• beni diyorsunuz. 36 yaşındayım ve ehliyetim yok. hatta bu yüzden terkedildim bile. arabaları sevmiyorum ve direksiyon koltuğu tüylerimi diken diken etmeye yetiyor.
  • 25 yıldır sahip değildim, bu gruba aittim ve hiç bir sıkıntısını çekmedim. ailede hiç kimsede araba yoktu, o yüzden bir ilgim de oluşmadı. lise yıllarında arkadaşların babalarının arabalarını kaçırmasıyla arabaya dair tek ilgim camdan kolu çıkarıp sigara yakmaktan ibaretti. üniversitede arabası olanların belli artıları oluyordu. kütüphane 11'de kapanıyorsa, ben 10'da otobüs beklemeye doğru yola koyuluyordum ya da yurtlarda bir arkadaşın odaya sığınıyordum. bu eksileri dışında pek de önemli bir şey değildi araç, şimdiye kadar. geçen kasım ayında patronum, arabasının anahtarını uzatıp benden oğlunu almamı istediğini söyledi, ehliyetim yok diyince kadın donup kaldı. ertesi gün bir tanıdığının sürücü kursuna gittik.

    şu an ehliyet almak isterseniz: 70tl kayıt parası, 70tl sınav harcı ve 1200 tl'de sürücü kursu parası ödeyeceksiniz, birde 500-600 civarı ehliyete para vermeniz gerekiyormuş. 1800'tl ye ehliyet alabiliyorsunuz, sizce değer mi bir düşünün. bu zamana kadar üniversite yıllarında benim aklıma hep ehliyet almak gelmişti ama bu para benim için önemli olduğundan almak istemedim, şu an patronum karşılamasa yine almazdım. o yüzden ehliyeti olmayan erkek arabayı sevmemekten ziyade, ehliyet almak için devlete vereceği bir 1800 tl'yi gözden çıkarmak istemiyordur. sonuna kadar da haklıdır.

    1800 tl nedir amına koduklarım.
  • aklını kullanan erkektir. iki sene öncesine kadar benim de ehliyetim yoktu. başta annem olmak üzere etrafımdakiler al al diye tutturdular. bunun yanı sıra o dönem flört hâlinde olduğum kız, ehliyetimin olmayışına, uzaylı gören masum köylü gibi tepki verince almış bulundum. ehliyeti alınca ister istemez "bunu boşa mı aldık amk" düşüncesi zuhur ediyor insana. e birkaç ay önce de arabamı aldım. arabam oldu fena mı oldu? elbette hayır. uzağımı yakın etti, işimi gücümü kolaylaştırdı. ama arabam olmadan da gayet rahat bir şekilde hayatımı idame ettirebiliyordum. benim kızdığım şey, ehliyete aşırı anlam yüklenmesi. aslında ehliyetin yok mu sorusunun gerisinde araban yok mu sorusu yatar. biliyorsunuz bu kadın milleti dört tekere düşkün insanlardan oluşur.

    ehliyetin yoksa ---> araban da yoktur.
    araban yoksa ---> fakir bir erkeksindir.
    fakir bir erkekle de benim işim olmaz.

    kurdukları mantık silsilesi bu. yazık.
  • arabası yoktur, yakın zamanda araba almaya niyeti yoktur, ehliyetini kullanacağı bir alan yoktur, araba kullanmayı öğretecek kimsesi yoktur ama en en en öncelikli sebebi henüz kullanmayacağı ehliyete verecek iki bin lirası yoktur.
    olunca alır. acelesi de yoktur.

    maddi durumu biraz sıkıntılı bir erkektir.
  • bunun erkeği veya kadını yok, günümüz dünyasında araba kullanabilmek yeri geldiğinde hayat kurtarabilecek bir beceridir. fırsatı, imkanı olmayıp da alamayan insanı anlarım da ehliyeti olmamasıyla, araba kullanmayı bilmemesiyle övünen insanı (kadınıyla erkeğiyle) anlamak mümkün değil açıkçası.

    edit: imla.
  • bu benim. epilepsi rahatsızlığım var diye zaten sıcak bakmıyordum. 10 yıllık bir süreçte atak da geçirmedim.
    ehliyet sevdası depreşti 2015 yılı başında.
    kurs kaydıydı, ilk sınavdı her şey normaldi.
    birden her şey tepetaplak oldu. gözlerimde ağrı ve bulanıklaşma, dengemde bozulma, bacaklarımda güç kaybı.
    gözlerdeki bulanıklaşma tansiyon,
    denge kaybı ve güçsüzlük serebral vaskulit dendi.
    tedavi sonrası son hakkım olan sınava bana ait olmayan ayaklarımla girdim ve kaldım.
    bu da bana ders oldu ehliyet benim neyime.
    her şey normale dönerken bir de beyin kanaması ile 2015'i kapatıp ehliyeti olmayan erkek sınıfında yerimi aldım.
    10 yıldır uyuyan epilepsi de uyanmış oldu beyin kanaması sonrası.
  • ehliyetim de yok arabam da. fakirlik zor şey.
  • ehliyeti olup da trafiğe çıkacak kadar araba kullanamayan yurdum erkeğinden 1 tık geridedir. kanımca önemli bir eksikliktir.
  • inşaat mühendisiyse iş bulamaz.
  • hala benim.

    ehliyetsizliğim yüzünden yine aşağılandığım birgün gözlerim dolu bir şekilde parka geldim ve parkta tek başımaydım. ve bir banka oturdum ve artık kendimi bıraktım ve ağlamaya başladım. derken birkaç dakika sonra bir siyah kedicik yanıma geldi. bana uzun uzun baktı. farkedince yaşlı gözlerle o kediciğe baktım ve o anki hüzünlü ve demoralize bir halde kediciğe dedim ki "benim ehliyetim yok kardeşim, sen de yoluna git istersen" dedim. hayvan inanın o anda kucağıma atladı ve hayvan adeta sahibine sokulur gibi bana sokuldu. o da hayvancık farkında olmadan bana moral vermişti. biraz onu sevdikten sonra kendime geldim ve gittim ona biraz yemek alıp sonrasında eve gittim.

    yani kendini bilmez insanların yıktığı o morali, o masum küçücük hayvan tek başına onardı. allah o mazlum hayvancıkların da yardımcısı olsun.
hesabın var mı? giriş yap