• true detective'den bir alıntı ile özetlenebilir:

    dedektif martin hart: "yani, insanlar inanmadığında nelere kalkışacaklarını düşünebiliyor musun?"
    dedektif rustin cohle: "tamamen aynı şeyler, sadece açıktan açığa yaparlardı."
    dedektif martin hart: "saçmalık. cinayet ve zinayla dolu lanet bir şenlik olurdu ve bunu sen de biliyorsun."
    dedektif rustin cohle: "bir insanı düzgün tutan sadece ilahi bir ödül beklentisiyse, o insan kardeşim, bir bok parçasıdır ve ben de ne kadarının gerçek yüzünü açığa çıkarabilirsem o kadar iyidir."

    orjinali:
    detective martin hart: "ı mean, can you imagine if people didn't believe, what things they'd get up to?"
    detective rustin cohle: "exact same thing they do now, just out in the open."
    detective martin hart: "bull...shit. ıt'd be a fucking freak show of murder and debauchery, and you know it."
    detective rustin cohle: "ıf the only thing keeping a person decent is the expectation of divine reward, then, brother, that person is a piece of shit, and ı'd like to get as many of them out in the open as possible."

    - sezon 1, 3'üncü bölüm "the locked room"dan.
  • bir iddiaya göre kaosu engellemekmiş. çünkü şu an dünyada kaos yok, güçlü güçsüzü ezmiyor, insanları köleleştirmiyorlar. senin kaos dediğin sömürülemeyen, yönlendirilemeyen insanlarsa, ona sözüm yok. din gerçekten de kaosu engelliyor...

    amaç çok net aslında; insanları hizaya sokmak. gerisi laf-ı güzaf.
  • başlıca üç amacı vardır.

    - daha iyi sömürebilmek
    (bkz: nasip), (bkz: kısmet), (bkz: ahiret inancı), (bkz: sorgulamadan kabullenmek)

    - isyanları önlemek
    (bkz: alınyazısı), (bkz: kader)

    - savaşta daha iyi motive etmek, tereddüt etmeden ölmelerini sağlamak
    (bkz: şehitlik mertebesi)
  • sen bilmezsin allah bilir ama allahın da bildiğini yine sen bilmezsin ben bilirim. o yüzden ben ne diyosam o.

    özünde kandırabildiklerine söz geçirmektir amaç. korku, inanç, biyat etmek en sık kullanılan ve etkili araçlarıdır.
  • belirli bir büyüklükten daha geniş insan gruplarını aynı hikayeye inandırmak suretiyle geniş çaplı işbirliklerini mümkün kılmak. tarıma geçişin çok öncesinde, çatalhöyük vb. yerler için bile bu şarttı.
    türkiye'nin son 10 yılına bakarak bile asıl mantığın değişmediğini görüyoruz aslında, öyle çok başka bir sebep filan aramaya gerek yok.
  • kaos ortamını engellemek falan değildir amk.

    allah yoluna savaşmak denen (bkz: cihad) bişey var bu dünyada.
    islam dinini korumak veya yaymak amacıyla müslüman olmayanlara karşı yapılan güya kutsal savaş gazalar var.
    haçlı seferleri var.
    bedir savaşı var.
    lan hadi hiçbirini beğenmedin ışid var.

    gerçekten tam anlamıyla dinler kaos ortamını engelliyor.
    bir de olmasalardı siz düşünün artık, allah korusun bu dünyada aşırı müslümanların bir türlü kutulara sığdıramadıkları yetim hakkı paraları yediklerini, kendinden olmayana zulm etmeleri, kuranı kerim öğrenmeye gelen yavrucaklara tecavüz edenleri şerefsiz imam burada görürdük.

    yav hee he gerçek islam bu değil.
  • yoruma açıktır.
    bir psikolog, dinleri araştırmış, ve var oluş amacını anlatmak yerine şu cümleyi kurmuştur:
    "dinler o ya da bu şekilde var oldu. benim tek emin olduğum şey, din var olmasaydı bile bizim onu icad etmemiz gerekecekti."
  • (bkz: long con)
  • kaos ortamını engellemektir. çünkü bu dünyada ezilen, hakkı yenilen, hor görülen, sebepli ya da sebepsiz ölen/öldürülen, baskı uygulanan, kalıplara sokulan, hayatını yaşayamayan, hayatını kaliteli yaşayamayan, alnının teriyle kazandığı üç kuruş parasının üçü de alınan, çakallara yem olan o kadar çok insan var ki. müslüman olsun, farklı bir dine mensup olsun, günümüz düzeninde hepsinin ortak özelliği fakir olmalarıdır. bu, milattan sonra 1 yılında da, 610 yılında da muhtemelen aynıydı. canına tak eden bir kişiyi yatıştırmanın yolu, ya talep ettiği şeyi ona vermek ya da büyük şeyler vaat etmektir. o zamanki ve gelecekteki tüm insanlığı bir çatı altında toplayarak ölümden sonra yaşam vaat etmek de zaman içerisinde, yukarıda saydığım tüm haksızlıklara maruz kalan insanlarda "bir yerlere havale etmek" anlayışını meydana getirmiştir. bugünün işini yarına bırakanlar ve bugün yerini bulmayan şiddetle tecelli etmesini arzuladıkları adaletin, ikinci hayatlarında kesin olarak yerini bulacağına inan(dırıl)mışlardır.

    dinlerin oluşmasındaki tek faktör, bence, toplumları istenilen şekilde yönetebilmektir. yoksa bir yaratıcı, neden peygamberleri arasında sidik yarıştırır gibi "şu şundan sonra gelmiştir, en geçerli peygamber ve din budur" tavırlarına girsin ki.

    eğer bir yaratıcı varsa bile, sidik yarışına girenlerin kraldan çok kralcı olan sermayedarlar olduğu kesindir.
hesabın var mı? giriş yap