• fyodor mihailovic dostoyevski'nin budala adli romaninda prens miskin'in agzindan duydugumuz bir cumledir. su siralar yaptigim okumalarda bu konsept cokca karsima cikiyor, dogu avrupa tinselliginde yeri olan, hatta icine islemis bir kavram. "etrafi yesillendirip, her yere cicek dikersek her sey sahane olur" dan ziyade, elbette manevi bir guzellige isaret ediyor daha cok -ama elle tutulur, gozle gorulur guzelligi yabana attigini da zannetmiyorum (miskin'den uzaklastim artik, daha genel konusuyorum) guzel seylerin insanlari guzellige (iyilik-guzellik) yonelttigi gibi bir noktaya goturulebilir.

    cok uzatmadan aciklamak zor olsa da, dogu avrupa geleneginde bunun kokeni eskiye dayaniyor. o yuzden tarihsel bir ornek vereyim:

    (olaylar 987 yilinda geciyor, tarihci (daha ziyade kronolog) nestor tarafindan aktarilmis)

    vladimir, kiev ruslarinin krali, cevrelerini sarmis tek tanrili dinlerin takipcileri tarafindan sikistirilmaktadir. nihayetinde butun bu gruplara bir elci gonderir, dinleri yakindan tanimasi, kendisine rapor getirmesi icin. yahudilerin dinini tutmazlar, kudus'u kaybetmelerini ve dunyanin dort bir yanina dagilmak zorunda kalmalarini vladimir bir zayiflik addeder. volga bulgarlarindan tanidiklari islam'i da tutmazlar, zira icki yasagi ruslara itici gelir. cesitli hristiyan kiliselerine (henuz "great schism" dedigimiz dogu-bati kilisesi ayrimi olmasa da, geleneklerde ayrilik kacinilmaz) de elci gider. batidaki gruplarin (cermenler, vs.) kiliselerini ve geleneklerini tatsiz tutsuz, asik suratli bulur ruslar. constantinople'a giden ziyaretciler ise (daha istanbul yok, malum) aya sofya'da pazar ayinine katilirlar. geri donduklerinde asagi yukari su sozleri edeceklerdir: (ayin sirasinda) "dunyada miyiz yoksa cenette mi, artik anlayamaz olduk. simdiye dek ne boyle guzellik gorduk, ne de bunu anlatmamiz mumkun." neticede, vladimir ruslarin ilk hristiyan krali olur, ve butun rusya'nin hristiyanlasmasi donemi baslar.

    tabii 10. yuzyilda bugun anladigimiz anlamda historiography olmadigindan, nestor'un her kelimesini gercek kabul etmemiz mumkun degil. donemin kaynaklari arasinda daha farkli yorumlar da var, ustelik bizans'la yapacagi politik bir yakinlasmanin avantajini da goz ardi etmemek gerek. ama dikkati cekmeye calistigim nokta, yari-mitolojik bir oyku bile olsa, bu oykunun nasil sunuldugu, ne gibi temellere dayandirildigi idi. iste dostoyevski de, nihayetinde, bu kokenden geliyor.

    bir programizin daha sonuna geldik. bu bolumde ne ogrendik? dunyayi guzellik kurtaracak; ama er, ama gec.
  • dünyayi güzellik kurtaracak der maxim gorki.. ve bu kurtulus bir insani sevmekle baslar der sait faik..

    1969 yilinda kitleler halinde inandi insan oglu buna.. hippi dediler buna inanmayanlar inananlara.. gürültücü dediler ahlaksiz dediler. ne derseniz deyin charles manson deyin, yoko ono, deyin amacsizlik deyin ama ruya bitti (bkz: dream is over) (bkz: john lennon) (bkz: god)

    bireysel olarak inaniyor insanlik bu lafa artik. msn iletilerinde bir cafenin duvarinda, sıkılınan bir derste defterin sayfasinin kenarinda, bir sms mesajinda duruyor bu düsünce, bir banka kaziniyor bozulmasindan korkulmayan bir tükenmez kalemle.

    insanlar hala inanıyor buna..
    ama öldürüyorlar onlari da bazen.. (hrant dink i unutmadik pek..)
  • "yeni okuduğum "idiot"dan (budala - dostoyevski) bir cümle hatırlıyorum: c'est la beaute qui sauvra le monde: dünyayı güzellik kurtaracaktır.
    belki ömrümüzce sevemeyeceğimiz insanı bir yağmurlu havada güzel bulup sevivereceğiz. idiot'ın bu garip fikri beni kaç gündür düşündürüyor. dünyayı güzellik kurtaracaktır. birçok cihetten doğru...

    dünyayı ne iyilik, ne kötülük, ne zevk, ne zevksizlik, ne edebiyat, ne rezalet, ne aşk, ne behimilik hiçbir şey kurtaramıyor. her gün biraz daha acıya ve kedere gidiyoruz. aptalınki de bir tecrübedir. "dünyayı güzellik kurtaracaktır."

    sait faik abasıyanık - "yağmurlu hava"
  • kızım keman eğitimi alıyor bir süredir, karşı komşumun yetişkin kızı ise piyano çalıyor.
    1 ay sonraki resitale hazırlanmak için uykudan uyanır uyanmaz çalışmaya başlıyor kızım. geçtiğimiz sabah saat 10'u biraz geçe keman sesiyle uyandım, yataktan doğrulduğumda kızımın keman sesine, karşı komşumun kızının piyano sesi ilişti. (normalde ses yalıtımı için hiçbir çare düşünmeyen müteahhite, yan daireden, alt daireden ve üst daireden evime hücum eden gürültü için kızardım ve fakat onun piyano sesi evime her girdiğinde yalıtımsızlık da fena değilmiş aslında diye gülümsüyordum.) kızımın çaldığını duymuş ve ona eşlik ediyor. birkaç dakika içinde birlikte küçük bir dinleti yapıyorlardı bile ve "dünyayı güzellik kurtaracak!" diye düşünürken bulduğumda kendimi zil çaldı, "lütfen şu gürültüyü durdurur musunuz?" diyen bir kadın bana bakıyordu. bir önceki günden beynimi durmaksızın delen matkabın sesinin geldiği dairenin sahibi, matkaba hoşgörü beklerken, güzelliğe karşı ne kadar derin öfke duyuyordu, gözlerinden belliydi... acımak ile üzülmek arasında kaldım, ne acıdım ne de üzüldüm. kapıyı kapatırken "daha çok çal kızım." dedim.
    kızım çaldı, karşı komşumun kızı da çaldı...
    dünyayı güzellik kurtaraktı çünkü.
  • cok buyuk kitlelerin gercekten bu felsefe ile ya$adigina hipi denen bir yeni irk ortaya cikardiklarina ama yok olduklarina kanitlar olmasa beni kimse inandiramazdi.
    kimdi onlari ikna eden, kimdi onlar, neden yok oldular. neanderthal insandan daha onemli bir sorun bence bu.
  • bir cami yaptirsam diyorum, assam minarelerinin arasina bir mahya, yazsam dunyayi guzellik kurtaracak diye. slogan olarak kalmasa ama, inansa insanlar guzelligin gucune; tanrinin lanetine, obur dunyanin odullerine inanmak yerine. baki kalan bu kubbede bir hos seda cikarmaya calissak, ufacik kazanclarin pesinde omurleri tuketmek yerine. budalaca inansak bu soze ve sait faikce eklesek her sey bir insani sevmekle baslayacak diye.
  • zülfü livaneli ne yaparsa yapsın, sırf bu şarkı için bile sonsuz kalacaktır. her dinlediğimde, yıllar önce ikinci nesil sony walkmanimden dinleyip istanbul sokaklarında dolaştığım ve kendimi dünyanın en özgür insanı hissettiğim günleri hatırlarım. hele de "dünyayı güzellik kurtaracak, bir insan sevmekle başlayacak herşey" dizelerinde.

    bir kıyıdan baktım dünyaya
    ellerimde tuz, avcumda sedef
    bir mavilik, bir açıklık
    özgürlük hasreti
    yüreğime vuruyor
    nerede, nerede insanlar?

    dünyayı güzellik kurtaracak
    bir insan sevmekle başlayacak herşey

    o üzüntü birden gelir
    yağmurlu havalarda
    yeniden kurarım dünyayı ben
    kederlerle
    kimseler aşık değil mi bu şehirde

    dünyayı güzellik kurtaracak
    bir insanı sevmekle başlayacak herşey

    hava, martılar, ışıklı şehir
    sarhoş ediyor beni
    yosun kokusu
    hilesiz kucaklamak istiyorum
    dünyayı, şehri ve seni

    dünyayı güzellik kurtaracak
    bir insan sevmekle başlayacak herşey

    not: tam ismi ada (dünyayı güzellik kurtaracak), (bkz: ada).
  • bu iddiayı güçlendiren, doğruluğuna inandıran en son "güzellik" muhtemelen şudur: (bkz: #47887475)

    emeği geçen herkese teşekkür etmek gerek.. ama en çok oturdukları yerden sahte vicdan sömürüsü yapmak yerine aynıyla o köye bizzat gittikleri için teşekkür ederim kendi adıma.. dünyanın sizin gibi adamlara ihtiyacı var..
  • aşırı iyi niyetli bir temenni. ama olur inşallah.
hesabın var mı? giriş yap