• az önce eşi iskender öksüz'ün twitter hesabından vefatını duyurduğu kıymetli yazardır.

    edebiyat dünyası bir değerini daha yitirdi. huzurla uyusun.

    kaynak
  • kitapları ötüken neşriyat, elips yayınları ve bilge kültür sanat'ta yayınlanmış* bir yeniden basım olan son kitabı adsız kahramanlar ise panama yayıncılık'tan çıkan yazar büyüğümüz. birkaç sene önce elini öpmek de nasip olmuştu. eşi iskender öksüz'ün panama'ya transferi sonrası diğer eserleri de buradan yayınlanabilir.

    pınar kür'ü çoğu kişi okumasa bile ismen bilir. kuzeni emine ışınsu ise medyadaki hakim solcu zevat yüzünden -tıpkı diğer milliyetçi isimler gibi- örtülü bir ambargoya maruz kalmış bir isimdir. öyle olmasa bugün "ayşe kulin'den başka bir kadın yazar söyle" denildiğinde mutlaka sayılacak isimlerden biri olacaktı. ancak işte o köşe başını tutan zevat yüzünden bugün elif şafak, ece temelkuran gibiler pek bilinir de emine ışınsu gibi bir isim ancak edebiyat fakültelerinden bazı hocaların tavsiyesine uyan ve biraz da türk milliyetçiliğine ilgisi polat alemdar özentiliğinden ileri olan bir azınlık tarafından okunur.

    şimdilerde hastalıklarla uğraşıyor galiba. allah'tan şifa ve afiyet diliyorum kendisine ve değerli eşine.

    8 mart'a da binaen çiçekler büyür romanından bir parçayla bitiriyorum:

    "biz türk kadınları, her türlü duygumuzu hatta düşüncelerimizi önce, içimizin derinliklerine salıyor; onları can suyumuza karışmış sabırla, ince ince işleyip allah vergisi nurumuzla aydınlattıktan sonra, sessizce, yumuşak yumuşak seriyoruz gözler önüne. kadrimizin her zaman bilinmeyişi, çoğumuzun gölgeler içinde ömür tüketip, karanlıkta göçüşü bu yüzden değil mi?.. kadrimizi bilenler ise, neyi, nanca anlayabiliyorlar?.. kuş kanadının temasında öfkemizi, bir tılsımlı yediveren gülünün kokusunda sevincimizi duyabiliyorlar mı?.. isyan ise, tevekkülde eriyip, kızıl mordan, pembe eflatuna dönmekte."

    emine ışınsu, "çiçekler büyür", sf. 105.
  • mhplilerin rahmet dilemek için emir alamadıkları ve bu nedenle de rahmet dileyemedikleri türk milliyetçilerinin sancaktarlarından en kıymetlileri.
    yazık lan size de sizin reis diye peşinde koştuklarınıza da. bozkurtluktan itliğe terfiniz mübarek olsun.
  • "öylesine sevmelisiniz ki, bu sevgi içinizi kabartmalı, gözünüzü yaşartmalıdır, her şeyi öylesine sevmelisiniz. öylesine sevmelisiniz ki, içinizde duyduğunuz şeyleri anlatamayasınız, anlatmak kabil olmasın; her şeyi öylesine sevmelisiniz. öylesine sevmelisiniz ki, sevdikleriniz sizi muhakkak sevsin, her şeyi böylesine sevmelisiniz. çünkü o, sizi sevgisinden var etti, çünkü o'na ulaşan yol yalnız sevgi yoludur. her şeyi o'nun var ettiğini biliyorsanız, o'nun var ettiği her şeyi sevmelisiniz. çünkü hayrın en güzeli, şüphesiz gerçekten sevmektir. gerçek sevgi ile gerçeği seviniz..."

    demişti nisan yağmuru kitabında.şimdi sevginin yegane menbaına kavuştu. bir çoğumuzun kişisel yolculuğunun unutulmaz duraklarından biriydiniz emine hanım. cennette ağırlanasınız.
  • annesi halide nusret zorlutuna'nın kendisine adadığı kızım ışınsu için adlı şiir:

    ışın kızım sana, oyuncak diye,
    gökten yıldızları, deresim gelir.
    güneşleri verip sana hediye,
    bahârı yoluna seresim gelir.

    senden birer parça, göl, deniz, dere,
    güzelliğin vurmuş sanki her yere.
    ayın ışığını sarıp güllere,
    başına bir çelenk öresim gelir.

    şakrak kahkahanla uçar her hüzün,
    erir ve dağılır sisleri güzün.
    ömrümün bahârı, ışıklı yüzün;
    bir saat görmesem, göresim gelir.

    sesin bir rüzgârdır, tatlı ve serin,
    gönlümdeki mâbet senin eserin.
    rûhuma gülerken güzel gözlerin,
    göklerdeki sırra, eresim gelir.
  • 2006 yılı başlarında kütahya ülkü ocakları kütüphanesinde tesadüfen elime geçen sancı romanı ile tanıdığım, türk edebiyat tarihinin en iyi romancılarından birisi. 5 mayıs 2021 tarihinde vefat ettiğini öğrenince çok üzüldüm. seküler bir türk milliyetçisi olarak sancı romanında dursun önkuzu'nun zihninden geçen son sözlerle onu anmak isterim:

    "erenler ölmez, suret değiştirirler.."

    okuduğum kitapları ile ilgili izlenimlerimi aklımda kaldığı kadarıyla buraya aktarıyorum. belki ilgilenen birileri olur, onlara bir parça ışık tutarım.

    (spoiler içerebilir)

    sancı: emine ışınsu'nun en bilinen, bir dönemin ülkücü gençlerinin başucu kitabı olan roman. 1960-70 arası türkiye'deki şedit dönüşümün görünüşte ideolojik, fakat aslında sosyal ve psikolojik sebeplere dayandığını çarpıcı örnekler üzerinden aktarır. eşsiz bir anlatım dili vardır. insan tabiatındaki çelişkiler -sinema dilini andırır şekilde- akıcı bir dille yansıtılır. örneğin bir karakter konuşurken ağzından çıkan sözler, kendi iç konuşmalarıyla tamamlanır ya da yalanlanır.

    1960'larda yaprak dökümü başlayan cihan ve istiklal harbi gazilerimize saygı duruşu ihmal edilmez. kurtuluş savaşı gazisi ihtiyar adamla, başkarakter "bücür" dursun'un arkadaşlığı göz yaşartır. hastanede geçen günler, nurten hemşirenin yolunu kaybetmişliği ve sağlık sistemindeki bozukluklar okurlara tanıdık gelir. çok sonraları nihat genç de kendi deneyimlerinden yola çıkarak hastaneleri anlatır ve ışınsu'nun bahsettiği meseleleri adeta pekiştirir.

    zihinlerdeki ülkücü (ya da o dönemdeki yaygın adıyla komando) imgesinin içeriden bakış açısıyla anlatılması ezber bozan niteliktedir. hem de öyle bir içeriden ki, mhp'nin sözcülüğünü yapan gazeteyle ilgili bölümlerde emine ışınsu kendine de ufak bir yer vermiş, bir nevi edebî cameo yapmıştır. dündar taşer'in modern zaman dervişi misali konuşmaları, dursun önkuzu'nun ideolojik saiklerden evvel kendi kendine düşünerek / aklederek olgunlaşması gibi mühim mesajlar içerir. dış görünüşün, ekonomik durumun, akademik unvanların toplumda -çoğu zaman yanıltıcı- sınıflar yaratması ince ince işlenir, yeri geldiğinde alaycı bir dille eleştirilir. bir kasaba müzesi önündeki türk bayrağını indiren anarşistlerden, sözde "kürdistan" için türkiye'yi ateşe vermeye hazır teröristlerin ilk kımıldanmalarından, (kitap yazıldığında pkk'nın kuruluşuna 5, eyleme geçmesine 10 yıl vardır yaklaşık..) okulda mahsur kalan arkadaşlarına ekmek götürürken vurularak yaşamını yitiren süleyman özmen'den, istanbul üniversitesi'nde aylarca okuluna giremeyip nihayetinde şehit edilen yusuf imamoğlu'ndan, memleket için elini taşın altına sokanlar varken her şeyi güvenli mahallerden izleyenlerden, "tarafsızlık" adı altında korkup sinenlerden, gençleri birbirine kırdırıp avucunu ovuşturan politikacılardan cesurca söz eder emine ışınsu. ne kadar anlatılsa az, okunması elzem bir kitap.

    canbaz: sancı romanına benzer şekilde 1970'lerin ilk yıllarını ele alan roman. bu sefer döneme farklı kişilerin gözünden tanık oluruz. devrimci harekete katılan ali, odtü'de ülkücü teşkilat kurmaya çalışan ilhan, sermaye patronu koçsa ve öğrenci pansiyonundaki kadınların bakış açısıyla olaylar aktarılır. okurlara 12 eylül'e giden kanlı yoldaki keskin dönemeçler müthiş bir anlatımla resmedilir. "donuna kadar silahlanmış" öğrencilerden, sağ-sol çatışmasının nasıl iç savaşa dönüştüğünden, toplumsal değer yargılarının değişiminden, ahlaki yozlaşmadan açık yüreklilikle bahseder emine ışınsu.

    kaf dağı'nın ardında: yazarın politik üçlemesinin en zayıf kitabıdır maalesef. çünkü sancı ve canbaz 1980'den önce yazılmışken bu romanda 12 eylül sonrasının atmosferi hâkimdir. artık özgürlük ortamı geride kalmış; türk halkında ideolojik ve düşünsel anlamda büyük kırılmalar yaşanmıştır. emine ışınsu da bu kırılmadan payını alır ve zamanın ruhu gereği nedamet getirir. kaf dağı'nın ardı, inci enginün'ün tabiriyle "ismi gibi afaki bir roman"dır..

    "sami" ve "koltuk değneği" kitaplarını yazan bir kadının bundan pişman olması, sol çevreden uzaklaşması ve kendini kütahya'da maneviyata (bir parça tasavvufa vermesi) konu edilir. alegori yapmayı çok seven emine ışınsu'nın kast ettiği sancı ve canbaz romanlarını yazdığı için pişmanlık duyması, ülkücü camia ile yollarını ayırmasıdır. gerçekten de politik söylemden uzaklaşıp yunus emre, hacı bektaş veli gibi manevi önderler ile alakalı romanlarını yazdığı bir döneme geçiş yapar. 1980'e kadar ülkü ocakları ve mhp'yi altını çizerek konu edinen emine ışınsu, bundan sonra eserlerinde aktif siyasete dair tek bir harf bile yazmaz eserlerinde. birazdan değineceğim yunus emre ile ilgili kitabını çok beğenmiştim. ancak o türde bir kitabı yazması için sancı ve canbaz gibi başyapıtlarından utanmasına gerek yoktu. kendi tercihi elbette, bilemeyiz.

    ak topraklar: okuduğum en iyi orta çağ türk tarihi romanı diyebilirim. gerek anlatım tarzı gerekse kullandığı kelimeler insanı horasan üzerinden anadolu'ya akan oğuz boyları arasında hissettirir. doğu romalılarla selçukluların büyük hesaplaşması (malazgirt muharebesi) öncesinde yaşananlar ve "dünya savaşı" diyebileceğimiz bir sürece gidişte neler olup bittiği sıradan insanlar üzerinden verilir. ayrıca sultan alp arslan'ın elçisi sav tegin ile romen diyojen arasındaki diyalog unutulmazdır.

    bir ben vardır bende benden içeri: kaf dağı'nın ardında kitabını açıklarken biraz değindiğim, yunus emre'nin kurgusal biyografisi. 13. yüzyılda anadolu topraklarında yaşanan sosyal ve kültürel değişim, moğol işgalinin her sınıftan insanların üzerindeki yansıması; devlet otoritesinin ortadan kalktığı (sultanın muharebe meydanında düşmandan kaçtığı) bir ortamda dergâhlar aracılığıyla türk-müslüman kimliğinin diri tutulması gibi önemli ayrıntılar içerir. hacı bektaş veli ve mevlana ile yunus emre'nin kesiştiği noktalar oldukça canlı biçimde betimlenmiştir. kısıtlı kaynaklar ve ekseri sözlü anlatımlara dayanan bir hayat hikâyesini bu denli güzel anlatmak, ancak emine ışınsu gibi bir yazarın altından kalkabileceği bir iştir.

    küçük dünya ve azap toprakları romanlarını da okumuştum ancak 10 yıldan fazla zaman geçti üzerinden. aklımda kalan bölük pörçük bilgileri malumatfuruşluk adına buraya yazmak istemiyorum. tekrar okursam editlerim.

    hoşça kalın, edebiyatla kalın.
  • bukağı isimli kitabı ile niyazi mısri yi sevdiren yazar. bir kitap okuyunca yeni bir şey öğreten ya da bazı şeyleri araştırmanıza yol açan kalemlerden.
  • iskender öksüz'ün istanbul'a gelişlerini kolluyordum eşi emine ışınsu ile beraber gelirler de, kitaplarını imzalatırım diye. bir türlü nasip olmadı buralarda yakalamak.

    şimdi karşımda kitapları dizili. imzasız kaldılar.

    rahmette olsun.
  • daha üniversite 1.sınıfta kendisinden aldığım ders sayesinde tanıdığım ve kendisine beni hayran bırakan, vizyonumu son derece olumlu yönde etkilediğini düşündüğüm, kendisine bir konuda danışmak için attığım kısa maile kıymetli zamanından ayırıp uzun bir cevap atmış (hala arada açar okurum) hocam iskender öksüz'ün eşidir kendisi. mekanı cennet olsun. hocama da sabırlar diliyorum.
  • türk milliyetçiliğinin aydın kalemlerinden biri.
    mekanı uçmağ olsun.
hesabın var mı? giriş yap