• bugüne kadar biriktirdiğim her ne varsa hepsinden vazgeçip sana gelmek istiyorum..

    öyle yalın,öyle çırılçıplak gelirim ki sana!
    geldiğim de beni göremezsin..
    sadece hissedersin.
  • yıllar sonra sana ulaşabilmem için bana açtığın yollardan biri olduğunu çok sonra fark ettiğim o second life tarzı oyunu bir türlü anlayıp oynayamadım, kusura bakma. bir de o telefondan oynanan sohbetli oyun bilmem nesi... onu da sen uygulamanı kaldırdıktan sonra yükleyip davet göndermem büyük şanssızlık oldu. yine kusura bakma. hep sen mi bana geç kalacaksın. bak ben de sana geç kalırmışım. dememiş miydim. boşa bekleme biz kavuşamayız.
  • geçmişe dönüp baktığımda çok pişman oluyorum.
    bugün yanımda olsan, yapacağım tek şey, yanında soluk alabildiğim ve yüzünü doyasıya görebildiğim, elini özgürce tutabildiğim her anın kıymetini bilmekten ibaret olurdu.
    sana hiçbir şey anlatmaya çalışmazdım. susar ve yalnızca o anı tüm anılarıma mühürlerdim.
    tıpkı şimdi, özleminin, tüm hayatıma mühürlü oluşu gibi...
    seni çok özledim...
  • düşündüğüm için kendime kızıyorum.
  • en mutlu olduğun an umarım aklına gelirim de aslında o yaşadıklarını benimle yaşamak istediğinin hayalini kurduğun anlar aklına gelir .
  • keşke beni çekip vursaydın da bunları yaşatmasaydın.
  • buraya her yazdığımı okuduğunu biliyorum. burdaki adımı hatırlamadığını söylediğinde buna inanmadığımı bildiğini de.

    (bak 2. cümle tam senin tarzın oldu)

    seni çok seviyorum.
  • dert değil seni sevmek, asıl mesele güzel sevmek; incitmeden, kırmadan, yıpratmadan, onararak, yaraları sararak ki o yaralar geçmişe dair olsa bile...
    seni gördüğümde hani yeni doğan bir bebeğin dünyaya ilk baktığı andaki kadar masum, savunmasız ve annesini ilk gördüğü andaki kadar karşılıksız severek...
    ve bir bebeğin hep ilklerini yaşayacak gibi yaşamak istiyorum seninle...
    şaşkın, heyecanlı, meraklı, masum ve hiç bitmeyecek bir hevesle...
    herşeyi seninle ve yeniden keşfetmek...
    yağmuru, karı, güneşi, hiç hissetmemiş gibi hissetmek...
    başka türlü bir şey belki de benim istediğim, beşinci bir mevsimi önüne sermek...
    dünyaya yeniden gelsem yine seni seçerdim dedirten bir şey istediğim..
    ya da sen başıma gelen en güzel şeysin dedirten başka bir şey...
    hiç ayrılık olmasın ama olursa bile
    pişmanlığın yerini iyikilere bırakabileceğim
    bir şey...
    mümkün değil böylesi, biliyorum ama mümkün olmayacak olan da hep en güzeli, en arzulananı...
    dünyanın geri kalan tüm insanlarını göremeyecek kadar kör, varlığının farkına sonsuza kadar varacak kadar gözlerim açık olsun istiyorum... geleceğe dair umutların tükendiği anda çıkıp gelsen...
    biliyorsun, bugünlerde çayı plastik bardaktan içmekle cam çay bardağından içmek aynı tadı vermiyor...iyi olan hep daha zahmetli ve daha pahalı oluyor...
    ya da boşver zaten hep tatlı ve güzel olan şeyler en zararlısı oluyor...
    sen, iyisi mi boşver, gelme...
  • son paramla aldığım biletimi sımsıkı tutuyorum. cebimde sadece bozuklar kaldı.

    bir bunaltı çöküyor.

    tren saatini bekliyorum. kalkış saatinin 01.00 olduğu yazıyor bilette. parmağı kesik eldivenlerim, sırt çantam, harley davidson botlarım, uzun siyah kabanım, hepsi bu manzara için seçilmiş gibi. şarjım bitmek üzere, internet çok az çekiyor. bu kril alfabesiyle yazılmış tabelalardan bi halt anlamıyorum. istasyon neredeyse tamamen ıssız. yaşlı bir kadını, bir de hamilelik sonrası kilolarını verememiş bir anneyle minik oğlu var. tepede ortası beyaz, akreple yelkovanı ince bir çizgi halinde davasa bir saat. ortasında kocaman rolex yazıyor, kraliyet amblemi var üzerinde. uzaklarda istasyon şefiyle bir çöpçü sigara içiyor, ben bekliyorum... kadınımdan uzun süredir haber alamamışım, yüzünün detaylarını, alnının çizgilerini unutayazmışım. daha büyük dertlerle o anki dertlerin nötralize edilmesi, sönümlenmesi gibi, ne olduğunu bilmediğim daha büyük bir derdim var gibi hissediyorum. bu bana ihanet hissi veriyor.

    birkaç kere kadınımın adını tekrar ediyorum içimden, sanki söylemezsem aklımdan uçuverecekmiş gibi. sadece iki tane sigaram kalmış, o da buralarda bulabildiğim berbat rothmans slim.

    bekliyorum. kadınımı düşünüyorum, bacasından duman çıkan sıcak, mutlu bir ev hayal ediyorum. çocuğum olsaydı neye benzerdi diye yersiz ve zamansız bir düşünce geçiyor aklımdan.

    parasızlığımı ve mekansızlığımı hatırlıyorum. tercih edilmiş, bu nedenle de şikayet hakkı bulunmayan yalnızlığımı. içime bir bunaltı basıyor. şu an birkaç deste banknotum olsaydı neler yapabileceğimi düşünüyorum. belki bir araba kiralardım. güzel bir yemek yerdim, bir kadeh şarap, fazla değil.

    seni görmek için yeterince cesaretim de olurdu belki, üzerinde bir takım rakamlar yazan kağıt parçalarının yardımıyla.

    ama o an hatırlıyorum.

    dünyadaki hiçbir merkez bankası, ellerinin sıcaklığını satın alabilecek bir banknot basmadı henüz,,
  • beni düşündünmü hiç?
hesabın var mı? giriş yap