• iki şekilde gerçekleşir. birincisi sınıf olarak işçi sınıfının emeğinin yeniden üretimidir ki bu doğum yoluyla olur, yani kadınlar tarafından gerçekleştirilir. ikincisi ise #6414856 nolu entryde de anlatıldığı gibi, harcanmış gündelik emeğin yeniden üretilmesi, artık çalıaşamayacak hale gelen işçinin ertesi gün tekrar 8 saat çalışabilir hale getirilmesi sürecidir. bu süreç emeğini harcamış olan işçinin karnını doyurmak, bulaşıklarını ve çamaşırlarını yıkamak, ona iyi bir uyku ortamı sağlamak (çoğunlukla başka fiziksel ihtiyaçlarını da gidererek), sabah tekrar kahvaltısını hazırlamak işlemlerinden oluşur. dolayısıyla bu da kadın tarafında gerçekleştirilir. aslında kadının yaptıkları da "iş"tir, ama sistem bunun bu şekilde kabul edilmesine izin vermez (bunun nedeni de #6414856 nolu entryde var). velhasılı kelam, emeğin yeniden üretimi çetrefilli bir konudur ve feminist ve/ veya marksist literatürlerde muazzam yeri vardır.
  • marx'in emek deger kuraminin can alici noktalarindan birini olusturur.

    onemi kapitalist piyasada bir meta olarak satilan emek gucunun degerinin belirlenmesindeki kritik rolunden kaynaklanir. eger her metanin degerini belirleyen surec, o metanin uretim surecinde harcanan toplumsal olarak gerekli emek zamani* ise, meta olarak emek gucunun degeri de o metanin uretiminde harcanan gerekli emek zamanidir. bu da bizi emegin yeniden uretimine getirir. isciyi ertesi gun is yerine yenilenmis bir sekilde geri getirmek icin gereken metalarin toplam degeri (yemek, barinma, saglik, egitim, ulasim vs...) emek gucunun degerini olusturur.

    yani diyor ki, bir mumin cakallik edip iscisinin yeniden uretimini ucuza getirirse, ona fazla ucret odemek zorunda kalmaz, sermaye katinda cok hayirli bir is yapmis olur. mesela amerika'da cin'de uretilen ucuz mallarin emegin yeniden uretim degerini dusurmesi, isciden cok sermaye sahibine yarayan bir surectir. amin.
  • sosyal politika açısından da incelenmesi gerekir. emeğin yeniden üretim sürecini ve emeğin meta olarak görülmesini emeğin metalaşmasını sosyal politika çerçevesinde anlayabilmemiz için kapitalizmin ''özgünlüğünü'' kazandığı temel özelliklerine bakmak gerekir.

    kapitalizmin en temel çelişkisi, üretimin işbölümüne dayalı bir biçimde toplumsal bir niteliğinin bulunmasına karşın üretim araçlarının mülkiyetinin ve dolayısıyla da bölüşümünün özel bir nitelik taşımasıdır. kapitalizm söz konusu olduğunda ''artık değer'' kavramına da değinmemiz gerekir ki üretimi gerçekleştiren emek gücünün değeri ya da işçiye ödenen ücret ile söz konusu bu emeğin yarattığı piyasa değeri arasındaki önemli değer farkına artık değer denir. emek gücü örneğin 8 saatlik istihdamı içerisinde kendisine verilen ücretin karşılığı olan üretimi diyelim 4 saatte gerçekleştirir geri kalan 4 saat ödenmemiş emek ürünü artık değerdir ve buna üretim noktasında el konulur. artık değeri yaratan değişken sermayedir yani emek gücüdür.

    sosyal politika açısından incelemeye devam...

    şimdi kapitalist gelişme sürecinin sosyal politika bağlamında irdelenmesi söz konusu edildiğinde bakacağımız belli başlı kavram seti ; mülksüzleşme, metalaşma, işçileşmedir. mülksüzleşme geçimlik üretimden kopmak üretim araçlarından kopmak ve işgücü piyasasına deyim yerindeyse fırlatılmaktır. kapitalist koşulllarda küçük üreticiler geçimlik üretimlerini rekabet edemedikleri için üretmemektedir. yaşamlarını sürdürebilmeleri için de ''emek pazarında'' boy göstermeleri gerekir. meta ise, içinde asıl olarak değişim değeri ihtiva eden fiyatlandırılan, alıp satılan şeydir. marx'ın da işaret ettiği gibi ''sermaye açısından emek ancak üretim noktasında bir beygir gibi çalışabildiği müddetçe vardır. işçi hali dışındaki hali ile ilgilenmez.'' metin hocamın da dediği gibi metalaştırılmış bir meta olarak emek gücünü. diğer metalar içinde biricik kılan onun emekten ayrılmaz oluşudur. emek-sermaye çatışmasının esası da bu ayırt edici nitelikle ilgilidir. sermaye emeği emek gücünün bir fonksiyonuna indirgemek yönelimindedir bir diğer ifadeyle metadışı bütün alanları zapt ederek sadece emek gücünü değil emeği de bir bütün olarak ücret rejimine tabi kılmak eğilimidedir. emek için ise emek gücü kendi varoluşunun ya da emeğin bir fonksiyonundan ibarettir. bir diğer ifadeyle ücretli olarak kalmak değil üretici olarak varolmak eğilimindedir.bu kısmı metin hoca'mın bu cümleleriyle bitirelim.

    kapitalist düzende emek meta olarak görülür. ondan artık değer yaratması beklenir. emek üretimin bir girdisidir ancak üretim süreci nihayete erdiğinde nihai ürünün içinde kaybolup gitmez. emek salt bir girdi ya da üretim maliyeti değildir. belki ana akım iktisatçıların geliştirdiği apolitik-epistemolojik tanım içerisinde öyle görülebilir ancak bizim sosyal politka çerçevesinde baktığımızda bu çok sermaye odaklı bir tanımdır. emeğin yeniden üretimi bu bakımdan incelenecek olursa bundan da kastettiğimiz üretim sürecini sarmalayan hayatı, yaşamı bir bütün olarak tüm ihtiyaçları kapsayan bir hayatın kendisi olarak görmektir.

    emeğin toplumsal yeniden üretimi kendimizi hangi sefil koşullar altında bulmuş olursak olalım ertesi güne sağ çıkmaya çalıştığımız varoluşsal bir özelliğe sahiptir. bu açıdan tüketim bir süreçtir ve emekçi kendini sermaye için üretmediği sürece kendisi için yeniden üretemez ve her sabah ''mülksüzleştirilmiş'' olarak uyanır. kapitalist gözünden emekçi sermaye birikimine adanmış bir metadır. kapitalist gözünde emek emekçi meta iken sosyal politika bağlamında ikisi de meta değildir meta olan emek gücü ya da işgücüdür.

    öyleyse toparlarsak sosyal politika bağlamında emeği, yarattığı değer hakkında konuşabilen ve hayatta tükenmekten başka amaçlar taşıyan işçiyi kendine ait olduğu halin içinde kavrayabilmek gerekir. bir başka deyişle emeği, üretim noktasına olduğu kadar aile de dahil olmak üzere üretim noktasının dışına da taşımak gerekir.

    böyle bişeyler işte. aklıma bu kadarı geldi. sonra gerekirse ekleme yaparız. özet geç piç diyenler için söylüyorum son sözüm meta değil insanız.

    bu saatte bu kafayı yakalayabilmek için: (bkz: rakı kafası)
  • uretim surecinin kuresellesmesi ve 3. dunya metropolitan merkezlere kaymasi ile adi krizle anilmaya baslanan kavram.

    uzerine kitaplar yazmak mubah olsa da tek ornekle sivisayim bu muhim meseleden:

    zimbabve'nin harare kentinde siyah mahallelerinden fabrikalara gitmek ortalama 4 saati buluyor: bu iscilerin gunleri saat sabah 4'te baslayip aksam 9'da evde son buluyor. minik aklimizla minik bi matematik hesap yapip iscilerin evlerinden toplam 17 saat uzak olduklarini farkedip, okkali bir oha cekip, hangi emegin hangi yeniden uretimi sorulariyla kafamizi kasimaya basliyoruz.
  • hem işçi sınıfı nüfusunun artırılması hem de işçinin ertesi gün yeniden çalışma sürecine hazır olması prosesine marksist terminolojide verilen ad.

    işçiye verilen ücret, bu yeniden üretimi yaşanılan ülkenin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapısına göre ve işçinin bu prosesi asgari ölçüde tamamlayabilmesini sağlayacak ölçüde verilir. ancak gittikçe bu hak bile emekçilerin elinden alınmaktadır. günlerin yarısından çoğu ev dışında geçen işçi eve geldiğinde yemek yiyip yorgunluktan salak saçma tv programları önünde uyuklayarak gününü geçirir. sonra da erkenden yatağına gider ve yatar. böylece ancak haftasonu güç bulursa eşiyle çiftleşir ve sınıfa yeni mensuplar kazandırmaya uğraşır. gündelik yaşamın acımasız döngüsünde düşünmediği için beyin fonksiyonları zayıflar ve düşünmez. yabancılaşmanın dibine vurur. dünyanın, ülkenin gidişatını ve sınıfi sorunlarını geçelim; kendi kişisel sorunlarına bile bigane kalır.

    ayrıca bu emeğin yeniden üretilmesi sürecinden kadınlar başat roldedir. çünkü çalışsalar da çalışmasalarda erkek egemen kültür onları bir de ev işlerini yapmaya zorlar. kadınlar sistem tarafından duble sömürülürler. ya sıfır ya da tek ücretle onları çalıştırır bu sistemin içinde. ayrıca sınıfın nüfusunun devamını da kadınlar doğurarak sağlar. ve işçi nüfusu ne kadar çoksa ücretler o kadar az olacağından (bkz: işsizler ordusu) kadının bir önemli görevi de bu işçi üretme görevi olmaktadır. kadının sömürülmesi kapitalist düzen için elzemdir.

    bu emeğin yeniden üretimi sürecinde yemek, içmek, işemek, sıçmak ve yatmak dışında birşey olmamasını ister kapitalistler. (hatta uzak doğuda mesai arasında sıkışıp tuvalete gitmek bile yasaktır.)işçinin kültürel ve düşünsel aktiviteler yürütme imkanını sıfıra indirmek isterler. bu süreçler kapitalistler açısından tehlike arzederler. ayrıca sınıfın yetişmekte olan küçük elamanları kalitesiz bir eğitimle kapitalistin işini görecek kadar bilgiyle donatılırlar* ve bu elemanların yetişmesi içinde işçiye bir ücret verilir. (çocukları okutmak zorunluluğu) ancak işçi çocuğunu okutacak maddi düzeyde olmadığından ya çocuk hiç okuyamaz, ya okulu belli bir seviyede terkeder, ya da okuldan kalan sürelerde üretim süreci içinde para kazanır. ancak kaçak çalışacağından da kapitalist tarafından daha fazla sömürülür. sigorta ve hak edilen ücreti almak bu çocuk için mümkün değildir. yani çocukların sömürülmesi de kapitalizmin getirdiklerindendir. ancak bu eğitim sürecini çekici kılmak için işçi çocuğuna eğitim sisteminin sonunda kısmen sınıf atlama imkanı da verilir. ancak bu hem çok zor hem de belli bir çarkın içine girmedikçe imkansızdır.

    işte kapitalizm çelişkilerini burda gösterir. hem az ücret vererek artı-değer sömürüsünü maksimum kılmak isterken hem de işçiyi ertesi gün çalıştırabilmek amacıyla işçinin asgari konforu için gerekli ücreti de işçiye ödemelidir. ayrıca işçinin uyanmasını önlemek için onu eğitimden uzak tutmaya mahkumken onu çalıştırabilmek içinde asgari eğitimi de vermek zorundadır. bu çelişkileri aşmak içinse burjuva demokratik rejimlerden bile kaçmak zorunda olduğunun farkındadır kapitalistler. ancak işçi sınıfı nispi bir güce sahipken sosyal devlet kuramını önermişler ve işçi sınıfını sömürmekten biraz vazgeçerek, biraz da bu işi incelterek yaparak kurtulmuşlardır.

    burjuvazinin artık gericileştiğinin resimlerinden biridir aynı zamanda bu emeğin yeniden üretimi süreci. o nedenle de önemlidir.

    12 eylül darbesinin ve eğitim sisteminin nedenlerini anlamakta da gereklidir bu sürecin mekanizmasını bilmek. kapitalizmin sıkışmışlığını da görmek için. güzel bir kuramdır.

    *sonradan koyulan edit: burda mesleki derslerin kapitalistin bizzathi işine yaramasının dışında okutulan dandik genel kültür dersleriyle (tarih, edebiyat, coğrafya) hakim sınıfı istediği şekilde bilen ve düşünen (aslında düşünmeyen) bir "vatandaş" tipolojisi yaratılır. (ülkemiz genelinde türk-sünni müslüman ve milliyetçi-muhafazakar kısaca tük-islam sentezciliğidir bu. 12 eylül darbesinin ideolojisi olduğu unutulmamalı.) yani eğitim sistemi de bu egemen sınıfa hizmet etmek için örgütlenmiştir.
  • ucretli iscinin ertesi gun ise saglikli ve uretken olarak geri donebilmesi --yani emek gucunu yeniden uretebilmesi-- icin gereken surec. ayni zamanda mevcut emek gucu ordusunun da bir sonraki nesilde devam etmesini icerir.

    dolayisyla yeme, icme, yol parasi, barinma, hos seda etme gibi temel gunluk ihtiyaclarin yaninda egitim, saglik gibi harcamalar da emegin yeniden uretim masraflarindandir.

    bu hizmetlere ulasim gunumuzde ozellestirmeler basta olmak uzere diger siyasi-iktisadi temel donusumler sebebiyle giderek daha da pahali hale geldi.

    sadece internete ulasimi olabilecek istanbul'lu isgucunun cevaplari uzerinden bile icler acisi durum gozonune cikmis milliyetteki arastirma haberiyle:

    "regus’un yaptığı ankete göre türkiye’de 7 çalışandan 1’i her gün 90 dakikadan fazla bir zamanı yolda geçiriyor. ayrıca, çalışanlar yıllık kazançlarının yüzde 5’ini ulaşım masraflarına harcıyorlar."

    http://www.milliyet.com.tr/…010/1280364/default.htm

    artik ise giderken daha cok zaman harcayip, daha cok para veriyoruz. negzel!
  • cinsiyetci isbolumunun sonucunda kadınıın yegane gorevi haline gelen sey..
    klasik anlamda uretim iliskileri icinde yeri yoktur..
    ortadan kaldırılması en guc ezme ezilme ilskisi olan cinsiyetciligin kadınlara bıraktıgı en buyuk mirastır..
  • "...aslında londra gibi şehirlerde, metalaşmamış tek bir insan etkinliği dahi düşünebilmek zor:

    - köpeğinizi gezdirmek,
    - iş arkadaşlarınızla size erotik bir dans gösterisi yapmak,
    - sırtınızı sıvazlamak,
    - kaşlarınızı almak,
    - çocuk sahibi olmanızı sağlamak,
    - sorunlarınızı dinleyerek size stresle baş etme yöntemleri öğretmek,
    - ve size saçma derecede pahalı kahve yaparak hoşunuza o şekilde gidiyorsa gülümseyerek servis etmek için…"

    what the fuck is social reproduction?

    yeniden üretim araçlarını ele geçirmek

    (bkz: the lego movie/@syn)
  • marxizm'in insan beynini zortlamasıdır. emekçi sınıf kümesinin yenilenmesi-yeniden üretilmesidir. pekiyi bu nasıl olacaktır? iki şekilde. doğum. bakım-besleme
hesabın var mı? giriş yap