• sadece philip seymour hoffman değil, bütün oyuncular döktürmüştür bu filmde. hatta speed racer'da da gördüğümüz ufaklık paulie litt** bile oldukça başarılıdır. *

    ayrıca peder flynn'in dedikodu hakkında anlattığı hikaye de filmin en önemli parçasıdır bana göre.

    --- spoiler ---
    a woman was gossiping with her friend about a man they hardly knew; i know none of you have ever done this. that night, she had a dream. a great hand appeared over her, and pointed down on her. she was immediately seized with a overwhelming sense of guilt. the next day, she went to confession. she got the old perish priest, father arrorick, and she told him the whole thing. "is gossiping a sin?" she asked the old man. "was that god all mighty's hand pointing down at me? should i ask for your absolution, father? have i dont something wrong?" "yes." father arrorick answered her. "yes, you ignorant, badly brought up female. you have blamed false witness on your neighbor. you played fast and loose with his reputation, and you should be heartily ashamed." so the woman said she was sorry, and asked for forgiveness. "not so fast." says arrorick. "i want you to go home, take a pillow upon your roof, cut it open with a knife, and return here to me." so the woman went home, took a pillow off her bed, a knife from the drawer, went up the fire escape to her roof, and stabbed the pillow. then she went back to the old perish priest as instructed. "did you cut the pillow with a knife?" he says. "yes, father." "and what were the results?" "feathers." she said. "feathers?" he repeated. "feathers, everywhere, father." "now i want you to go back, and gather up every last feather the flew out on the wind." "well," she said, "it can't be done. i don't know where they went. the wind took them all over." "and that," said father arrorick, "is gossip."
    --- spoiler ---
  • kara film.

    --- spoiler ---

    ben en çok, peder'in şüphe hakkında yaptığı ve filmin başındaki ayin sahnesinde geçen cümlelere takıldım sanırım. şüphe'nin de, inanç gibi sürükleyici olduğundan bahsederken, sadece radikal bir bağnazlıkla değil, bazen gerçeğe olduğu düşünülen fakat aslında şüpheye duyulan bir tutku ile birlikte şüphe'nin en az iman kadar insanı sürükleyebildiğini anlatması, bugüne kadar gördüğüm en orjinal tanımlardan birisiydi.

    öte yandan, film gerçekten de dönemiyle oldukça eklektik olarak biçimlenmiş durumda. bu nedenle, filmi kennedy suikastı sonrası, post-travma dönemine yerleştirmek, o aralar hala devam eden beyaz-siyah ayrımcılığı üzerinden bakmak ve kilisenin modern dünyadaki işlevi ile abd'deki "neighborhood" yapısı içinde kilisenin ve kilise okulunun konumunu düşünmek, sanırım filmi daha güçlü kılan ayrıntılar olur.

    karakterlerin her birinin kendi içlerindeki şüpheyle kavgaları, bu kavganın neticesinde hayatlarını bir şekilde değiştirmeleri, ve finaldeki süper diyalog da filmin oldukça sağlam olan öyküsünü güçlendiren öğeler. bilhassa peder'in eşcinsellikle ilgili travması oldukça farklı ve orjinal bir işleve sahipti kurgu içinde.

    changeling'le beraber, bu sezon sanırım ikinci "dindarları yekpare değerlendirmemeli, içlerinde farklı kimlikler de mevcut" tandanslı filmdi ayrıca. oradaki "aktivist" peder (john malkovich) de buradaki gibi, din kurumu içinde farklı konumlanmış bir karakterdi.

    --- spoiler ---
  • son zamanlarda izlediğim en yalın ama etkileyici final sahnelerinden birine sahip film.
  • senaryo itibariyle hiç çekilmeseymiş de olurmuş grubu filmlerden. oyunculuklar için söze gerek yok. adaylığı hakediyorlardı.
    öte yandan meryl streep'in canlandırdığı rahibe karakteri görüntü itibariyle tweety'nin ninesini acayip benziyor.
  • bu filmi izledikten sonra aklıma bi tane software geldi. şimdi adını hatırlamıyorum bi arada tanıtımını görmüştüm, diyelim ki bi tane panorama fotoğrafı var, bu programla o panorama fotosunu uygun yerlerden katlayıp ufak bir foto haline getirebiliyosunuz ama foto katlanınca öyle abes durmuyo sanki fotonun normali öyleymiş gibi gözüküyo. (çok iyi anlatamadı evet, programın adını bulunca yazıcam) herneyse doubt ben de aynen bu izlenimi bıraktı. sanki normali çok uzun bir filmmiş de orasından burasından katlanarak kısa bir film haline gelmiş gibi.nası diyim filmde fazla detaya mı girilmemiş, olay gereğinden fazla mı yalın anlatılmış bişi beni rahatsız etti ama tam bilemedim. sanırım john patrick shanley bütün filmi sembolizmle anlatmaya ve detayları bunların içine saklamaya çalıştığı için böyle bir hisse kapıldım.

    --- spoiler ---

    odadaki camların açılması-kapanması, peder flynn'in uzun tırnakları, sinirli konuşmalar sırasında patlayan ampuller, kişinin kafası karışıkken çıkan fırtınalar, benim en çok hoşuma giden de sister aloysius'ın peder flynn'i sorgularken bir anda perdeyi açması ve pederin yüzüne güneş ışığının vurması oldu. adeta "tanrı seni izliyo' o seni izlerken yalan sölemeyesin ha mesajı vardı burda! tabi peder bi süre sonra bundan rahatsız oldu ve perdeleri kapadı. eh şimdi bu kadar sembolizm varken herkes elbet kendine göre çıkarımlar yapacaktır bu filmden.

    benim kendimce çıkardığım sonuç: donar miller gaydir ve peder flynn'e aşıktır o yüzden arkadaşı jimmy'e sence şişman mıyım diye sorar çünkü peder'e güzel görünmek istemektedir. peder bu ilginin farkındadır, içgüdüsel olarak donald'ı korumaktadır ama onunla cinsel bir ilişkisi yoktur zira peder'in gözü sarışın çocuk william london'dadır ve sanıyorum ki onu taciz etmektedir. (filmin sonunda peder'in okuldan ayrıldığını söylemesi üstüne london'ın yüzünde ki rahatlama ifadesine dikkatinizi çekerim.)

    tabi filmin asıl amacı peder suçlu mu suçsuz mu muhabbeti yapmak değil tabi ki. filim amacı şüphenin ne menem birşey olduğunu gözümüze sokmak. birini tam emin olmadan suçlamanın ne kadar kötü birşey olduğunu göstermek. işte burda oyunculuklara gelmek istiyorum; oyunculuklar adeta şiir gibi. meryl streepve philip seymour hoffman'ın oyunculuklarını zaten bilmeyen yok ama amy adams'da gayet başarılı bir iş çıkarmış. yani 3ü de oscar alsa yeriydi zira bu yoğunlukta sembolizm içeren bir filmde oynamak her oyuncunun harcı değildir kanımca.

    --- spoiler ---

    herkesin sevebileceği bir film değil ona göre izlemekte fayda var.
  • bir kaç sahne haricinde seyirciyi daha doğrusu beni filme bağlayamamış olan bir yapıt.bakın başyapıt demiyorum sadece yapıt.normal bir film ve normalin üzerinde iyi oyunculuklar sergilenmiş.meryl streep herkesi domine etmiş gibi gözüküyor onun haricinde izlenmeye değer pek de bişey yok gibi.

    --- spoiler ---
    peder flynn in filmdeki 2. ayinde anlattığı yastığı bıçaklama hikayesi ve tüylerin etrafa uçuşması olayı göz alıcıydı.bir de peder flynn in donald miller a verdiği oyuncağın filmin ilerleyen dakikalarında bir öğrenci tarafından ezilmesi sonucu miller ın parçaları toplarken ki bakışı etkileyiciydi.onun haricinde rahibe aloysius un bir öğrencinin müzik çalarına el koymasının ardından kendi odasında o müzik çaları kullanması bana ilkokul günlerimi anımsattı. zaten bu ve bunun gibi türkiyedeki ilkokullardaki bir çok kuralı bu filmde de görebiliyorsunuz.bunun sonucunda egitim sistemimizin aslında ne kadar çok kilise okullarındakilere benzediğini anlayabiliyoruz.
    --- spoiler ---

    sonuç olarak imdb de verilen 7.9 luk puanı bu film için oldukça fazla buluyorum.
  • --- spoiler ---

    bu sezon ( sezon derken şu çeşitli sinema ödüllerinin verildiği zamanlardan bahsediyorum) izlediğim en iyi filmlerden biri. slumdog ile kafa kafaya gider. ver bir de üç maymun u. oh! mis gibi. oyunculukları bir yana bırakalım, her biri harika bir iş çıkarmışlar. zaten kate winslet bacımızın dediği gibi meryl streep artık iyi oyunculuk konusunda işin bokunu çıkardı bir nevi. filmin sadeliği ve basitliği etkileyeci olan. çok temel bir konumuz var; pederin, kilisenin okulundan bir çocukla ilişkisi var mı yok mu? ama burada önemli olan sorunun cevabı değil; zaten cevabı da öğrenemiyoruz. film, klasik bir hikaye anlatıp bağlayayım mantıığıyla hiç ilgilenmiyor, ilgilendiği çok temel ama aynı zamanda hissedildiğinde çok karmaşık sonuçlar doğurabilen bir duygu: şüphe. filmin başında pederin dediği gibi; emin olamadığınızda ne yaparsınız? "kendinizce doğru olanı". rahibemiz de aynısını yapıyor, kendince doğru olanı. ama bu mutlak doğru mu, bilmiyoruz?

    rahip okulun katı sistemini yıkmak istiyore, okul müdürü rahibe ise, pedere karşı ve hatta tüm herkese karşı geleneklerden ve kurallardan yana. klasik bir holywood filminde böyle bir konuda mutlak iyi peder, mutlak kötü ise rahibe olurdu. ama rahibenin o bildiğimiz "ölü ozanlar derneği"nde ki kötü dolayısıyla katı ve kuralcı öğretmenlerle bir benzerliği yok. öğrenciler katı ama onları çok önemsiyor, kendinden yaşlı rahibelere karşı herkesten daha insancıl ve onları herkesten daha çok önemsiyor hatta görme bozukluğu olan bir rahibenin bu kusurunu kimseye söylemeyerek, işini kaybetmemesi için kendi prensiplerinden vazgeçiyor. peder de aynı şekilde çevresine ve öğrencilere karşı oldukça iyi. ama rahibelerin onu suçladığı ilk konuşmanın ardından pazar günü verdiği vaizde "dedikodu"dan bahsediyor. bu konuşma elbette haksızlığa uğradığı için rahibelre verilmiş bir din dersi de olabilir ya da onları tanrı faktörüyle korkutmak da olabilir? din, sonuç olarak ne yöne insanları yönlendirmek isterseniz o yüce dogmatikliğine karşı belki de dünyanın en esnek iletişim aracı. sonuç olarak kim iyi kim kötü bilemiyoruz. peder yeniliyor ya da yenligiyi kabul edip ayrılıyor, rahibeyi şüpheler içinde bırakarak. filmimiz burada sona eriyor içimizde şüpheler bırakarak ve emin olma konusunda bizleri düşünmeye sevkederek....

    --- spoiler ---
  • adının hakkını veren, çok güzel kotarılmış bir film.
    ne yani film bittiğinde sizin de şüpheleriniz yok muydu?
  • ülkemizdeki fransız liseleri gibi, içinden kilise geçen eğitim kurumlarında okumuş ben gibi tipler için ayrı bir anlam ve öneme sahip bu film, muhakkak. zira bu filmde, daha doğrusu uyarlandığı ödüllü oyunda, karşı karşıya gelen iki karakteri de bizzat görüp, yaşamış oluyorsunuz. ki bu karakterler de aslen belirli kitleleri temsil ediyor ve hatta sadece kilise için değil bütün dinlerde benzer karşıtlıklar yaşanıyor. belki de benzer bir ekolün içinden geçtiğim için filmi başından sonuna gram şüphe duymadan, resmen taraf seçerek izledim. zaten başka türlüsünü ruh sağlığım kaldırmayacaktı.

    --- spoiler ---

    her neyse, vaazlardan başka, ki çok sağlamdılar gerçekten, film boyu en koparıcı replik, "sen hiç ölümcül günah işledin mi sister" diyen papazdan geliyor. ne de olsa insan en iyi kendini bilir ve daimi olarak kendi üzerinden hayatı yorumlar. buradaki sister karakterinin sorunu da buydu, nasıl bir günaha düştüğünü bilmiyoruz, ancak papazdan başka okuldaki tüm öğrencileri, özellikle de erkek öğrencileri cezalandırma ihtiyacıyla yanıp tutuştuğunu izliyoruz. öğrenciden aldığı radyoyu kullanması da bu sisterın geldiği durumun ne kadar acınası olduğunu anlatmaya yetiyor da artıyor.

    --- spoiler ---
  • genel olarak durağan devam eden (sıkıcı demeye dilim varmıyor), meryl streepin ise kendisinden beklenen iyi oyunculuk performansını sergilediği film

    --- spoiler ---
    film boyunca devam eden şüphelerim, filmin sonunda açığa kavuşacak umuduyla izledim, ancak sonuyla beni daha çok şüphelere boğdu film. hala filmdeki doğruyu bulmaya uğraşıyorum. bu yönüyle başarılı mı başarılı.

    bir de eşcinsel çocuğun annesinin olayları öğrendiği zaman verdiği tepki muhteşemdi
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap