• osmanlıca, arapça alfabe tartışmaları vs. de gündeme geldiyse, meseleyi kutsallık atfedilen alfabe, harf, hurufat ve diğer tartışmalarla birlike düşüneceksek tam yeri burası galiba. bir kaç yıla kalmaz lise öğrencilerinin bir bölümü huruf el mukataa'nın gizemini çözmek için okulda öğrendiği yarım yamalak arapça alfabe bilgisiyle bu başlığa çöker. o halde henüz vakit varken biraz yazayım..

    bu huruf el mukataa faslının sabiiler ve sabiilikle ya da ay tapımıyla ilgili yanları ayrica tartışılabilir. uzun zamandır hem yahudilikle, hem de onun sümer, akad ve babil kökenleriye, fenike ve sami panteonuyla ilgilenen din ve dil bilimciler tarafından da tartışılıyor. ama meseleyi tümüyle sabiilikle ve ay tapımıyla açıklamak çok doğru değildir. müslümanlığın sabiilikten çok tüm tek tanrılı dinlerin sümer ve babil inançlarına dayanan kökenleriyle paylaştığı yönler konuşulmadan huruf el mukattaa tartışmasına girmek çok mümkün değil..

    öte yandan bu meselede yahudilikle ilişki kuran bilinen ilk modern yorumlar, huruf el mukataa'nın yahudilikten geçtiğini öne süren nöldeke, loth vs.'nin 19. yüzyıldaki tartışmalarından oluşur. aynı tür temrinlerin yahudilikte de bulunduğunu söyleyen batılı yorumculara karşı, müslüman din adamlarının öne sürebildikleri tek geçerli tez bilebildiğim kadarıyla bu surelerin iki tanesi dışında tamamının mekki süreler olduğu ve mekke'de o dönemde yahudi ve hristiyan bulunmadığına, dolayısıyla yahudilikle ilişkisi olamayacağına ilişkindir. öte yandan 20. yüzyıldaki sümer ve babil araştırmaları bu toplumların tanrılarının ebced hesaplarıyla ve yıldız sistemlerinin açılarıyla elde edilen sayısal değerlerle dolu bir simgeler, alegoriler ve dualar yığınıyla anıldıklarını gösterir ve kabalının da temellerinden birini oluşturan bu sistemlerle huruf el mukataa arasında ilişki kurar. kısaca yahudilik ve sonrasındaki tüm dinlerdeki sayısal ve alfabe temelli sistemlerin, ayinlerin ve kutsal metinlerin aynısının sümer, babil ve yahudi yazıtlarında da olduğu gösterilir. gönül tekin de üstü örtülü bir şekilde buna işaret ediyor, fakat islamda tabu olarak görülen tehlikeli bir konuyu gündeme getirmekten çekiniyor ve çekinmekte de haklıdır. elif, lam, mim, ha, ra, sad, yaf, kaf gibi harflerin 1, 5, 10, 30, 50, 60, 100, 200 gibi rakamlarla karşılandığı, bunların da eski panteondaki enlil -50-, anu-60-, enki, ea -40-, temmuz, marduk -10,50- ninurta, anshar, uzza, menat gibi tanrılara verilen sayısal değerler olduğuna dair tabu niteliğindeki tartışmalar işin bir yönü. islam ansiklopedisine göre kuruluş dönemi olan hendek savaşında "ha, mim yardım görmesinler" diye parolalar belirleyen bir dinsel topluluktan bahsediyorsak konunun çok nazik olduğu doğrudur.

    öte yandan tanrının, tanrıların adlandırılması meselesinin babil sürgünü sırasında yahudiliğe ve tek tanrılı sistemlere geçtiği, tektanrıcılığa geçişin ardından, panteondaki diğer tanrıların melekler olarak sınıflandırıldığına (eski ahit genesis, ancak aynı rakamsal değerlerle adlandırıldığına vs. ilişkin sümer, akad, babil bilimsel literatüründe çokça kaynak vardir. müslümanlar tarafından tanrının esma'ları olarak bilinen isimlere dair külliyat, tanrının adlarının fısıldandığı zikir ayinleri ve bu zemindeki tartışmalar da inkar edilmesine rağmen büyük ölçüde islam gizemciliği tarafından yahudi teolojisinden ve gizemciliğinden türetilmiş, bugüne kadar gelmiştir. karşılaştırma için şuralarda bir kaç tanesi var..
    http://www.academia.edu/…depicted_on_cylinder_seals
    http://www.mazzaroth.com/…amesofangelsingenesis.htm
    http://www.cs.utah.edu/…spiegel/kabbalah/jkm010.htm
    http://www.72namesofgod.net/…hart.html#.vijjwr4moy4
    http://www.answering-islam.org/…/mystic_letters.htm

    konunun yahudi gizemciliği ve tevratla olan ilişkisi islam dünyasında bir tabu haline gelmesinin en önemli nedenlerinden biridir. sorular basit ve herkesin anlayabileceği kadar yalındır: yahudiler binlerce yildir "aleph, lamed, mem", "aleph, lamed, daleth" tılsımlarıyla ortalıkta dolaşırken kuran'da benzer ifadelerin ne işi vardir? bütün bu "tanrının adları" meselesi müslümanlığa neden ve nasıl girmiştir? hristiyanlığın tanrısı sorunun yahudiler içindeki yaygınlığının farkında olarak "alfa'da benim omega'da benim. başka tanrı yok!" diyerek, bir mezhebi olmasina rağmen içinden çıktığı yahudiliğin kabalistik varyantlarını bir kenara iterken, bütün bu elif'ler, lam'lar, ha'lar, ya'lar, sin'ler neden kuran'da bulunmaktadır? bunlar selefilerden itibaren daha yedinci yüzyıldan itibaren bütün islam uleması tarafından sorulan sorulardır.

    türkiye'de ve tüm islam toplumlarında yahudi düşmanlığı örtülü bir şekilde toplumun tüm kesimlerine yayıldığı için bırakın yahudi kabbalasını falan, yahudiliğin temel kavramları, bayramları, adet ve gelenekleri bile neredeyse hiç bilinmemektedir ve bu nedenle huruf el mukataa konusunun da büyük bir gizem olduğu düşünülmekte, müteşabbih (anlamını sadece allah'ın bilebileceği) ayetlerden olduğu varsayılmaktadır. ortodoks islam yorumcularının ve selefi geleneğin büyük bir bölümü huruf el mukataa'nın gerçek anlamı kosununda "biz bilemeyiz allah bilir" diyerek susmayı tercih eder, cifr ve ebcedi lanetlerler, konu açıldığı yerde de bu şekilde kapatırlar. ancak huruf el mukattaa hem o kadar gizemli, hem o kadar yoruma açık, hem de eski dinlerle, sümer, babil ve sami tapımlarıyla ilişkisi, özellikle yahudilikle bağları o kadar belirgindir ki geleneksel islam yorumcuları bu konuda ya susmak zorunda kalır ya da eski dinlerin bozulmuş olduğundan sözederler. ama ebced ve cifri din dışı kabul eden ve kamuoyuna o şekilde açıklayan resmi görüşlerin dışında heterodoks tarikat üyelerinin büyük bir bölümü, büyük alimleri arabi'nin izinden bu işle şu veya bu şekilde uğraşır, eğitimlerde, ayin ve sohbetlerde cifir uygulamalarına meyleder..

    kendisine geleceğin müjdelendiğini, yüzyilin ışığı, bu devrin alimi, bin yılın yıldızı, kurtarıcı, mehdi, imam, mehdinin habercisi vs. olduğunu ilan edenlerin hemen tamamı, harfler, kelimeler, sayılar içinde ebced hesabiyla yapılan cifrleri kaynak gösterirler. bunun sokak tiyatrosu biçimlerini televizyonlardaki mucize avcılarından girmek mümkün ama daha ciddi salon tiyatrosu biçimlerine tarikat eğitim ve toplantılarında, zikir ayinlerinde, siyer kitaplarında şahit olmak mümkündür... kuran'da mucize arayan, 19 mucizesi, 66, 92 mucizesi ya da mehdilik, şeyhlik, kurtarıcılık, halifelik vs. peşindeki televizyon ve tarikat oyunculari, tabu olarak kabul edilmesine rağmen gayb'dan haber veren ayetlerle birlikte ortada dolaşanlar, islam tarihindeki büyük kabalist geleneğin yalnızca yüzeydeki örtüsüdür. lale'yi popüler bir çiçek kılan allah kelimesiyle aynı ebced değerine sahip olmasıdır, çeşitli büyük camilerin kubbe çap, yükseklik vs. değerleri arşın olarak allah ve peygamber kelimelerinin sayısal değerlerini temel alır, kıyamet huruf el mukataanın toplam değeri olan 2280 yılında kopacaktır, mehdi gelmiştir ya da gelmesine az kalmıştır vs. vs..

    huruf el mukataa etrafındaki tartışmalar ise söz konusu ebced ve cifr gizemciliğinin temel kaynaklarından biridir. islam mezheplerine özellikle kuruluş ve ilk yayılma döneminde temel rakipleri olan yahudilikle ve gizemcileriyle rekabet edebilecekleri en büyük malzemelerden birini verir. huruf-u mukataa'yı bir şifre, yalnizca tanrının ve aydınlanmış olanların bilebileceği bir yol işaretleri dizisi olarak kabul eden, yahudilerle yarış içindeki büyük bir islam kabalizmi anlayışı bugüne kadar gelir..

    bütün islam metafiziği ve tarikat yolları büyük ölçüde hint felsefesinden, suhreverdi'den, iran mistikliğinden (nakşilik, kadirilik, babilik vb.) etkilendiği ve oradan doğduğu için gizemcilikle ilişki kurması doğaldır. ama birakın iran ve hint metafiziğiyle islamı bütünleştiren tarikat yollarını, muhyiddin arabi yoluyla bektaşilik, babailik, melamilik gibi yollarda, horasan kökenli tarikatlarda bile hurufatın mistik değerinin tartışıldığı derin kabalist izler vardir. islam'ın ortodoks yorumlarında ve yüzeysel algısında büyük ölçüde tabu olarak görülmesine rağmen, anadoluya suriye, iran ve ırak yoluyla giren tüm tarikatlarda harflerin ve sözcüklerin anlamlarına dair yorumlar, arapça harflerin biçimsel, simgesel anlamları, bütün varlıkların gizemini açığa çıkaran gizli sözler, neo platonculardan uyarlanan logos endaoetos'lar, gizli levhalar, tarikat simgeleri, çifte vavlar, cifr kalıpları bolluğundan geçilmez. denilebilir ki kabul gören resmi tevil, batini tevil okyanusunda küçük bir adadır ve oradan beslenir..

    en popüler örneklerinden biri olarak nurcuların her boyu, kuran'daki huruf el mukataa'nın ebced hesaplarıyla nur risalelerine işaret ettiğini öne sürer, nakşilerin tüm gelenekleri huruf el mukataa'nın sırrına vakıf şeyhlerle, müceddidlerle dolar taşar. http://www.risaleara.com/…ku.asp?id=1083&a=mukattaa elbette bunun çok zavallı biçimlerine, daha arap alfabesinde kaç harf olduğunu bilmeyen çağdaş, amatör huruf avcılarına da kıyıda köşede, internetlerde rastlamak mümkündür.... http://www.risalehaber.com/…ews_print.php?id=118446

    tanrının isimleri, süleymanın cinleri, sürelerin isimleri, kuran'ın açıklaması, gizli şifreler, bilinmez dualar, kabala, havas vs. derken sen de 1400 yıllık, o desin 4 bin yıllık, beriki desin 6 bin yıllık bir dünya. ortadoğu dinler tarihine hoşgeldiniz...
  • 6 surenin başında elif lam mim vardır. bunlar:
    bakara suresi,
    al i imran suresi,
    ankebut suresi,
    rum suresi,
    lokman suresi ve
    secde suresi'dir.
    araf suresi'nde de elif lam mim sad bulunmaktadır.

    5 surenin başında elif lam ra vardır. bunlar:
    yunus suresi,
    hud suresi,
    yusuf suresi,
    ibrahim suresi ve
    hicr suresi'dir.
    rad suresi'nde de elif lam mim ra vardır.

    6 surenin başında ha mim vardır. bunlar:
    mümin suresi,
    fussilet suresi,
    zuhruf suresi,
    duhan suresi,
    casiye suresi ve
    ahkaf suresi'dir.
    şura suresi'nde de ha mim ayn sin kaf bulunmaktadır.

    ayrıca,
    şuara suresi ve kasas suresi'nde ta sin mim,
    neml suresi'nde ta sin,
    meryem suresi'nde kef he ye ayn sad,
    taha suresi'nde ta ha,
    yasin suresi'nde ya sin,
    sad suresi'nde sad,
    kaf suresi'nde kaf,
    kalem suresi'nde de nun harfi bulunmaktadır.
  • mukatta harflerini, insan kavrayışısının ötesinde var sayanlar, gizli manalar atfedip, şifre olarak kabul edenler, ve vahye salt bir olağanüstücülük, mistisizm katanlar, hicr suresi 1. ayetinde de olduğu gibi (bunlar kitabın ve apaçık kuran'ın ayetleridir) kuran'ın kendisini "apaçık" ve "anlaşılır" olarak tanımladığı gerçeğini görmezden gelirler. biz anlayamazsak kime indi bu kitap, pardon hitap?
  • muhammed esed'in harf-sembol dediği bütün üzerine incelemesi ve getirdiği açıklama şu şekildedir;

    kur'an'ın surelerinin yaklaşık dörtte biri, genel olarak mukatta'ât (ayrık harfler) veya bazan da, surelerin başında yer aldıkları için fevâtih (başlatanlar) diye adlandırılan gizemli/esrarlı harf-semboller ile başlamaktadır. arap alfabesinin yirmisekiz harfinin tam yarısı -yani ondört harfi- ya tek tek, ya da ikili, üçlü, dörtlü veya beşli terkipler halinde bu şekilde kullanılmışlardır. bunlar, her zaman yalnızca temsil ettikleri seslerle değil, tek tek, isimleriyle telaffuz edilirler: elif-lâm-mîm yahut bâ-mîm vb. gibi.

    bu harf-sembollerin anlamı, başlangıçtan beri müfessirlerin aklını karıştırmıştır. ne hz. peygamber'in kendisinden nakledilen hadisler'de bu konuya temas ettiğine ve ne de sahâbîler'in o'ndan bu konuda bir açıklama istediklerine dair elimizde hiçbir delil yoktur. bununla birlikte, bütün sahâbe'nin -elbette hz. peygamber örneğine uyarak- mukatta'âtı başında bulundukları surenin ayrılmaz bir parçası saydıkları ve kıraatlarında buna göre davrandıkları, şüphe götürmez bir gerçektir: bu gerçek, bazı batılı oryantalistlerin, bu harflerin hz. peygamber'in dikte ettiği vahiyleri yazan katiplerin veya ilk üç halife döneminde kur'an'ın nihai cem'i yapılırken onları kaydeden sahâbîler'in isimlerinin baş harflerinden başka bir şey olmadığı şeklindeki iddialarını geçersiz kılmaktadır.

    bazı sahâbîler, onların hemen ardından gelen kuşak ve daha sonraki bir kısım müfessirler, bu harflerin, yahut bazı kelimelerin allah'a ve sıfatlarına ilişkin bazı ibarelerin kısaltılmış şekilleri olduğuna inanmışlar ve onları büyük bir maharetle "yeniden kurma"ya çalışmışlardır: ancak muhtemel terkiplerin pratikte bir sınırı olmadığından bu tür bütün yorumlar son derece keyfi olup herhangi bir gerçek faydadan da yoksundurlar. diğer bazıları ise, mukatta'ât ile arap harflerinin sayı değerleri arasında irtibat kurmaya çalışmışlar ve bu yolla çok çeşitli batınî delaletler ve gaybî haberler türetmişlerdir.

    iki gerçek üzerine bina edilen bir diğer ve belki akla en yatkın izah şekli, asırlar boyunca en gözde bazı islam alimleri tarafından ileri sürülmüştür:

    birinci olarak, arap dilinin istisnasız bütün kelimeleri, ya tek harften ya da iki, üç, dört veya beş harfin (ve azami beş harfin) terkiplerinden oluşturulmuştur: ve bunlar, biraz önce değinildiği gibi, mukatta'âtı oluşturan köklerdir.

    ikinci olarak, bu harf-semboller ile başlayan bütün sureler, doğrudan veya dolaylı olarak, ya genel anlamda yahut özel bir tezahürü olarak kur'an anlamında vahye atıfla başlayan surelerdir. üç sure (29, 30 ve 68), ilk bakışta bu kuralın istisnaları olarak görülebilir; ancak bu varsayım yanıltıcıdır. 29. surenin (ankebût) ilk ayetinde, "inandık!" (âmennâ) -yani, allah'a ve o'nun mesajlarına- ifadesinde vahye açık bir imada bulunulmaktadır. 30. surede (rûm), 2-4 ayetlerdeki bizans'ın zaferiyle ilgili haberlerde de şüphesiz ilahi vahiy vurgulanmaktadır. 68. surenin (kalem) 1. ayetinde, "kalem"in çağrışım yaptırıcı şekilde anılmasıyla açıkça vahiy olgusuna işaret edilmektedir. o halde, bir veya daha fazla mukatta'ât ile başlayan surelerde hiçbir istisna yoktur: hepsi de ilahi vahye atıfla başlarlar.

    bu olgu, mukatta'âtın adeta arap dilinin bütün kelime-formlarını yansıttığı gerçeği ile birlikte düşünüldüğünde, el-müberred, ibni hazm, zemahşeri, râzî, beydâvî, ibni teymiye, ibni kesîr -ki bunlar sadece bir kısmıdır- gibi alim ve düşünürleri şu kanaate ulaştırmıştır: mukatta'ât, insan kavrayışının ötesindeki bir alemde (ğayb) oluşturulmasına rağmen, harfler ile temsil edilen olağan insan konuşmasının sesleri aracılığıyla insanlara aktarılabilen -ve aktarılmakta olan- kur'an vahyinin taklit edilemez, olağanüstü, benzersiz tabiatını yansıtmayı amaçlamaktadır.

    ancak bu çok cazip açıklama şekli bile tam ikna edici değildir, çünkü ilahi vahye açık bir atıf ile başladığı halde başında hiçbir harf-sembolün bulunmadığı birçok sure vardır. ikinci olarak, -ki bu en ciddi itirazdır- yukarıdaki açıklama da faraziyeden başka bir şeye dayanmamaktadır: o halde, son tahlilde, bu probleme getirilebilecek muhtemel bütün çözümlerin yine de kavrayışımızın ötesinde kaldığı gerçeği ile yetinmeliyiz. bu sonuç, hz. ebû bekir'in şu sözlerinde ifadesini bulan dört râşid halife'nin de görüşü idi:

    "her ilahî kelâmda (kitâb) bir esrar [unsuru] vardır. -kur'an'ın esrarı ise, [bazı] surelerin baş (harflerin)de [bulunmakta]dır."
  • bugün kullanmakta olduğumuz hint rakamları henüz ortadoğuya ulaşmamışken, burada yaşayan toplumlar, rakam kullanma ihtiyacının çözümünü alfabedeki harflerde bulmuş; rakamları harflerle sembolize etmişlerdir. bir diğer deyişle; rakamları ifade eden işaretler henüz olmadığından onlar yerine harfler kullanılmıştır. arapların ebced, ibranilerin gematria dediği hesaplamaların temeli de zaten harflerin sayısal değeridir.

    (bizler bu alfabetik rakam kullanım şekline roma rakamlarından aşinayız. diğer örneklerinden bazıları ise; kiril alfabesi, yunan alfabesi, ermeni alfabesi ve ibrani alfabesidir.)

    islam'ın, büyük oranda musevilik üzerine temellendirilmiş; çevre coğrafyadaki çağdaş dinlerden bir seçki olduğu göz önünde bulundurulursa, huruf-u mukatta'nın temellerinin diğer dinlerde aranması gerekliliği aşikârdır.

    ezoterik yahudi öğretisi kabbalada* da aynı olgu ilk bakışta görülebilir. örn: "aleph*, lamed*, dalet*" gibi... yani öncelikle bunun kuran mucizesi ya da allah ile peygamberi arasındaki şifreli iletişim olmadığını kabul etmek ve sonra "acaba yahudiler bunu neden kullanmış?" diye bakmak lazım.

    sümer mitolojisinde her tanrının bir sayısal değeri olduğu gibi; dinini onlardan esinlenerek -hatta büyük oranda kopyalayarak- oluşturmuş ibrani toplumunda da yahweh'nin 72 ismi* denilen vasıfların, her biri 3 sessiz harften meydana gelen sayısal karşılıkları vardır. yani bir diğer deyişle; kabalistler yukarıdaki örnekte olduğu gibi 72 farklı sayıyla, tanrının bu isimlerine gönderme yapmaktadır.

    yeni ahit'in* muhtelif yerlerinde*** geçen, isa'nın "alfa* da benim omega* da..." sözleri "başlangıç da benim, son da" şeklinde tefsir edilmiş ve hıristiyan kaynaklarda "tanrının ezeli ve ebedi oluşu"na atıfta bulunduğu şeklinde yorumlanmış olsa da, aslen diğer pagan tanrılarına atfedilen -a'dan z'ye- tüm sayı değerlerinin yani; vasıfların / isimlerin kendinde toplandığının ve kendisinin tek tanrı olduğununun kast edildiği -yukarıdaki bilgiler ışığında- gayet açıktır.

    muhammed diğer bazı ayetlerde yaptığı gibi huruf-u mukatta'yı da sadece kopyala/yapıştır mı yapmıştır yoksa kendisi de esma-ül hüsna'ya* atıfta mı bulunmuştur -ebced üzerinde çalışmadığımdan- tam olarak bilemeyeceğim. ancak "alef*, lamed*, mem*" üçlemesi -kuran'ın aksine- kabbalada bulunmadığına göre kendisinin sure başlarında, konuyla ilgili esma-ül hüsna'lara atıfta bulunmuş olması daha muhtemeldir. yine de her iki ihtimal için de ebced hesabı yapıldıktan sonra nihai yorum getirilmesinde fayda var.

    yapan olursa yeşillendirsin.
  • adam oğluna isim koymuş taha diye.
    soruyorum anlamı ne ?
    kuranda sure diyor.
    bildiğin harf okunuşu ve bilmediğin anlam...
    bu iki harfi yazınca th diye, türke tehe demen gerek.
    anlamını bi allah biliyormuş.

    bir de yasin var böyle.
  • stratejik ve siyasal bir hamledir.

    teolojiyi bir kenara bırakın; siyasal bir girişim olarak değerlendirildiğinde islamiyet bir başarıdır. kendisinden önce şehir-devletler olarak yapılanmış bir arabistan var. merkezi bir devlet yapısı neredeyse yok. toplum, çöl ile birbirinden neredeyse kopuk kabileler şeklinde.

    ardından tüccarlık uğraşı sebebiyle ufak kabilesinin ötesinde diğer insan topluluklarını da tanımış ve vizyonu daha geniş biri bir öğreti çevresinde toplumu örgütlüyor ve diğer kabileleri de boyunduruk altına alarak daha merkezi bir otorite kuruyor. tarihte nadir de olsa, bazı benzeri siyasal girişimler görebilirsiniz. çoğunlukla da dağınık siyasal yapıyı merkezi hale getirmeyi başaran bu liderler efsaneleşir ve "büyük, yüce" gibi lakaplarla anılırlar; kral arthur*, ragnar lodbrok*, charlemagne*, büyük iskender vs. muhammed'e de peygamberlik ünvanı verilmiştir.

    muhammed'in bu siyasal başarısını genelde müslümanlar islamiyet'in mucizesine falan bağlarlar ama siyasal açıdan bakıldığında askeri-kültürel bir başarıdır sadece.

    peki dünya görüşü yaşam tarzı sizin gibi olmayan bir komşu kabileyi yenip onları nasıl ilhak edersiniz? onları dirençlerini kırdıktan sonra nasıl davanıza katılmaya ikna edersiniz? sizden farklı düşünüyor ve yaşıyorlar. size yabancı gözüyle bakıyorlar. bu insanların kültürel yapısını bir gecede topyekün değiştirebilir misiniz? hayır. onların kültürel yapısını kısmen korumalı, ona saygı duymalı, hatta onların görüşlerini benimsemelisiniz. yoksa oradan vergi toplayamazsınız. oranın erkekleri gelip sizin için savaşmaz ve ölmez. hatta ilk fırsatta isyanlarla yüzleşirsiniz.

    roma imparatoru konstantin'in paganlığı reddedip hristiyanlığı benimsemesi de benzer bir stratejidir. ya da hristiyanlığın kuzey avrupa'ya yayılıp paganları kendine katarken onların inançlarını bünyesine katması da bu amaçladır. veya islamiyet'i türkler arasında yaymak için şamanist pek çok geleneği islamiyete katmak da benzerdir. ya da büyük iskender'in helenist ideası uğruna ele geçirdiği yerlerden birer kadınla evlenmesi, askerlerini oradaki kadınlarla evlendirmesi de, merkezi ve yaygın bir otorite kurmak için işgalicinin kendi kültürünü mağlup olanınki ile harmanlamak zorunda olmasının bir parçasıdır. hiçbir işgal, ele geçirdiği bölgenin kültürünü topyekün yok sayamaz. askeri olarak kazansa da kültürel olarak ona saygı duymalı ve kendine katmalıdır.

    hırslı bir liderin önce mekke'de bir siyasal girişim başlatması, başaramayınca medine'ye geçip orada gücünü toplaması, önce mekke sonra diğer kabileleri ele geçirmeye başlaması da bu süreçten muaf değildir. bu sebeple el-huruf el-mukatta'a, yani ebced hesabıyla diğer komşu kabilelerin tanrı ve tanrıçalarının isimlerine gönderme yapmak, ele geçirilen yerlerdeki inanışlara "tamam siz kendi tanrınızın ismini verin" diyerek tanrı'ya 99 isim eklemek, garanik olayı vb. ve yazılı belge pek olmadığı için günümüze ulaşmamış daha pek çok olay, benzer bir stratejinin parçasıdır. biraz "allah tek ilahtır" diye zorla, biraz da "ama sizin inancınıza da saygı duyuyoruz" diyerek, bir lider çıkmış ve pan-arap stratejisini gerçekleştirmiştir. el-huruf el-mukatta'a da bu stratejinin bir parçasıdır.
  • bu konunun en bomba kısmı şurasıdır:
    sahabelerden bir allahın kulu da çıkıp "ey muhammed, bu harfler de ne ola ki? niye söylüyorsun bunları" dememiş.

    iki ihtimal var, ya bu harflerin anlamını bildikleri için sormamışlar, ya da umurlarında olmamış harf işte deyip geçmişler.

    eğer anlamını zaten biliyorlarsa, sıkıntı şurada ki biz bilmiyoruz. kuran sadece onlara gönderildiyse sorun yok, o zaman bize gönderilmemiş demektir.

    yok eğer umursamamışlarsa, o yüzden ne idüğü belirsiz şekilde kalmışsa bu ne biçim dindir, bu ne biçim kitaptır, bunlar ne biçim inananlardır? anlamıyorsun ama kafayı da takmıyorsun, he he inandım tamam deyip geçiyorsun. sen sormuyorsun peygamber de söylemiyor, bin yıl sonra insanlar kafa patlatıyor bunlar nelerdir diye.
  • bunların sümerlerin kullandığı büyü sembollerine benzediği iddia edilir. ibrahimi dinlerin temelinin mezopotomya mitolojisi olduğuna dair tezin önemli argümanlarından biridir.
  • kuran ile alakalı en ciddi sırlardan biri olduğunu düşündüğüm harf kombinasyonları.

    bu konu ile alakalı çalışma yapanların çoğu çalışmalarını sır gibi saklar. bir konu ile alakalı bildiklerini karşısındakinin kafasına vura vura anlatmayı seven murat bardakçı'nın bile şu ana kadar "hakkında yorum yapmam" dediğini gördüğüm (ki ömer çelakıl'ı ağlamaklı ettiği bir programda) tek mevzu budur.
hesabın var mı? giriş yap