• adını teoriyi bulan felsefeci, denis diderot 'tan alan bu teori; fertlerin sahip oldukları kişiliğin, kültürel değerlerin, davranışların vs. tüketim yoluyla diğer fertlere nasıl yansıdığını ya da önceden alınmış mallar üzerinde nasıl bir değişiklik yaptığını açıklamaktadır. nitekim fertler başkalarına hediye alırken, sahip oldukları kültürü ve kişiliklerini yansıtan ürünler satın alırlar. diderot etkisi göstererek, kendi kültürlerinin orada yerleşmesini ve çoğalmasını sağlarlar. belki insanlar bu davranışı farkında olmadan da yapabilirler. söz gelimi, heavy metalcilerin, yuppielerin kıyafetleri, onların kişiliğini ve tüketim alışkanlıklarını yansıtmıyor mu? hatta bu teoriye göre, bazı tüketim malları, bunları kullanan bazı gruplar ile beraber anılır. adeta onlar ile özdeşleştirilirler. buna diderot birliği denir. mesela "yuppie"lerin bmw marka araba ve rolex marka saat kullanması gibi.
  • ismini 18. yüzyılda yaşamış ünlü aydınlanma çağı düşünürlerinden fransız yazar ve filozof denis diderot'tan(1713-1784) alan bu kavram, çağımızdaki tüketim çılgınlığını ve ihtiyacımız olmayan şeyleri neden aldığımızı açıklamaya çalışıyor. fight club'ın şu ünlü repliği, filmi izleyen herkesin aklına kazınmıştır: "nefret ettiğimiz işlerde çalışıp, ihtiyacımız olmayan şeyler alıyoruz." peki neden?

    diderot'un finansal olarak sıkışık olduğunu duyan sanatın ve bilimin koruyucusu rolündeki rus imparotoriçesi büyük catherine, diderot'un kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin ödeyerek onu bu sıkışık durumundan kurtarıyor. maddi durumu düzelen diderot'a arkadaşı tarafından oldukça şık, kadife kumaştan kırmızı bir sabahlık hediye ediliyor. işte bizi diderot etkisine götürecek sorunlar da bu güzel sabahlığın diderot'un olmasıyla başlıyor.

    giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle masasına oturan diderot, bu eski yazı masasının yeni ve gösterişli sabahlığına hiç de uymadığını fark ediyor. o zamana dek hep yokluk içinde olan düşünür, aldığı yüklü miktar paranın verdiği rahatlıkla yazı masasını değiştirmeye karar veriyor. böylece evinin yeni sabahlığına yakışması ve onunla uyumlu, onun kadar güzel olması için eşyalarını yenileriyle değiştirmeye başlıyor. önce eski resimlerini, sonra koltuğunu, duvar halısını, sandalyelerini yenileriyle değiştiren diderot, evindeki her şeyi tamamen yenileyip sonunda borçlu hale gelene kadar bu değiştirme işine devam ediyor ve artık elinde avucunda kalmamasına rağmen yine de daha fazla eşya almaya arzu duyduğunu fark ediyor. böylece filozofumuz kendini nasıl bir tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı "eski sabahlığım için pişmanlık" adlı bir yazı kaleme alıyor. bu tüketim sarmalından bahseden ilk kişi olduğu için de bir kavram olarak diderot etkisi ortaya çıkıyor.

    diderot, alışveriş alışkanlıklarımızla ilgili iki varsayım öne sürüyor:

    1. satın alınan bir eşya alıcının kimliğinin bir parçası haline gelir ve bu eşyalar birbirlerini tamamlama eğilimindedir.

    2. alınan yeni bir eşyanın bu bahsedilen kimlikten sapması halinde, yeniden uyumlu bir bütün oluşturmak için yeni eşyaların alınması arzusuyla bir tüketim sarmalına girilmesi muhtemeldir.

    "eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın kölesi oldum."

    diderot yalnızca yeni bir sabahlık alarak evindeki her şeyin tamamen değişmesine varacak bir döngüyü başlatmış oluyor çünkü evindeki eşyaların yeni sabahlığıyla uyum içinde ve onun kadar güzel, gösterişli olmasını istiyor. bu istek onu, ihtiyacı olmadığı halde almaya, daha çok, daha da çok almaya itiyor. işin garibi aldıkları onu mutlu da etmiyor. neticede tüketim çılgınlığının getirdiği bir kısır döngü ortaya çıkıyor. alınan her yeni eşya, ona uyumlu olacak bir başka eşyayla tamamlanmak isteniyor.

    kendi hayatımızı düşündüğümüzde bizim de ne kadar çok diderot etkisinde kaldığımız gün gibi ortada. yeni pantolonumuza uyum sağlaması için ona uygun tişörtler, gömlekler, kemerler, ayakkabılar alan bizler değil miyiz? "salonu yeniledim, çok modern görünüyor, şimdi sırada demode yatak odam var." gibi cümleleri günlük hayatımızda sık sık duymuyor ya da kullanmıyor muyuz? o halde diderot'un aklı başına geldikten sonra sarf ettiği şu sözlerine kulak verelim:

    "dostlarım, eski dostlarınızı muhafaza ediniz. dostlarım, varsıllığın size dokunmasından sakınınız. benim durumum size ibret olsun. yoksulluğun kendine has özgürlükleri vardır, zenginliğin de mahzurları… hepsi bu değil dostlarım. lüksün tahribatına, sürekli artan lüksün neticelerine bakın. eski robdöşambırım, etrafımdaki diğer döküntülerle uyum içindeydi. hasır bir sandalye; tahta bir masa; birkaç kitabı taşıyan bir eski kitaplık; çerçevesiz, isli birkaç gravür; bu gravürlerin arasında havaya kalkmış birkaç sıva parçası, bütün bunlar eski robdöşambırımla ahenkliydi. şimdi her şey bozuldu, uyum, birlik ve güzellik yok oldu!”

    kaynaklar:

    -https://tr.wikipedia.org/wiki/denis_diderot
    -https://dusunbil.com/…n-aldiginizi-nasil-acikliyor/
    -http://www.olaganustukanitlar.com/…ot-etkisi-nedir/
  • aziz nesin'in bu etkiyi konu alan bir öyküsü için
    (bkz: bende görsün asım bey)
  • güzel bir yaklaşım.
    satınalma kararını etkileyen iki unsur var: gereksinim ve arzu...
    ayakkabım eskidi; yeni bir ayakkabı almalıyım - gereksinim
    ayakkabılarım içinde mavi kışlık bir tip yok. onu almalıyım - arzu

    gereksinimi oluşturan koşullar gayet kolay açıklanabilirken arzu'nun mekaniğini anlatmak daha zor. sosyalleşme boyutu, beğenilme içgüdüsü ve sahip olma hazzı gibi unsurlar var içinde. fırsat yanılgısını da sayabiliriz. dipsiz bir kuyu kısaca...
  • eski zamanların birinde aynı kıyafetin farklı renklerini bile hiç düşünmeden aldığım yedekleme suretiyle hele ki bir indirime rastladıysam işte o zaman 3 katı kadar stoklama kapasitesine sahiptim. diderot en azından sabahlığına köle olmuş ben ise bütün saçma sapan eşyalarıma köleydim. atsam atamıyorum almasam gönül razı değil.
    üniversitede okula giderken kullandığım 1, alıp köşeye attığım (çünkü dünyanın sonu gelecek ve tek ihtiyacım olan defter kalem olacak) sayamadığım kadar çok defter kalem sticker v.s abuk subuk ötesi 9647 malzemeye sahibim. ve o kutlu günün geldiği (mezun oldum) vakit büyük bir aydınlanma yaşadım. bu kadar eşyayı nasıl taşıyacaktım? bir insanın 40 çiftten fazla spor ayakkabısı olur mu? atletizm koşucusu muyum ben? değilim. ki eminim onlar benden daha akıllıdır bir ayakkabı ile bütün aktivitelere katılabilirler. taşınmam lazım eşyaları bırakıp kaçamam. neden çünkü hepsini özenerek satın almışım. neden çünkü salağım. uçak bütün yolcuların bagaj hakkını bana verse ancak toplanıp gidebilirim.
    sonuç olarak abartısız 80 kilo olan dünya kadar koli yapıp kitaplar, ayakkabılar, defterler, ceketler hepsini eve yolladım. öğrenci kredisi alsam kredi borcum 8'e katlansa daha mutlu mezun olurdum. kargodaki adamın şaşkın ifadesi, kolilerin tek tek boyunun kilosunun hesaplanmasındaki süre boyunca sırada bekleyenlerin nefret dolu bakışları hala ara sıra gözümde canlanır. işte o gün dedim ki bu ne? içtiği kahveyi ters çevirip fal bakmak için soğumasını bekleyen, burç yorumuna göre hayatını şekillendiren, rüyasında alamadığı ayakkabıyı gören ve gratis indiriminde 8 saatlik kasa kuyruğuna razı olan dostlarımdan (böyle dostlarım yok elbette kekolar yazıp kalp kırmak istemedim.) farkım ne?
    minimalist yaşama moda olmak üzereyken ilk adımı ben atmalıyım dedim ve gereksiz sahip olduğum her şeyi elden çıkarmaya başladım hala devam ediyorum asla bir sonu yok arkadaşlar çift olan organlarım bile fazla geliyor o derece minimalistleştim. kitap alma konusunu dışında tuttuğumda bugün sadece ihtiyacım kadar eşyaya sahibim. hiçbir zaman alışverişi seven biri değildim. e o kadar şeyi nereden aldın diye soranlara hak veriyorum allah'tan sevmiyormuşum sevsem ne olurdu? birbirini tamamlayan veya tamamlamayan gereği olan veya olmayan 589723 tane eşya satın almaktan ve saklamaktan kurtulduğunuzda daha düzenli yaşamayı öğreniyorsunuz. hemde paranızı yönetmeyi ve mantıklı ihtiyaçlar için kullanmayı öğreniyorsunuz.
    sevgiler denis gözlerinden öperim.
  • satın aldığımız her şeyin , bizi yeni aldığımız nesnenin yarattığı tamamlayıcı duygunun etkisiyle yeni bir şey almaya sevk etmesi
  • "eski sabahlığım için pişmanlık"
  • önceki bornozumun sahibi yeni bornozumun kölesiyim.

    bir tüketim sarmalını açıklayan etkidir ve insanın neden ihtiyaç duymadığı şeyleri satın aldığını açıklar.

    az şeye sahip olanın köleliği de az olur. yaşasın asil yoksulluğum! cümlesinin hakkını veren etkidir.
  • satın aldığımız her şeyin bizi yeni bir şey almaya teşvik etmesi. yeni gelen eşyanın eski olan bir diğerine dikkat çekmesi..
    uyum ve bütünlüğün sağlanması düşüncesi var temelde, bütünlük duygusunu koruma eğilimi de diyebiliriz.
    diderot'un "eski giyinme elbisesi için pişmanlıklar" adlı makalesinde bu süreci yaşadığı duygulardan bir kesit;
    "alelade kumaşı allayıp pullayıp ona fiyat biçme sanatını icat edene lanet olsun. saygı ve hayranlık duyduğum şu giysiye lanet olsun. nerede benim alelade kumaştan mütevazi rahat çaputum..."
  • mahfi hocanın kendisini konu alarak “tüketim çılgınlığı” ile alakalı yazdığı 13 aralık 2019 tarihli yazı, hocamız diderot’un hikayesini anlatarak konuya geçiş yapmış
hesabın var mı? giriş yap