• uzun süre sonra ekşi'ye yazmama sebep olan roman. okuduğum ilk gaye boralıoğlu romanı.her tür okuma zevkine hitap ediyor. kolay okunur olmasına rağmen edebiyat kaygısı olanı da tatmin edici bir roman. dehidrin'in de dediği gibi hipnotize edici. bitmeden elinizden bırakamıyorsunuz.
    spoiler vermek istemem, merak eden açar okur ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. kitabı okurken yazarın kadın olduğunu bilmeme rağmen açıp resimlerine baktım. bir erkeğin iç dünyasını bu kadar içselleştirmiş bir kadın yazara rastlamamıştım. yaptığı tahliller muhteşem. zorlama ve eğreti değil. bir kadının erkekleri onlardan daha iyi tanıması korkunç. bütün kadınlar bu işi çözerse yandık.
  • gaye boralıoğlu ile ilk tanıştığım romanı. kurgusu cok iyi olmuş ve dili cok sade. elinize aldığınız anda sizi hipnotize etmiş gibi bırakamıyorsunuz. cok keyifli bir roman. --- spoiler ---

    dünyada yalnız bir pirinç tanesinin değil, her bir nesnenin bilhassa da insanın etrafında mebzul miktarda mesafe olmalıdır. mesafe tabiatta her şeyin uyum içinde bir arada bulunabilmesini, insanoğlunun da birbirine tahammül edebilmesini sağlar.
    --- spoiler ------ spoiler ---

    bir insanın yalnızlığa tahammül edebilmesi için bedeninin orta yerinde cok sağlam bir iskelete sahip olması gerekir; aklın rüzgarıyla eğilip bükülmeyecek, gönül fırtınalaraıyla savrulmayacak, boş duvarlardan gelen yankılarla dertlenmeyecek bir ruh iskeletine.
    --- spoiler ---
  • gaye boralıoğlu’nun son kitabı. romanın başkahramanı hilmi aydın’ın hikayesi, günümüzde ataerkil anlayışı temsil ederken yine romanın kadın karakteri nihan’ın üzerinde ataerkil toplumun kadın kimliği üzerindeki etkilerini görüyoruz. romanda kadın cinayetleri, roboskî katliamı, iş cinayetlerine dair gelişmelere dair kesitler yer alırken, hilmi aydın karakteri üzerinden vurdumduymazlığa da işaret ediliyor.
    çok hafif bir çiğlik var kitapta ama örtük; daha doğrusu defansif bir ses
  • sinir bozucu bir hilmi aydın karakteri içeren kitap. kitabın arka kapağında baba-oğul ilişkisinden bahsettiği yazıyor. fakat kitabın yarısından fazlasında hani baba, hani oğul diye okuyup kitabın sonundaki sürprizle bu ilişkiyi kavrıyorsunuz. yormayan ve akıcı bir kitap.
  • • kitap incelemesi •

    yazan: gaye boralıoğlu
    yayınevi: iletişim

    meraklısına…

    yani... evet... bir romandır nihayetinde... dili çok kötü diyemeyeceğim... konunun orijinal olduğunu ve birtakım ilginçlikleri olmadığını söyleyemeyeceğim gibi... yine de... ne bileyim... süreli bir hayatta okunacak o kadar şey varken...
  • epeydir listemde olan, adını çokça duyduğum fakat yeni okuma şansına eriştiğim keyifli kitap.
    kitabı okuduktan sonra gaye hanım'ın bir röportajını da okudum. daha çok sevdim, daha fazla kitabını okumaya karar verdim. güncel zamanı anlatan kitapların çok riskli olduğunu düşünürüm sıklıkla. fakat mekan zamandan bağımsız çok güzel bir eser çıkmış ortaya, tek bir itirazım var, onu da spoiler olarak yazacağım.

    --- spoiler ---

    kitabın sonunda anlaticının kimliği açıklanmış, hiç beklemiyordum ve nedense bana yersiz geldi. yazar bunu baştan beri bu şekilde mi düşündü yoksa yarattığı hilmi karakterini biraz korumak mı istedi acaba? bu şekilde olmasaydı çok daha fazla bana etki eden bir kitap olacaktı. tabi ki yazarın kararına saygı duyarak belirtmek istedim
    --- spoiler ---
  • gaye hanım'ın okuduğum ilk romanı oldu. çok kolay okunan, kısa pasajlara ayrılmış, tv dizisi mantığında kurgulanmış bir anlatı. dili güzel bence, fena değil.

    öte yandan bana göre pek az edebi değeri var. romandaki hiçbir karakter oturmamış, hepsi havada, karikatür gibi tipler. lokanta işleten hilmi bey bir karikatür, imam bir karikatür. gerçek lokanta sahipleri böyle insanlar değil maalesef. onların bir kuşak büyükleri de günlük yazan, günlüklerine "sırlar" diye başlık atan insanlar değil; o günlükler de eski bir büfenin arkasında bulunmuyor. bunlar gerçek değil, ya da kitapta bunların gerçek olabileceğine dair bir altyapı sunulmamış.
    hiçbir geliri olmayan bir kadın, aldatma şüphesi ile kocasını evden kovmaz. kovabilecekse de, biz romanda o karakteri bulamıyoruz. bir çocuk, işin içinde sistematik şiddet ya da şiddet dolu bir çocukluk yoksa babasını silahla vurmaz. hikayenin iskeletinde açıkçası elle tutulur hiçbir şey yok.

    edebiyat hiç olmayan şeyleri gerçekmiş gibi inşa etme sanatıdır. işi bilirseniz hobbitler'i bile gerçek yaparsınız, işi bilmezseniz hilmi bey bir hologram'dan ya da dandik bir dizi rolünden öteye gitmez.
  • gaye boralıoğlu'nun son romanı.

    cumartesi günü şöylesine bir elime aldığım ve bir daha bırakamadığım romandır aynı zamanda. bir solukta okudum desem yanlış olmaz sanırım.

    bir hilmi aydın romanı.
    hilmi aydın kim derseniz, o, bu, şu. biraz sen biraz da ben. ve tabi sevmediğimiz kim varsa o hilmi aydın. öyle biri ki o, zaman zaman tiksindim, zaman zaman üzüldüm, içim yandı, acıdım. bazen ben oldu hilmi aydın, bazen de en büyük düşmanım, 'vay be o pisliğe ne kadar da benziyor!' dedim. bir roman karakteri için fazla bence. alıp da bir kategoriye koyamıyor insan.

    baba-oğul ilişkisi üzerinden gidiyor deniliyor roman için. ama hayat-insan ilişkisi bence daha çok.

    iyi ki yazmışsın gaye boralıoğlu, iyi ki..
    okuyun, okutun.

    kitapla ilgili bir röp için bkz: http://t24.com.tr/k24/yazi/gaye-boralioglu,1648

    edit: duygu asena “kadının hâlâ adı yok” roman ödülü’ne layık görüldü dünyadan aşağı. tebrikler gaye boralıoğlu!
  • araya büyük laflar sıkıştırmak için yazılmış hissiyatı veren kitap. akış içerisinde çok fazla açıklama yapılması, okurken ayrıca dikkatimi fazlaca dağıtan unsur oldu. konu geçişlerindeki dağınıklık da bir başka olumsuz unsur. buradaki yorumları okuduktan sonra kitabı almak istemiştim ama beklentimin çok aşağısında kaldı.
  • okurken acaba kendisi de babasıyla benzer sıkıntılar yaşadı mı diye düşünmekten kendimi alamadım, çok rahat okunan -bir günde okudum- kitap
hesabın var mı? giriş yap