• bugün annem " barışma ihtimaliniz yok mu? ben size vereceğim evi hazırlamış, işsiz kalırsanız sermaye veririm iş kurarsınız diye para ayırmıştım." dedi.

    hani donup kalınır ya bazen. kaldım öyle bi an, kafamdan binlerce şey geçti. " aldatıldım, başkasına gitti anne" dedim en sonunda. sonra ağladı annem. bana kıyamazmış öyle dedi. teselli etti beni ağlarken.

    annemi ağlattığın için ilk defa nefret ettim senden. o da bi anlık, "mutlu olmaz umarım" dedim. sonra kıyamayıp "yok yok olsun tabi lan." dedim.

    beni ne hallere düşürdüğünü bilmiyorsun bile belki. onunla mutlusunuz. vicdanınız bile sızlamıyor, biliyorum.

    insan insana bunu yapar mı?
  • "ibnenin evladı, memleketi soydun soydun!"
  • yediğin içtiğin senin olsun, bana '' sensiz yaşayamam '' deyip de nasıl gebermediğini anlat.
  • valla ümidinizi kesmeyin arkadaşlar, ben bile okuyorum yani o kesin okuyordur.
  • "giden güçlüdür"

    ne kadar doğru bir söz.

    hani neredeyse sayfalarca yazı yazdım buraya. aylarca göndermedim, 'kenarda durdu'. kendi tanımımı yaptım...onun hatalarını benim hatalarımı yazdım. geçirdiğim deneyimleri yazdım. çektiğim acıları az, eğlendiğim anları fazla yazdım. ..ve sonunda, seni geride bıraktım artık, dedim...aklımca olgunluğa eriştiğimi sandım. onun okuması için print bile aldım. doğum gününde verecektim sözde. sonra vazgeçtim, ne printi ulan aklın varsa el yazınla yaz, dedim kendime...

    meğer ne safmışım. sildim hepsini.

    hepsi hikaye...

    giden güçlüdür arkadaş.

    buraya yazıyorsan 'gidilen' taraftasındır. içinde ukdeler kalmıştır. daha fazla seven sen olmuşsundur. hala bazı şeyleri kabul edemiyorsundur. aklının bir kenarında köşesinde hala vardır o.

    burda, sözlükte bir yazar arkadaşım söyledi bu sözü bana. sadece bunu söyledi. ve benim beynimde şimşekler çaktı. o beni terketti, o beni unuttu, ben onun için artık geçmişteki bir anılar yumağından ibaretim. beni terketmeyi seçtiğine göre kendini yeni bir hayata hazırladı ve içinde ben yokum. yeni bir başlangıç yaptı ve ben orda değilim. kendi iç benliğinden beni attı. artık orda yalnız, bağsız, özgür.

    bensiz bir gelecek gördü ve onu seçti.

    onu seçme sürecinde belki de kendi ile savaştı, belki uzun süre derin mücadeleler verdi, belki ben de yaptığım hatalarla bu mücadeleye farkında olmadan destek oldum...bilinmez.

    ama sonuçta onun önünde bir gelecek var, ve ben bu gelecek içinde yokum..

    giden işte tam da bu yüzden güçlüdür. geçmişteki tüm hesaplaşmaları yapmış, bitirmiş, ayrılığa karar vermiş ve beyninde artık 'ben'i silmiştir. savaş bitmiş ve kazanılmıştır. belki zorla, belki derin yaralarla...ama sonuçta kazanılmıştır.

    sen daha bu savaşı ufukta bile görmedin ki, bak o çoktan kazandı ve çoktan gitti...

    sen şimdi daha hala o savaşın içindesin. onun çoktan bitirdiği savaşın içinde. ya da öyle olduğunu sanıyorsun. o yüzden hala ona yazıyorsun burda, hala içinde kalan cümleleri belki okur belki duyar belki bir şeyler yapar ümidi içindesin..

    ama karşında savaşın diğer tarafı yok. o galip. o savaşı kazandı ve gitti...sen kılıcını boşa savuruyorsun. havalara.

    giden güçlüdür. zorluklardan çıkmıştır belki ama güçlüdür.

    sen savunmasızsın, çoktan bitmiş bir savaşın içindesin...

    buraya yazman o yüzden.

    *

    teşekkürler inthedwarf
  • peki ya sesini özlersem.
    yeter mi fotoğrafların?
  • sana oksijen veren ağacın dalını sikeyim yavşak herif sana verdiğim emeği ilime bilime versem şimdi ihracata başlamıştım bokunda boğul emi
  • 4 senedir okumasına destek olduğum genç bir delikanlı var. artık genç bir delikanlı diyorum çünkü o da benimle beraber büyüdü. pırlanta gibi bir çocuk. 25 yaşındayım. ben çalışmaya başladığımda o lise 1'e gidiyordu. yokluk dolu çocukluğu, sıkıntılı aile yapısı, hastalıklar, talihsizlikler peşini bırakmadı. haftasonu sınavlarına girdi. hedefi boğaziçi bilgisayar. kazanma ihtimali çok yüksek. bu sınavla beraber, 4 sene evvel yaptığımız anlaşma sonlanıyor. artık onun ricası üzerine benden destek almayacak.

    oysa ben seni hep bir gölge gibi takip edeceğim. uzak da olsak "abla" diye seslendiğin anda hemen yanı başında olacağım. sen benim, hep o cam kenarında gördüğüm minik ufak tefek sevimli çocuksun. kaderin de gönlün gibi pırıl pırıl olsun.

    debe editi: çok tatlı mesajlar alıyorum. herkese teşekkür ederim.
  • hani bir şeyler yediğimiz zaman hesabı bir sen öderdin bir ben ya ,
    hesabı öderken göz göze gelince "hayır ben erkeğim ben ödeyeceğim derdim",
    ama sen kafanı yana yatırıp o tatlı gülüşünle "olmaz öyle şey bizim her şeyimiz ortak" derdin.

    bugün en çok bunu düşündüm sen gittikten sonra,
    en son hesabı sen ödemiştin,
    ilk tanıştığımızda da kahve ısmarlayayım sana demiştin,
    sana toplamda giren 2 oldu,
    haydin kendine iyi bak.

    edit:yukarıda yazdığım entry'yi geyik olsun diye yazmıştım. zaten bizim aramızda paranın lafı olmazdı. şimdi gelelim nereden geldi bu edit meselesine. hem burada söven çok salak oldu bu entry'ye hem de ekşi sözlükten paylaşım yapan instagram postları altında çok söven oldu. entry imla hatalarıyla dolu, üstüne de bugün yukarıda yazan küçük hikayedeki kıza aşık oluşumun tam 10. sene-i devriyesi, bu sebeple hem yazım hatalarını gidermek hem de içimi dökerken bir şeyler karalamak istedim.

    ne kadar uzun zaman geçmiş, ne çok şey olmuş 10 senede. neler gördüm, neler yaşadım, neler atlattım, kimler geldi kimler geçti. hiç kimse senin kadar iz bırakmadı, yalan yok yaklaşanlar oldu ama hiçbiri ilk aşkın yerini tutamadı. 8 sene evveldi sesini son duyuşum "bekleme" demiştin "bekleyeceğim" dedim. sözümün arkasında duramayıp hayatıma başkalarını almış olsam da vardığım noktada beklemenin de çok fark yaratmayacağını anladım. birileri geldi, birileri geçti. seni sevmeye ne zaman tövbe etsem daha büyük bir aşkla döndüm sana. sana dediysem varlığına değil elbet. varlığından miras kalan yokluğuna!. bu süre zarfında seninle ilgili sayfalarca yazdım, çok daha fazlasını da yazmayıp içime attım. aradan geçen senelerde gördüğüm tüm güzel manzaralara sana anlatmak için baktım sanki. bulduğum bütün güzel müzikler seninle dinlemek içindi. dilek tut dendiğinde hep seni diledim. kafamı meşgul tutması da hoşuma gitti kendimi işe güce verdim. iyi de geldi ha bazen "geçti, unuttun artık, kaç yaşındasın koca adamsın" diyorum. son zamanlarda ikna olmaya da başladım üstelik. böyle gidiyor bir süre daha. hayatıma birileri giriyor çıkıyor falan. sonra aniden bir akşam uyumadan evvel 10 sene önceki parfümini odama sıkıp tavana bakarakbir gün çıkıp geldiğini hayal etmeye başlıyorum. öyle uçarı da değil ha, kar yağarken emirgan sahilde yürüyoruz yan yana. sen üşüdün diye bulduğumuz bir kafeye dalıyoruz falan filan. hayal dediğim yan yana yürümek yani. artık hayata dair büyük beklentilerim olmayacak yaşlardayım. deprem yönetmeliği öncesi binalar gibi.bu arada lütfen çıkar mısınız acaba, gönlüm kentsel dönüşüme girecek izninizle. neyse cıvıklaşmayalım.

    seni son görüşümde, 2018 ekim. akşama uşaga binip gideceğim iş için bir aylığına. bir insan üzerine para verilmedikçe uşağa gitmez çünkü. ne yol geçmek bildi ne uşak. sen adama uşakta meyhane aratırsın kontes! bulduk çok şükür. varmış. ondan önceki görüşüm ya? yeni işe geçeli 1 gün olmuş, taksimde çıktın karşıma. amına koyim sen demek ki buralara geliyosun diye 2.5 sene daha taksimde oturdum ben. kusura bakma ağzım da bozuldu yıllar içerisinde miktar. üstüne kendime yıllar önce lise mezuniyetine gelip uzaktan ağlarken söz verdiğim için üniversite mezuniyetine geldiğim için de pişman değilim. bunu da buradan söyleyeyim. biraz koydu o sıcakta takım elbiseyle yarı alkollu oturmak. taksiciye de 250 lira bahşiş verdim beni sahilde gezdir deyip 2. şişede arabaya kustuğum için. neyse ki sonra taksime de kustum da taşındım o lanet yerden. kustuğum ilçede asla yaşamam. en önemli prensibimdir. neyse ben anlatarak tarihte geriye gittikçe işler boka sarıyor. ileri sarsam gene sıkıntı. kapına 8 sayfa mektup bıraktığım geliyor aklıma. sen yoksun da husumetsiz geçen yılımız yok hani! sonraki sene de karpuz alırken yanlışlıkla seni aramıştım. telefonu kulağıma tuttuğum anda kalp çarpıntısından ölüyordum. karpuz da kelek çıktı zaten. neyse iyice geriye gideyim ben. yoksa bu kafayla yazının sonunu bulamayacağım.

    son konuştuğumuzda "çocuğum olmayacak" demiştin, ben de "kedi alırız o zaman" dedim. "senin benden başka işin gücün yok mu?" demiştin, "ben bir şekilde para kazanırım ama eve geldiğimde seni görmek istiyorum" demiştim. şimdi iyi kazanıyorum, kedim de var ama sen evlisin. en çok o koyuyor bana. neyse ki kendinden 13 yaş büyük adamla evlendin. amcaya bol sağlık, sana da ilk evliliğinde mutluluğu bulamamış kadın bahtı diliyorum! adieu!
hesabın var mı? giriş yap