• karate, kung fu gibi dövüş sanatları ile ilgili filmler her zaman ilgi cekmistir. bu tur filmlerin her örneğinde mutlaka tekrarlanan, vazgecilmezler arasında olan kimi öğeler bulunur.

    öyle ki daha önce hiç seyretmediğiniz bir film ekranda iken "oha lan bu hafta bunu dördüncü kere veriyorlar" diyerek hırsınızı kumandadan çıkarabilir, hışımla kanal değiştirebilirsiniz.

    "klişe" olarak tabir edilen bu hadiselerdovus filmlerindeki absurdluklerden farklı olarak,
    bu filmleri birbirleri ile adeta akraba haline getirir..
  • özellikle bu tur filmler için "kokuşmuş sosyetenin çılgın eglencesi" formatındaki bir hadise olmazsa olmazlar arasındadır.

    efendim bir nev'i arena kurulmuştur, ortasında güya dünyanın çeşitli yerlerinden dövüşçüler mücadele etmektedir. hepsinin kendine özgü dövüş stili ve silahları vardır.
    bu musabakanın seyircileri ise apayrı bir inceleme konusudur :
    bir grup figuran, arenayı çevreleyen seyirci bölümünde, hiper-zengin, parasıyla ne dışkı lüpletecegini şamşırmış,
    böyle ellerindeki binlerce amerikan dolarını gözü dönmüş biçimde, fütürsuzca sallayıp abuk subuk tezahuratlar eşliğinde bagırışarak aşağılarında vuku bulan aktiviteyi izleme halindeki kana susamış jet-sosyete rolundedir.

    "ööğll-dür!! ööğlldür!! ööğldür!!"

    zengin göstersin diye hemen hemen hepsi smokinlidir, içkiler purolar eşliğinde kendilerine bir garip karizma yaratmışlardır, ancak eninde sonunda kahramanımızın dövüş bitimindeki "ööğlldür" çağrılarına kulak asmamasından ve kendilerine aşağılayıcı bakışlar fırlatmasından kurtulamazlar..
  • kahramanımız filmdeki önemli dövüş sahnelerinde mutlaka önce bir araba sopa yer,
    fakat unutulmamalıdır ki, kendisi dizel motor gibi gec acılacaktır. kendisinden, ebat olarak mutlaka daha büyük olan rakibinin elinde oyuncağa döner, yere yığılır, kıvranmaya baslar.
    ancak o da ne?!! :
    "kaplanın gözü! kaplanın gözü! heloleoo!!" biçiminde, sensei'sinin kendisine seslenişi kulaklarında yankılanmakta, hatta gözlerinde canlanmaktadır. o ana kadar dayak yiyen salak kalkar , "hüleaaaannn" biçiminde intikamını almaya girişir. hah hayt bunu hiç beklemiyordun değil mi haysiyetsiz düşman.
  • filmde, adamımızın rakibi asla kurallar dahilinde dövüşmeyecek, kazanmak için her türlü şaklabanlığa girişecektir. bunların en yaygını arasında adamımızın gözüne kum, pudra vb. maddeler fırlatmak gelir. bu numara her zaman tutar. bugune dek kurtulanı olmamıştır. istedigin kadar dövüş sanatlarını yala yut, kıçınla 20 kiremit kır..
    kuma karşı koyamazsın çekirge.
  • kahramanımızın dövüşmesi için getirildigi mekanda bir arkadaş edinmesi kacınılmazdır. oyle bir yerde gunler yalnız gecmez elbette.
    lakin esas oğlanımızın bu sempatik kankası, filmin ortalarında eşşek sudan gelinceye kadar dövülmeye, bunun akabinde ruhunu teslim etmeye veya uzun süre yoğun bakımda kalmaya mahkumdur. bu rolü oynayacak arkadaslara sesleniyorum, bir sigorta şirketi ile anlaşın, kıçınızı başınızı sigortalattırın. burada ciddi bir film cekiyoruz.
    adamımızın ise, elbette ki kankasının yedigi bu dayaktan dolayı sinirleri tepesine cıkacak, intikam yemini edecek, ve mutlaka :
    kankasının giydigi/taktıgı bir aksesuarı dövüşürken kendisi kullanacaktır.
  • kahramanımız filmdeki dövüşleri boyunca ringte hiçkimseyi öldürmeyecektir. bu kesin. ancak bir hadise daha vardır.
    hacamat ettiği rakibine mutlaka arkasını dönecek, o esnada rakibi sinsice yerden kalkarak kendisine arkadan saldırmaya girişecektir. ulan bizim adam bunu yer mi be.. o saniye kedi gibi cevik bir hamle ile dönüp rakibini doguduna pişman edecek, yerden kalkamayacak hale getirecektir.
  • uzun suren dayak yeme sekanslarının sonunda, kimi zaman adamımız işi uzatmadan, tek hareket ile galip gelecektir. karate kit'teki unutulmaz "kartal vuruşu" bunun en ünlü örneklerinden biridir.
    ulan salak madem böyle efsane bir hareket biliyosun bastan yapsana. yook.. önce temiz bi dayak yenilecek, ondan sonra agız yüz kan içinde galip gelinip sevdiklerine koşacak.
  • kimi dovus filmlerinde ise aynı ustadan eğitim almış, biri iyi, biri kötü karakterli iki ayrı dövüşçünün varlığı söz konusudur.. hani yin yang hesabı.
    kötü olan diğerini hep kıskanacak, hırs yapacak, ileride buyuyup kendi mafyasını kuracak, ve mutlaka kaderin bir gun onları birleştireceği gujnu bekleyerek yaşayacaktır..
    fakat o buyuk gun geldiginde, adamımız onu öldürmek zorunda kalacak, eleman geberirken de sanki öldüren kendisi değilmiş gibi "böyle olmak zorunda mıydı" falan gibi anlamlar taşıyan bir yuz ifadesi ile rakibinin can verişini seyredecektir.
  • filmdeki dövüşçülerin rol gereği eğitim gördükleri mekanlar da ayrı bir tez konusudur.
    rakibi her turlu teknolojiden faydalanarak, son derece akılcı, bilimsel bir çalışma yaparken, bizimki amele gibi dagda bayırda koşturacak, ağaç kütükleri ile mucadeleye girişecektir.
    ulan madem doğa bu kadar buyuk fark ettiriyor, öbür takım niye onca masrafa girmiş de dunyanın en üstün aletlerini getirmiş koymuş oraya? israf değil mi bu. yine sinirlendim.
  • kahramanımız filmdeki en guzel kadını götürecektir. zaten kimse de aksini beklemez. ama hadise bu degildir. o kadının film boyunca 3 adet gorevi vardır :

    a- adamımızın rakipleri/duşmanları tarafından saldırıya ugramak
    b- filmin ortalarına dogru kahramanımızla sevişmek
    c- son dövüş öncesi dövüşmemesi için adamımıza buyuk bir baskı yapmak, dövüşürse ondan ayrılacagı gibi beyanatlarda bulunmak.
hesabın var mı? giriş yap