• firmanin urettigi mal icin hammaddeleri* baskasindan almayip kendi bunyesinde uretme durumudur. baskalari ile ugrasmaktan kurtulursunuz ama diger taraftan da uzmanlastiginiz alanin disinda baska bir seyler daha uretmek zorunda kalirsiniz. ingilizcesi vertical integration.
  • tedarikçisine "senin yapacağın işi ..." diyen iş adamının yaptığı şey. kurda sormuşlar, "ensen niye kalın?" diye. "dikey entegrasyon yaptığım için" demiş. sonra "gözlerinin altı niye mor?" diye sormuşlar, "o kadar işle sen uğraşsan, her tarafın morarır." demiş.
  • türkiye'de* medya satın alınarak yapılır

    hele ki inşaat ve/veya banka ve/veya ihale işlerindeysen hükümeti de rüşvet çetesi yönetiyorsa medya almak zaruri hale gelir bir yerde

    ardından el el üstünde kimin eli var oynanır

    sonra hükümeti organize suç örgütüne dönüştüren adam havuz medyası kurdurur
    sonra o da yetmez her bir medya organına alo fatihler atanır
    sonra biri* şu şekillere girer
    sonra diğeri nasıl girdim bu işe ya kim için diye ağlaşır
    ...

    (bkz: #40930903)
  • şöyle bir örnekle açıklanmıştır: 1919'da fisher kaporta, general motors'a üstü kapalı arabalar için kaporta üretmeye başladı. fisher kaporta bunu yapabilmek için sadece bu arabalarda kullanılabilecek spesifik yatırımlar yapmak zorundaydı. iki firma arasındaki sözleşme, sermaye maliyetelerini dışlayacak biçimde maliyet artı kar üzerine kuruluydu. zamanla üstü kapalı olan otomobillere olan talebin artması gm'nin yeni şartlar altında oldukça yüksek bir fiyat ödediğini düşünmesine yol açtı. fisher kaporta ise sermaye maliyeti sözleşmeye dahil olmadığı için zaman içinde gerekli sermaye yatırımlarını yapmamayı tercih etmişti. fırsatçılığın dikey entegrasyona yol açmasına bir örnek olarak verilen fisher kaporta-gm ilişkisi her iki tarafın da sözleşmeye uygun davranmaması durumunun çıkarlarına uygun olmasını görmeleri ile gm, fisher kaporta'yı satın almıştır.

    kaynak: örgüt kuramları kitabı, imge yayınevi.
  • dış kaynak kullanımının en büyük düşmanıdır. bir alanda uzmanlaşmayı da bitirir.

    literatürde verilen örneklerin çoğu 20. yüzyıla aittir. günümüzde bir işletmenin kendi faaliyet alanında her işte uzmanlaşması, bilginin çok önem kazandığı bir ortamda imkansız gibidir. fordist üretim anlayışının hakim olduğu yıllarda dikey entegrasyon kabul edilebilir bir anlayış olduğu için halen kitaplarda rastlamamız mümkündür.
  • her ne kadar günümüz sirketlerinin her seyi outsource etme fetisi sebebiyle sanki eski moda bir bakis acisi gibi algilansa da; uzak dogulu (özellikle) otomotiv sirketlerinin cok basarili bir sekilde uyguladigi ve müsteriye azalan maliyet olarak geri dönen cok güzel örnekleri de vardir.

    (bkz: hyundai)
    (bkz: samsung)

    (bkz: keiretsu)
    (bkz: mitsubishi)

    özellikle su pandemi döneminde, anli sanli alman otomotiv üreticileri 1 dolarlik plastik parca çin'den gelmedi diye koskoca üretim bandini durdururken, uzak dogulu üreticiler gümbür gümbür üretimlerine anavatanlarinda devam etmistir.
  • - değer zinciri'nin temel faaliyetler kısmında mal/hizmet çıktısını (kabaca üretim) merkeze alın

    - bu merkezin gerisinde kalan giriş lojistiğinde dikey entegrasyona giderseniz geriye dikey, çıktı sonrası süreçlerde (satış, pazarlama, teknik destek gibi) yapılıyorsa ileriye dikey entegrasyon adı verilir.

    - dikey entegrasyonun temel belirleyicisi tepe yönetimin kontrolcülük seviyesidir. her şey benim gözümün önünde olsun istiyorsanız iki yöne doğru da dikey entegrasyona gidersiniz. ( yukarıda bir girdide belirtildiği gibi kurt ense meselesi)

    - hammeddenin zor bulunup işlendiği veya tersi tarafta pazarlama faaliyetlerinin dışarıya verilmesinin sıkıntı yarattığı durumlarda işe yarar bir yöntemdir. örneğin yakın zamanda başta lcwaikiki olmak üzere bazı firmalar e-ticaret pazaryerlerinden çok kendi e-ticaret organizasyonlarına ağırlık verme kararı aldılar.

    - bununla beraber özellikle işletmeyi şişmanlatan bir durumun olması, dışarıda belli konularda uzmanlaşmış firmalardan daha uygun fiyata hizmet almak varken kendi içinizde gereksiz maaş yükü yaratması gibi dezavantajları da mevcut.
  • kimya sanayisinin bel kemiğidir. gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkeler arasındaki en temel fark budur bir yerde. gelişmemiş ülkeler petrol, gaz, maden vs hammaddelerini çıkartıp bedavaya yurtdışına ihraç ederken, gelişmiş ülkeler bu hammaddeleri alıp, işleyip, son ürüne dönüştürür ve maksimum katma değer ile bütün dünya'ya satarlar. çok basit ve somut bir örnek vermek gerekirse ülkede özel bir toprak çıkar, mesela kil. insanımız bunu oldukça ilkel metodlarda işler ve gelişmiş ülkelere hammadde olarak satar. tokat'tan kil ihracatı sonra bu kili neredeyse bedavaya alan ülkeler basit bir asit ile aktivasyon işlemi sonrasında 10 katı fiyata fonksiyonel mineral olarak tüm dünya'ya ihraç ederler ;) işin komik tarafı da kil, bentonit ihracatı ile gurur duyuyoruz ülke olarak. ordu'dan kil ihracatı

    bazı sektörlerde dikey entegrasyon zordur. mesela makine, araba filan üretiyorsanız kalkıp alüminyum veya çelik fabrikası gibi bir yatırımın altından kalkabilmeniz çok zordur. zira hem çok büyük yatırım gerekir hem de ciddi alakasız bir sektördür.

    ama mesela kimya ve petrokimya sanayinde dikey entegrasyon yapmazsanız başarılı olmanız hatta hayatta kalmanız çok zordur. türkiye'nin kimya sektöründe yıllık en az 25 milyar dolar cari açık vermesinin nedeni de tam olarak bir kimya sektör entegrasyonunu becerememesidir. bu saatten sonra, tüm oyuncular köşeleri kapmışken bunu becerebilmesi bence imkansıza yakındır. mesela karadeniz'e gaz bulundu deniliyor. yapılması gereken bu gazın hemen kıyıya çıkışında kurulacak devasa bir entegre petrokimya kompleksidir. ama muhtemelen olacak olan gazın seçim yatırımı olarak ucuz, sübvanse edilmiş fiyattan ülke içerisinde satılması ve pazar fiyatından hammadde olarak ihraç edilmesidir.
  • aşağıdaki gibi örnekleyebileceğimiz durum:

    bir hamburger dükkanı açtığını varsayalım. eğer bu dükkan sadece hamburger satıyorsa, bu "yatay entegrasyon" olurdu. ancak, eğer bu dükkan aynı zamanda sığır yetiştiriyor, kıyma üretiyor, ekmek yapımına el atıyor ve hatta kendi restoranlarını işletiyorsa, bu "dikey entegrasyon" olurdu. ancak şunu unutmamak gerekir ki çok iyi hamburger üreten bir restoranın sığır yetiştirmekten de aynı derecede iyi anlaması zordur.
  • tam olarak olmasa bile kasap açalım ete para vermeyelim zihniyetinin büyük ölçekli sermaye ile yapılanı...
    budur...
hesabın var mı? giriş yap