• 2000 istanbul film festivali'nde gösterilen ve beğeniyle karşılanan bir ingiliz filmi.
    yönetmen : damien o donnell.
    oyuncular : om puri, linda bassett, jordan routledge.
    70li yılların başında ingiltere'nin kuzeyinde bradford yakınlarında bir şehirde yaşayan yedi çocuklu george han ve ailesinin öyküsü. pakistanlı ve ülkesine, geleneklerine -gereğinden de fazla - bağlı bir adam olan george han (çocuklarının deyişiyle "cengiz han) balık - patates tava dükkanı işletir. eşinin ingiliz olması, çocuklarının (altı erkek, bir kız) kendilerini pakistanlı değil ingiliz olarak görmeleri (özellikle gece diskoya giderken saç stillerini değiştirdikleri sahne çarpıcıdır) radyo ve televizyondan haberleri izleyip hindistan'a karşı savaşı kaybeden ülkesi için üzülen george han ve ailesi arasındaki çekişme trajikomik olaylara neden olur.
    ingiltere'deki yabancı düşmanlığına ve yabancıların uyum sorununa bir gönderme yapan sevimli bir sahneyle son bulur bu sempatik film.
    (om puri, patrick schwayze ile beraber "city of joy" da da rol almıştı.)
  • tamam guzel, eglenceli bir filmdi falan. bir defa yetmedi, ikinci defa da izledik. ancak...
    filmde, kulturel celiskilere tam bir ingiliz bakis acisi ile bakildigi da gozumuzden kacmadi. om puri nefis bir oyunculuk sergiliyordu, ama karakteri tam anlamiyla bir karikaturden ibaretti. filmde sempati duyabileceginiz bir pakistanli yoktu. [cocuklari zaten ingiliz sayiyoruz]
    ozellikle gorucu usulu evlenme olayinda erkek kardeslere secilen kizlarin bastan asagi karikatur olmalari, bize bir yuhh cektirdi.
    ayrica madem george khan cocuklarini pakistanli olarak yetistirmek istiyormus, neden ingiliz kadinla evlenmis, gibi sorular da aklimiza geldi.
    kisacasi, fazla eselenmezse, oldukca eglenceli bir film. ama her halukarda gorulmeli, uzerinde de bolca dusunulmeli, derim ben..
    ayrica supergrassli soundtrack de oldukca serin.. bir de filmin ortalarinda, evin kizi mina'nin bollywood isi dansi da kacirilmaz..
  • filmin renkleri pek hoş, çoğu ingiliz filminde olduğu gibi (bunun sanatsal bir açıklaması vardır ama bilemicem).
    erkeklerin gözlerine çektiği sürmeyi (yakışıyordu valla, ama gözler doğulu gözü tabi) ve george' la ingiliz karısının barışma seremonisini hatırlıyorum en çok. birlikte çay içmek barışmak demekti sanırım. bir de bradford tabelasının çizilip bradistan yazılması nedeniyle, gitmeyip görmesem de bradford denilince ingiltere' deki asyalı göçmenler gelir aklıma.
    tipleri karikatürize etse de eğlenceli bir filmdi.fazla kurcalamamak lazım.
  • aile fertlerinin ingiltere salford kasabasında yaşadığı sayyid khan (george khan), ella khan çiftinin hikayesini anlatan film. çocuklardan nazir nikahtan kaçtıktan sonra aile defterinden silinir. diğer çocuklar surasıyla abdul, tarık, munir, mina ve sacid dir. en küçük çocuk sacid'in sürekli kapşonlu paltoyla dolaşması south park'taki kenny'yi hatırlatır. filmde chaudvin ka chand ve pakeezah filmlerinin müzikleri kullanılmıştır. harika bir filmdir ama türkçe dublajını değil orijinalini izlemek daha faydalı olacaktır.
  • gandhi kelimesinin kufur olarak da kullanilabilecegini gordugumuz filmdir. filmde george khani oynayan om puri'nin hindistanli oldugunu da belirtelim.
  • filmde duyulabilecek bomba repliklerden birisi de soyledir:

    mrs. shah*: i believe in strict discipline. especially in a non-pakistani environment.
  • duygu sömürüsü ya da ifrada kacmayan anlatimiyla öteki olmanin, göcmen olmanin; ev icinde ev olmanin, cok kimlikliligin getirdigi kimliksizligin ince bir sekilde islendigi 1999 ingiltere yapimi filmdir. yan rollerde bile deneyimli ingiliz oyuncularinin göründügü filmde, müslüman bir pakistanlinin 25 yildir ingiltere'de ingiliz karisiyla ve yedi cocuguyla kurdugu düzeninin; ev icindeki otoritesinin, cocuklarin kafasi karisikliginin, kocasini seven ama cocuklari icin de endiselenen sagduyulu ve asiri sabirli ingiliz annenin bircok yönüyle basarili sekilde yansitildigina sahit oluruz. her tip karakter olamamis elbette, bunun icin bir caba da yok sanki. filmin söylemek istedigi seye hizmet edecek kadar derinine inilmis tiplerin. bununla birlikte, almanya'daki türklerin hesabi, ingiltere'deki pakistanlilarin -özellikle orada dogan nesillerin- ne kadar benzer acilar yasayabilecegini de görebiliyor insan.

    bunca seyin yaninda, cinsellik, öteki olmak, icindeki ötekini bastirmak, escinsellik, yalnizlik...zaman zaman güldürmeyi de basaran ince bir hüznün tanisi. ve nihayet acili bir cocukluk bitisi.

    dogu dogudur derken film sessizce, batinin da ne kadar bati oldugunu anlatiyor aslinda. anlayana!
  • (bkz: #12220738)*
  • finalini supergrass-moving'le yapan, ingiliz yapımı film.

    safkan ingiliz anne karakterinin filmdeki tek objektif ve mükemmele en yakın karakter olması dikkatlerden kaçmıyor. öyle ki bu kadın kendi kanını taşıyan ama aynı zamanda pakistanlı kocasının da kanını taşıyan çocuklarını bile objektif bir şekilde eleştirmesini biliyor. bu yönüyle bakıldığında önce karakterin sonra filmin yapmacık olduğu söylenebilir.
  • pakistan'dan ingiltere'ye göçmüş ama kültürünü geride bırakmamış, daha doğrusu geldiği yere ayak uyduramamış ve sürekli ülkesini özleyen müslüman bir babanın, ingiltere'de doğmuş ve kendilerini pakistanlı değil ingiliz olarak gören 7 çocuğu hakkında iyi bir komedi ve dram filmi.
    dünyanın en güzel ülkelerinden biri dâhi olsa, medeniyetten uzak bir kültürün baskısı sonucu gençlerin bu ülkeyi, yaşadığı yeri ve toplumu terk etmek istemesini görüyoruz. orada doğmamış olsanız, binlerce km uzakta bile olsanız coğrafyanın kaderiniz olabileceğine, her haliyle hem pakistanlı hem ingiliz görünen gençlerin, bu iki millet içerisinde kabul görmediğine şahit oluyoruz.
    işin özü güzel ve sürükleyici bir film. devam filmi olan west is west bana göre daha iyiydi. iki filmin aile haricinde bir bağlantısı yok; hangisini önce izlerseniz izleyin keyif alırsınız.
hesabın var mı? giriş yap