• (bkz: siki tutmak)
  • balığı elle en güzel gollum tutar.
  • balıkları yumurtlama mevsiminde, gece vakti alçak sularda dinlenirken yapılan katliam. orospu çocukluğu.
    ''avuç avuç balık tutacaksın olum!'' cümlesini duyduğumda derede balık bol demek istiyor sanmıştım ama direk ilk anlamıyla söylemiş, sonrasında bir karış suda on kişinin ağzından salyalar saçarak bir avuçta üç dört tane balığın kıyıya doğru salladığını görmüştüm. bir çuval balığın yarısından fazlasının çöpe gideceğini farkedince, vicdanlarını temizlemek için ''ama balık çok yumurtluyor beyaa bişey olmaz'' diyordu sığırlar..
  • uzmanı olduğum konulardan bir diğeri. ırmakta elle balık tutmak...

    bu işlem nerede yapılır? taşın altında, ırmağın akıntılı ve gölgelik kısımlarındaki taşların altında.

    taşın akıntılı yerde olmasının en büyük avantajı altında yılan olma ihtimalini düşürmesi. çünkü su yılanı akıntıda duramaz. zaten balıklar da akıntılı kısımlarda yoruldukları için taşın altlarına saklanırlar.

    taşın altında in olmalı. eğer inin iki girişi varsa inin içerisinde havanın cereyan yapması gibi bir akıntı olur ve balık duramaz zaten. taşın bir girişi varsa içerisi sakin olur ve balık dinlenebilir.

    en güzel taş, ini tek girişli, giriş kısmı dar, iç kısmı geniş olandır. iç kısım ne kadar geniş olursa içeride o kadar fazla balık olur ya da içerideki balığın büyüklüğü artar.

    zor kısmı ellerinizin çok zedelenmesidir. elinizi delikten içerideki boşluğa soktuğunuzda, balıkları avuç içinizde hissettiğinizde, balığın büyüklüğüne göre yarım saate kadar sürebilecek bir mücadele başlamıştır. ve bu ellerinizin taşa sürtünmeden dolayı soyulmasına neden olur.

    bazen bu soyulmaya önlem olarak ve balığın kaygan vücudunu daha iyi kavrayabilmek adına çoraplarımızı ellerimize giyip taşın altına sokardık. ama bu seferde içerideki balığı hissedememe durumu olabiliyor.

    olayın püf noktası, akıntılı yerde, güneş vurmayan yerde doğru taşı seçebilmektir.

    hayatım boyunca yaptığım en zevkli iştir elle balık tutmak. taşları tek tek yoklarsın, bazen yılan gelir, bazen kurbağa. hatta bir keresinde balık diye yılanı çekip almıştım.

    en son iki sene önce gitmiştim ırmağa abimle. iki saatte 30 küsür balık tutmuştuk. ne güzel günlerdi.
  • ancak hedefin çok iyi tespiti ile gerçekleştirilebikecek olandır.

    suyun altında kalmış içi oyuk bir ağaç kütüğüne iki ucundan ellerimizi daldırmıştık arkadaşımla.

    avucunun içinde kıpırdayan balık mı, yılan mı, başka mahlukat mı diye baya korkutucu olabiliyor ama.

    ne olursa olsun pek heyecanlı ve zevklidir.
  • baba amcadan balıkçı bir neslin devamı olarak küçük yaşlardan itibaren sürdürdüğüm eylem. artık son yıllarda balıkları evinden tutup çıkarıp özgürlük ve hayatlarını alma konusu kafamı oldukça meşgul etse de sonuçta bizimde bir hayvan olduğumuz gerçeği + tutuklarımızı yediğimiz için vicdan azabını azaltmaktayım. çünkü elle balık tutmadan alacağınız hazı tarif etmenin basit bir yolu da yoktur.

    balıkları yüzerken yakalayamayacağınız için taş, mağara ve ağaç kökü gibi oyuklarda kıstırmanız gerekmektedir. elinize temas ettikten sonra yavaş hareketlerle kapalı hacmin tabanına, tavanına duvarlarına bastırarak balığı tutarsınız. balık büyükse yüzgecine parmağını sokarsanız kaçma ihtimali çok azalır. burada kritik nokta balığı ürkütmemektir. özellikle ilk temasta balığı uzama ihtimali oldukça fazladır. balığı yakaladıktan sonra kasıklarınıza ya da vücudunuzun bir kısmına bastırarak kenara gelmenizi tavsiye ederim. bu kapalı hacimlerin içinde kurbağa, yengeç, kurbağa, sülük vb ile karşılaşabilirsiniz. hepsini tuttum sıkıntı yok... zaten onlarında kaçacak bir yerleri olsa emin olur kaçarlar. birde sazan gibi balıkları çamur alanlarda üzerine bastırarak yakalayabilirsiniz ama bu konular belirli bir uzmanlık ister. bunu dışında yılan, turna gibi balıklarda sizi ısırabilir. acıtır mı acıtır ama ölmezsiniz...

    bunları becerebilirseniz kafanızı suya daldırarak suyun içinde ciğerler zorlanıncaya kadar durup daha büyük balıkları yakalayabilirsiniz. bu gibi durumlarda girdiğiniz mağaranın girişini unutmayın sakın. sonuçta siz balık değilsiniz ava giderken avlanmayın sakın...
  • çankırı ılgaz'lı birinden duydum, elle balık tutmak sanat gibiymiş. holta molta bilmezlermiş. şehir yani boğaz balıkçılığı ona çok farklı geliyormuş. oltalar karışır, kavga olur gibisine geliyor. memleketinde elle kilolarca balık tutarlarmış. 8-10 kişi birlikte, bağırış çağırış içinde. büyüklerin peşinden çocuklar da gider, sanatı büyüklerden deneyerek öğrenirlermiş. tek başına ve aşırı seyrek giderek tadı çıkmıyormuş. o gelenekte, tırıvırı denen bir olta takımı düzerlermiş. (bkz: ılgaz/@ibisile)

    bense çok eski bir düşümde elle balık tutmuştum. o ne zevk, ne hazdı yarabbi. aslının zevkini düşünemiyorum bile. tuttuğum balık şekilden şekile giriyor, bir ara kırmızılaşıyor ve pır diye uçuyordu. rüyanın devamında bir ses duyuyordum, ses bana 'saçmalama, salak, o bir hint tilkisi!' diyordu. balık tilkiye dönüşmüş oluyor. ama yıllar sonra onun aslı olup, bengal tilkisinin öbür adı olduğunu öğrenecektim.

    (bkz: balık tutmak)
    (bkz: rüya gibi)
  • ayilarin yaptigi eylem. özellikle somonlarin üreme oncesi akintiya yuzmek ve atlamak seklindeki hareketlerini firsata donusturen ayilar bunu cok rahat yaparlar.
  • balığı yerken gerçekleştirdiğim eylem.
hesabın var mı? giriş yap