kürt rolünde, sivas-madımak'ta dersimli alevi derviş rolünde!

    dersim müslüman-şafii-kürt sembolleriyle kültürel asimilasyonu artık hayatın her alanında günü birlik olarak yaşıyor. son olarak sosyal paylaşım sayfalarına ve dersim yerel basınına yansıyan, sıra dışı diye tarif edebileceğimiz iki farklı düğün görüntülerini gördüm. tuhaf bir durumdu. insan ne diyeceğini bilemeyeceği bir durumla karşı karşıya kalıyordu.

    genç çiftlerden biri düğününü, dersim'in bir köyünde, tamamen eski geleneksel kıyafet ve ritüellerle organize ettikleri bir düğün töreni ile gerçekleştiriyor. gelin adayının kıyafetleri, damadın kıyafeti... tam geleneksel bir dersim düğünü görüyoruz. insanın bu olayı alkışlamaması ve hayran kalmaması elden değil... ama bu kadar güzel bir organizenin ortasında dikkatimi çeken, gelinin bindiği atın başını tutan kişi, boynuna müslüman arap-kürt geleneğini sembolize eden poşuyu astığını görüyoruz. şimdi bu görüntünün dersim geleneğiyle kıyafetiyle kültürüyle ne alakası var, anlamak mümkün değil. aynı görüntüleri zel dağının başında nikah törenlerini gerçekleştiren genç çiftlerimizin sevgi dolu gülüşlerinde ve o muhteşem görüntülerinde de rastlıyoruz. önde duran gelin ve damat adayımızı sarmalayan arkadaş gurubunun birçoğunun boynuna astığı o müslüman arap-kürt puşusu!

    bütün bunlar, dersim'de kültürel sembol ve imgelerin değiştirilip yerine yenilerin takviye edildiği, sistemli ve planlı bir şekilde, müslüman şafi bir kürt asimilasyonun devrede olduğunun göstergesidir.

    anladığım kadarıyla dersim' de artık insanlara kürt müyüz, zaza mıyız, kırmanç mıyız tartışması dayatılmıyor ve yapılmıyor. onun yerine inceden inceye günlük yaşama serpiştirilen, dersimlinin gelenek ve alışkanlıklarına yedirilerek parça parça asimilasyona tabi tutuldukları bir politika izleniyor. kılık kıyafetin değişikliği, örf adet ve geleneksel yaşamın değişikliği, günlük yaşamdaki alışkanlıkların değişikliği, dinlenilen müzik, insanların eğlence şekli, selam verme, görüşme şekli, hal hatır sorma da kullanılan sözcükler farklılığı gibi... yaşarken hiç farkına varmadığımız, ama bir kültürün temel kodlarını oluşturan ne varsa, hepsi parça parça değişiyor, değiştiriliyor.

    dersim, türk devletinin yıllar önce yapmak istediği resmi asimilasyon politikası artık yerini gülenci vb cemaat örgütlenmesinin yanı sıra, esas olarak müslüman kürt kültürünün asimilasyonuna bırakmıştır. müslüman kürt kültürünün savunucuları ve propagandacıları, dersimlilere ideoloji ve siyaset adına dayattıkları o sembollerle, alışkanlıklarla, günlük yaşam şekliyle, giyim kuşamıyla çok daha derin ve ağır bir kültürel asimilasyon politikası izlediklerini açıkça söylüyorum.

    on yıl sonra dersim'de aleviyim demek, ramazanda oruç tutmamak, ya da yemek yemek, sokakta kadın erkek ele ele dolaşmak ayıplanacaktır. çünkü dersim'de müslüman kürt hemşerilerimiz en az bizim kadar hak sahibi olacaklardır. yaşlılar başlarında urfa poşularıyla, kadınlar mardin kıyafetleriyle, genç kızlar diyarbakır takılarıyla, erkekler hakkari poşularıyla dolaşacaklar, kızlarımız şafiilerle evlenmeye devam edeceklerdir.

    hepimize şimdiden geçmiş olsun diyorum,

    çena munzuri
  • eğer batıdan gidiyorsanız ve elazığı geçip pertek yamacını aştığınız vakit yani bir tepeye varınca karşınızda engin dağları ve ormanlarıyla sizi karşılayan coğrafya. yine aynı şekilde erzincan'dan gidiyorsanız mutu köprüsünden pülümür'e doğru saptığınız zaman kıvrılarak akıp giden yol sizi iyi yürekli insanların memleketine götürüyor demektir.

    burada, bu ortamda insanlarına bok atanlara kanmayın, hiç çekinmeyin her ev her kapı ana kucağı gibidir.
  • en sevdiğim sanatçıların doğduğu memleket.

    dersim'de mi keramet var, yoksa ben de mi bir gariplik var çözemedim.
  • yıllarca kendisinin maruz kaldığı polis şiddeti ve devlet terörüne karşı diğer şehirlere destek amacıyla direnişe çıkan şehir. ama tabi istanbul kibarları olmadığından 40 bin polisle panzerlerle susturmaya çalışıyorlar kendisini. taksim ve ankara çabuk unuttu olanları herhalde.
  • adını bile kabul etmeyenlerin desteğine ihtiyacı olmayan kent. bunca yıldır onlarsız hatta bizzat onlara karşı dayandılar ne de olsa. kardeşine sırtını dönen gerçek bölücüleri de ortaya çıkarmıştır.
  • iki yıldır öğretmen olarak görev yaptığım kent. harika insanları ve harika doğası ile ikinci memleketimdir. diren dersim!
hesabın var mı? giriş yap