10 entry daha
  • düşün ve tartışma faaliyetlerinin öğretici kimliği bir kenara, ki inandığım bir şeydir fakat bilgisizliğin doğurduğu bilgi varmış hüviyeti, kişileri ve tartışmaların boyutunu yanlış yönlendirmesin diye, olabilecek güzel bir örnektir; ayrıca muhteşem bir karakteristiği daha var; yanlış bilgi, eksik bilgi, hatta bilgisizlik sunulacak ki, bilgi verme işlemi beri yandan, hangi engebeli yolda, hangi konulara cevap veyahut çözüm ve hatta veri ortaya koyabilecek bu konuda yardımcı olabilecek, işte tam bu söylediğim için muhteşem bir örnektir 'mitoslarin uygarlasma ve insanlasma sureci'

    şimdi gelelim şu eksik bilgilere ayar çekmeye, düzeltmeye;
    mitos insanın doğasına aittir, "mitoslarıyla birlikte yaşayan insan için mitoslar yoktu." ifadesini kullanabilmek için iki veriye bakmamız lazım;
    a) tarihsel kimliklerinde insanların gelişimleri b) edebi açıdan o insanlar tarafından ortaya konan eserler
    örnek; hatta öyle bir örnek ki; mısır - yunan ve roma mtiolojilerinin aralarındaki kültür alışverişleri, hatta tanrı alıp tanrıça vermeler, herodotos'dan kavradığımıza göre; en basitinden etrüsk sektörünün, asia minor'den çizme'ye taşıdığı yerel tanrıların zaten evvelden grek ve doğu kökenli olduklarını düşünürsek, italia'ya geldiklerinde bir de burada daha sonra bizim roma gizem dinlerine de malzeme ve çok ilginçtir roma gizem dinlerinin de ona malzeme olacağı ve romalılık virtus 'unun kaynağını oluşturacak olan (hatta ilerleyen yüzyılda imparatorluk kültü de bundan oluşacak.) karışım şöyle formülleştirilir;
    roma= etrüsk + birleşikten önceki kavimler + grek
    yani çok ilginçtir; zaten evvelden grek etkisindeki etrüsk tanrıları, bir de italya'da grek etkisinden muzdarip bir halde romalılık virtus'unu destekler, ona kutsi bir zemin oluşturur. şimdi bunları neden anlatıyorum; çok farklı şeyler değil, eğer bazı kavramları , bazı tarihsel süreçleri bilmezsek, mitoloji denen hikayeler bütününün formülünü bilmezsek, yanılgılara düşeriz; "mitoslarıyla birlikte yaşayan insan için mitoslar yoktu" ifadesi inanılmaz eksik bir ifadedir, başında sonunda başka cümleler tüketilmeli; zira her dönem için romalılar için mitoslar mevcuttu, bunları biliyorlar hatta bunları bildikten, romalılar gelişim felsefelerinde bu bildiklerine ve kutsal inançlarına dayalı virtus yani karakterlerinde tanrılarıyla şöyle yüzleşiyorlardı; do ut des. yani tanrılarına vermen için veriyorum diyorlardı mitoslarına dayanarak, tabi o döneme şu anki kafayla bakınca bunun manasını algılayabilmek imkansız hatta eksik bilgi vermeye sebeptir;
    zira bu sözlükte kaç defa yazdım bilmiyorum; vergilius 'un aeneis 'i bir mitolojik eserdir! tamam mı? herkes anladı mı, çok basit bu eser; aslında mitolojik bir eserdir, ama yazarı belli, hatta içinde günün roma yaşantısına ara ara pencere açıyor ozan, güncelliği de sabit. peki ya nasıl mitolojik bir eser olabiliyor? işte o kültür bilinmezse, buradan yani i.s. 2006 yılından olaya bakılırsa, yarım yamalak fikirler,sanki "hm evet bin yıllık bir açık yakaladım. bana mantıklı gelmiyor." tadında ortaya konabilir, bunu asla anlayışla karşılamıyorum, bilgisizlik olur öğrenirsin, ama eksik ve özla alakasız fikir teatilerini asla kabul etmiyorum.
    şimdi verdiğim örnekte; vergilius 'un yani yaşadığından emin olduğumuz adamın, roma 'nın yaşayan en büyük ismi augustus 'a prototip oluşturduğu, onun kültür reformlarına destek mahiyetindeki destanını homerik epikten çok ama çok farklı bir yere koymalıyız, nasıl olur da bu dönemin yaşayanları için mitos yoktu diyebiliriz, ya mitos 'un manasını bilmiyor, ya da bildiğini anlatamıyor, sorun burada.

    dedim ya hani vergilius etiyle kanıyla bir şair ve yazdıkları pragmatist bir felsefe güdüyor diye, onu geçtim, o fazlasıyla bildiğimiz bir hadise, emin olduğumuz, elimizde milyon tane komentar bulunduran bir eser aslında homeros 'dan sonraki süreci bilmemek de benzer yanılgılara düşürür insanı ona bakalım biraz, zira değişken hikayelerin, aktarıldıkça süslenmesi, halk türküleri olarak zenginleşmesi hatta bazen ilk halleriyle çelişmeleri söz konusudur. yani burada olabildiğince kaynak vermeye çalışıyorum ama bu kadar aşikar ve kabul edilmiş bir veriye de milyon tane kaynak vermem zaman kaybı ve abes olacaktır, onun yerine örnekler vermem daha mantıklı olacaktır;

    bakınız oidipus 'un ölümünü anlatan ve birbiriyle oldukça çelişen iki hikaye günümüze kadar gelmiştir; bunlardan birinde homeros, kahramanın bir kavga sırasında gururlu bir şekilde hayatını kaybettiğini söylerken; apollodoros ve hyginus ise, iokaste 'nin kadmea soyundan gelen kardeşi tarafından ülkeden kovulan oidipus 'un uzun yıllar kör bir dilenci şekilde sefil bir hayat sürdükten sonra attika 'daki kolonos 'a geldiğini ve burada erinysler tarafından öldürüldüğünü iddia eder. bu hikayenin değişmesi durumu bu ayrı konuşulur, taryışılır, bakın buradan neeye varacağız; oidipus 'un gözlerini kör etmesi, mitologlar ve psikologlar tarafından hadım olarak düşünülmüş, daha sonra achilles 'in eğitmeni olan phoiniks 'in, gözlerini oidipus gibi kör etmesi, iktidarsızlığı örtmek için yapılan bir pratik olarak algılanmış. peki bu hadım edişler (!) bize neyi anımsatıyor? hani mitosların (hesiodos, theogonia) insanlaşması manasızdı? uranos ve attis 'in hadım edilişlerinin, destanlara, homerik öykülere insanlaşarak yansımasının örneğidir bu verdiğim örnek. kaldı ki klasik çağda yazılan eserlerde bu durum, her ne kadar ahlaka karşı bulunsa da, olduğu gibi yer almıştır. hatta tekrar oidipus 'a dönersek; şehir tanrıçası urbis dea 'ya meydan okuduğu için lanetlenerek sürgüne gönderilen ve sefalet içinde geçen yıllardan sonra batıl inançlarının kurbanı olarak hayatını kaybeden biri olarak tasvir edilişi, homeros 'un oidipus tasvirinden yine çok uzaktır; çiğdem dürüşken hoca'nın üzerinde sık durduğu bir konu vardır; yunan düşüncesi bukalemun gibidir, renk değiştirir, yetinmez şekil değiştirir. yunan tragedyalarının, hatta komedyalarının roma 'ya uyuşmalarının da en temel sebebi budur. bakın hikayenin insanlaşma sürecine bir halka daha ekliyeyim; gerçi bu kadarı bile yeter, bu başlık altına daha çok ibret sarfetmek istiyorum başka entiriler yoluyla, ama yine de bir örnek daha vereyim;
    oidipus - theseus'un aksiyonlar bakımından benzeşmesi söz konusu olacak;
    oidipus'un, sisyphos gibi, anaerkil yaşam sistemini değiştirerek yerine ataerkil yapıyı yerleştirmeye çalışan, fakat bunda başarılı olamayan bir kral olabileceği de düşünülmektedir. bununla beraber farkı hikayeler incelendiğinde gerçekten de oidipus 'un anaerkil felsefeyi ortadan kaldırmak için uzun uğraşlar vermiş olabileceği muhtemeldir; zira thebai kralı, kızı antigone ile beraber yaptığı uzun yolculuktan sonra attika 'da, kral theseus tarafından toprağa verilmiştir. anlatılanlara göre; isthmoslu olan theseus da pallantid klanından gelen insanların yaşadığı atina 'da, oidipus yaptıklarına benzer bir şekilde ataerkil felsefeyi yerleştirmeye çalışmış , fakat uygulamalarına karşı gelen aristokratların kendisine verdikleri desteği çekmeleriyle hayatının son yıllarını thebai kralı gibi sürgünde geçirmişti. etkilenmeye bakınız iki söylence arasındaki.

    not: religio konusundaki yanlış saptamalara cevap bile vermem, çünkü bu bilgi eksikliğini benim gidermemle çok da faydalı fikirler çıkacağını sanmıyorum. bu kadar da geriye dönüş yapmıyayım, hiç de mütevazı takılmayıp, ufuk açıcı bilgilere devam edeceğim bir sonraki entirimde.

    bu entiride kullandığım kaynaklar:

    apollodoros
    hyginus
    robert graves, the greek myhts
    sophokles, oidipus

    not2: mitolojiyi yunan ve roma 'dan ibaret saymadığımın kanıtı yine kendi entirimdir:

    #9960704
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap