• şöyle bir konusunu okuyunca aklıma başka bir polis geldi, ailesi öldürülen falan: max payne.
  • uzun yıllardan beri beyaz perdede görmediğimiz mel gibson'dan esaslı bir geri dönüş beklerdim ama olmadı. film vasat yani izlemezseniz de bir şey kaybetmesiniz ama kötü olduğunu söyleyemem.
  • yeniden cevirelim de...

    "edge of darkness, ülkemizde - dile getirmek bile istemediğim kötü bir çeviriyle- “intikam peşinde” olarak gösterime girdi. pek tabii ki bakınız olarak bu filmi gözden kaçırmamız mümkün değildi. peki, niye?

    sebepler basit aslında. içinde mel gibson gibi her filmiyle en kötü ihtimal ortalama bir oyunculuk çıkartan aktör, martin campbell gibi aksiyonu aktarma yetisi yüksek bir yönetmen, william monahan namzetli şimdiye kadar hiç boş senaryo çıkartmamış bir senaristi bulunduruyordu. tüm bu alanında iyi kişileri bir araya getirdiğinizde en kötü ihtimal izlenir bir şey çıkacağı kesin. aslında bu bir bakıma doğru, hatta tamamen doğru; izlenir bir film çıkmış ortaya ama o kadar! daha fazlası kesinlikle yok.

    fragmandan da görülebilen konuyu tekrar etmek gerekirse; emma (bojana novakovic) uzun zamandır görmediği, sivil bir polis olan babası thomas craven’ı (mel gibson) ziyaret etmeye karar verir. baba-kız bardaktan boşanırcasına yağmur yanan bir günde evlerinde vakit geçirirlerken emma rahatsızlanır ve doktora gitmek üzere kapıdan çıktıkları esnada silahlı ve maskeli bir adam tarafından açılan ateş sonucu emma babasının kollarında can verir. herkes hedefte olanın thomas olduğuna emindir, eskiden bulaştığı suçlulardan birisi olabileceği ihtimali en kuvvetli ihtimaldir. craven, kızının katilini bulabilmek için pek de bilmediği kızının hayatını da içine alan bir soruşturma içine girer. craven, katili sonucunda birçok fedakârlık yapması gerekse bile bulabilecek midir?

    daha önce örnekleri çokça gördüğümüz öldürülen/saldırıya uğrayan bir tanıdığın ardından yapılan dedektiflik olayından çok farklı değil senaryo. zaten baştan söylemek gerekiyor önümüzdeki iş bir aksiyon filmi değil. her ne kadar fragman aksini gösteriyor olsa bile bana güvenin bu konuda. iş bu noktadan sonra dramın ve polisiyenin ele alınması gerekiyor. dayandığı iki nokta da bundan ibaret zira. işte sorun aslında biraz da burada başlıyor ama sadece burada bitmiyor."

    devami ve daha fazlasi icin: http://www.bakiniz.com/…ikam-pesinde-film-elestiri/
  • klasik bir film olmuş. işin içinde amerikanın gizli servisi diğer tarafta polis. derin devlet vs vs vs. işin açıkcası verilen parayı hak etmiyor.
  • izleyicisine iyi vakit geçirten film.her şeyden önce mel gibson'u tekrar oyuncu olarak görmek beni fena halde memnun etti.yaşlanmış,olgunlaşmış ve rolünün hakkını veriyor.filmin başında dedektif craven'in (gibson) kızından başka kaybedecek bir şeyi olmadığını anlıyoruz zaten.kariyer hedefleri tükenmiş,emekliliğini bekleyen sıradan bir cinayet masası dedektifi.kızının öldürülmesi üzerine craven "kaybedecek hiç birşeyi olmayan adam" moduna giriyor.fevkalade klişe ama taken'dan beri bu klişeyi bu kadar iyi işleyen film çıkmamıştı sanırım.film bitene kadar gayet tempolu ve yerinde adımlarla sizi finale sürüklüyor.olayların üzerinde fazla düşünmenize gerek yok...craven'ın soruşturması izleyicinin rahatça anlayabilmesi için oldukça basite indirgenmiş şekilde işleniyor.craven pek çok karmaşayı kafasında çözüyor.olay kısaca şöyle özetlenebilir.

    --- spoiler ---

    hükümet için nükleer araştırma ve geliştirme işleri yürüten bir anonim şirketin massachusetts tesislerine bir sızma olur.aktivist bir grubun içerdeki bir stajyer mühendisin yardımıyla denediği eylem girişimi aktivistlerin radyasyona maruz bırakılarak nehirde öldürülmeleri ile son bulur.özel güvenlik birimi ile olayı soruşturan nükleer şirket içerden dışarı bilgi sızdıran ve aktivistleri tesislere sokan mühendisi talyum ile zehirler.işte bu mühendis dedektif craven'in kızıdır.

    craven olayı derinlemesine soruşturur.öte yandan dışarı sızan bilgileri engellemek için federal hükümette devreye girer ve bu tarz skandalları örtbas etmekte usta bir isim olan yüzbaşı jedburgh'u görevlendir.ince bir hastalık nedeniyle hayatının son demini yaşayan,hiç bir zaman evlat sahibi olamayan ve bu işlerden sıkılan jedburgh,craven'a biraz da acıyarak soruşturmasına devam etmesine izin verir.olayın içine birleşik devletleri senatörü de dahil olur zira nükleer şirket seçim kampanyasına büyük destek vermiştir.ne olursa olsun craven engelleri aşar,soruşturmasını yürütür,kızının katilini bulur ve cezalarını verir.kendisi de bu sırada kızını zehirleyen maddeye maruz kaldığından son nefesini kötü adamları temizledikten sonra verir.kızının kendisine bıraktığı ve skandalı ortaya çıkaracak cd'leri fox news'e emanet ederek.bu sırada jedburgh'da bu işe karışan üst düzey hükümet yetkililerini ve senatörü temizler,ancak acıma duygusuna yenik düştüğü anda bir polis tarafından vurulur.

    --- spoiler ---

    olaylar gayet basit ve tahmin edilebilir şekilde ilerliyor.senaryo genel olarak tatmin edici ve ufak tefek şaşırtmacalar içererek tek düzeliği engelliyor.filmdeki mekanlar yine bostonda geçen the departed filminden oldukça tanıdık.oyunculukların vasatın üstünde olduğunu söylemek mümkün.özellikle jedburgh ve craven rolleri ustaca kotarılmış.şirket ceo'sunun george w. bush,dick cheney gibi isimlerle olan fotoğrafları ve craven'ın fox news muhabirine yaptığı gönderme pek hoş.bu filmde sinema tarihinin en iyi araba kapısı uçurma sahnelerinden biri de yer almakta.

    craven'ın senatöre verdiği ayar ise unutulmaz olan cinsten.

    --- spoiler ---

    mr.senator, you had better decide whether you're hangin' on the cross... or bangin' in the nails.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak edge of darkness'ın iyi vakit geçirtecek ve özellikle sonlara doğru tempoyu iyice artıran bir film olduğunu söyleyebilirim.kaybecek hiç bir şeyi olmayan polis yada emekli casus babalar çok hoşuma gittiğimden midir nedir,bu filmide taken kadar sevdim.craven'ın silah çektiği sahneler pek iyi kotarılmış.silahın kabzası ile araba camını kırması ve ceo'nun şoförünü mal etmesi,finaldeki headshotlar fevkaladenin fevkindeydi.

    izleyene fazla bir şey kazandırmayacak,belki iki saat kaybettirecek bir film edge of darkness.ama bu iki saati gayet yüksek tempoda,tek evladını kaybetmiş bir babanın intikam hırsıyla ve gayet iyi kotarılmış bir soruşturma/aksiyon ile kaybedeceksek,ben varım.

    --- spoiler ---

    craven güçlü bir adam.ağlamamak için çok direndi kızının ölümünden sonra.yakalanan sahte katile inanmadı,meslektaşı tarafından satılmasına rağmen yılmadı ve soruşturmasına devam etti.ara ara kızını gördüğü ve onla konuştuğu sahnelere gerek var mıydı bilmiyorum.belki onlar olmadan film daha iyi olabilirdi,ama kesinlikle daha az duygusal olurdu.

    öte yandan olayı kapatmak için virginia'dan gelen jedburgh'da ilginç bir karakter.craven'ı öldürmemesi,onun her adımını takip etmesi fakat müdahale etmemesi.ve craven'da asla sahip olamadığı "babalık" duygusunun asaletini görmesi belki de onu yumuşattı. yumuşadığı anda mesleğinde eskisi kadar iyi olamayan her polis,asker vs. gibi o da bu tavır değişikliğinin bedelini ağır ödedi.

    --- spoiler ---
  • çok iyi bir sinema filmi. 3 kafadar gittik, "vay be" deyip çıktık sinemadan. etkileyiciydi. klas bir oyunculuk, iyi bir senaryo.
  • mel gibson için senaryoya ne gerek var dedirten film çünkü gene çok iyi oynuyor. bu arada biraz komplo teorisini hatırlatı film bana (sadece karanlık yanlarını tabii).

    --- spoiler ---
    hiç zencefilli gazoz içmedi di mi?
    --- spoiler ---
  • kızını dövmeyen dizini döver konulu, insanı yerinden zıplatan 2 sahnesi dışında bir olayı olmayan mel gibson filmi. kızın vurulma sahnesi kill bill 2 de beatrix kiddo'nun vurulma anına benziyordu bence.
  • filmden sonra kafada oluşan soru ...

    (bkz: kim lan o ingiliz?)
  • çok beğendim çok. ister klişe olsun, isterse mel gibson hep aynı rollerin adamı olsun.
    izlediğimden beri filmin etkisinden kurtulamadım.

    --- spoiler ---
    babasına çok düşkün kızların sevebileceği bir film belki, bilmiyorum. hani baba-kızın ilişkisi de çok sağlam gibi gözükmüyor. kızını hiç ziyaret etmediğini öğreniyoruz falan ya. ama yine de kızı öldürüldükten sonra o adamın yüzünde oluşan ifade, kanlı havluyu atamaması, lavabodan akıp giden kana bakakalması gibi küçük ayrıntılar insanı alıp götürüyo. kızını hep küçük haliyle hatırlaması vs.
    özellikle sonu inanılmaz klişe ve amerikalılar bayılıyo bu tip şeylerle insanları etkilemeye. ama ben hakkaten de çok etkilendim. elimde değil.
    --- spoiler ---

    mel gibson için bu rollerin adamı diyebiliriz evet. sevdiğini kaybettikten sonra çılgına dönen adam modeli.
    (bkz: ransom)
    (bkz: braveheart)
    (bkz: the patriot)
    ama süper oynuyo işte. kimse inkar etmesin.

    filmle ilgili anlamadığım tek şey;

    --- spoiler ---
    anne nerde? öldü mü, ayrıldılar mı? ona dair hiçbir bilgi yok. kaçırdıysam nolur biri bana söylesin.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap