3103 entry daha
  • -alıntıdır-
    bu yazıyı yazma amacım, karşılaştığımız kötü olaylara karşılık biraz olsun rahatlatabilmek sizleri.insanın kendi doğasında onlarca çeşit duygu barındırır: kimi güzel, kimi acı verici. bugün sizler için acı veren duygu olan, üzüntü duygusunu ele alacağım.bazı insanlar duygusal, bazı insanlar daha katı olabiliyorlar hayattaki zorluklara karşı ama elbet her iki kesimde hayatında defalarca kez üzülüyorlardır. insanız sonuçta, doğamızda var üzülmek.üzüntü duygusunun karşımıza çıktığı zamanlar olarak -genelleme yapacak olursak- en çok ayrılıklarda ve cenazelerde bu duyguları yoğun olarak yaşarız.üzüntü duygusunu atlatmanın tek yolu zamana bırakmaktır... zaman, zaman, zaman... ama ne zaman? ne zaman olduğunu ne siz bilirsiniz ne de bir başkası... o zamanın gelmesi için yapmanız gereken tek şey: doya doya dışarı vurun acınızı; ağlayabildiğiniz kadar ağlayın! içinize hiçbir şey atmayınız bu zamanlarda, yazılar yazın, dostlarınızla dertleşin, dışarı çıkın, empati kurun... yani acınızı doya doya yaşayın...!
    üzülme...!
    ne kadar güzel bir tavsiye öyle değil mi? o kadar kolay olsa keşke diye yakındığınız da oluyordur zaman zaman, insanın bir şeyi unutması kolay olmaz hiçbir zaman. gerçeklerle yüzleşerek olayları atlatmak daha çok rahatlatır insanı. hiçbir şey olmuş gibi değil, her şey olmuş gibi davranın. o kadar çok acı çekmelisiniz ki, bu size haz vermeli, haz verdikçe her ayrılık sizi daha da tecrübelendirmeli... ve daha kolay unutabilmelisiniz acınızı...
    insanı bu dünyada uysallaştıran tek varlık olan sevgili...
    sevgilisinden ayrılan insan kadar acınacak bir varlık yoktur tabi günü birlik olmayan bir sevgiliden bahsettiğimi sizler de biliyorsunuz. aylarca sürmüş bir ilişki, yaşanan güzel hatıralar, ilkler... insanın ilklerini yaşadığı birini kaybetmesi ne kadar kötüdür oysaki...eğer sevgilinizden ayrıldıysanız, sakın ola unutmaya çalışmayın! hemen unutuluyor da sanmayın, unutulmuyor işte. bir anda unutmaya çalışırsanız perişan olursunuz. sindire sindire, acı çeke çeke... o kadar çok acı çekinki, biri suratınıza bakıp; ben iyiyim dediğinizde.hayır, sen iyi değilsin diyebilmeli size karşı...her ayrılık yeni bir başlangıca açılan kapıdır aslında, olayın tazeliğinden bunun farkında olmaz insan. ayrılıklar insanı yıpratmamalı aksine tecrübelendirmeli. hiçbir ayrılık unutulmaz, elbet bir iz kalır... her ayrılık yeni bir başlangıca açılan kapıdır sözüme karşılık mevlananın bir yazısını paylaşacağım sizlere:
    la-tahzen! (üzülme!) la-tahzen!
    üzülme! der mevlana ve devam eder.. kaybettiğin her şey başka bir surette geri döner.la tahzen!
    bir yandan korku, bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun. tek kanatla uçulmaz zaten…la tahzen!
    sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu almaktır. allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. niye kederlenirsin? ...la tahzen!
    taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olmaz. yüzük olmak dileyen ezilmeyi ve yontulmayı göze almalıdır...
    eğer bir ilişkiye başladığınızda, karşılık görememe riskini alıyorsunuz demektir buscagliaa göre. bir ilişkiye başlarken, ayrılığı da göze alabilmelisiniz tecrübeli biri olarak. ilişkinizin bitmesi halinde kendinizi üzülmemeye programlamalısınız, üzülüceksiniz elbet ama her zamankinden daha az olmalı bu.
    risk almak...leo f.buscaglianın bir yazısıyla devam edelim...gülmek; “saf” denme riskini göze almaktır.
    ağlamak ise; “duygusal” görünme riskini…
    birine yakınlaşmak; “kendini kaptırma” riskini,
    duygularını açmak; “kendini ortaya koyma” riskini,
    hayalleri ve düşünceleri sergilemek ise;
    “onları başkasına kaptırma” riskini göze almaktır.sevmek; “karşılık görememe” riskini…
    yaşamak ise…; “ölme” riskini göze almaktır.umutlanmak; “hayal kırıklığına uğrama” riskini
    çabalamak ise; “başarısız olma” riskini göze almaktır…
    ama riskler yaşanmalıdır, çünkü; hayatımızın en büyük riski hiç risk almamaktır. hiç risk almayan kişi, belki acı ve üzüntülerden korunabilir ama büyüyemez, sevemez, değişemez, hissedemez, öğrenemez. garanti arayışlarıyla zincirlenmiş bir köle olarak yaşarken, bedelini; özgürlüğünü kaybederek öder.
    başka bir nasihat:
    yüzüyorsanız boğulmayın... içiyorsanız çok için... seviyorsanız sevişin.. üzülüyorsanız.. yapmayın! değmiyor...küçük iskender.
    üzülme! adı altında o kadar yazı varki bir çok üstâd tarafından, elbetteki bir bildikleri vardır; onların yolunda ilerleyin, üzülmemeye çalışın...
    üzülme! ..
    dert etme can!
    görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan... ne mutlu sana! ..
    elinde olmayanları söyleme bana...
    elinde olanlardan bahset can! üzülme! ..
    geceler hep kimsesiz mi geçecek?
    gidenler dönmeyecek mi?
    yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede..
    veya bir bahar sabahında karşına çıkmış.
    bil ki! güzellikler de var bu hayatta.
    gel git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?
    “hüzün olgunlaştırır...” “kaybetmek sabrı öğretir”...
    (hz. mevlana) herhangi bir yakınınızın vefatıyla doğan üzüntü...
    her insan doğar, büyür ve ölür. bunun geri dönüşü yoktur... yaşamın her anında hissedilir, ölünün arkasından duyulan üzüntü, sakın ola unutmayın vefat eden kişiyi! dua edin, namaz kılıp bir gün onunla buluşacağınızı hayal edin, kıyametten sonraki yaşamı hayal edin ve iyi insan olun; elbet vefat eden kişiyle buluşursunuz başka bir alemde. ölenle ölmeyin, ölenin arkasından dua edin; elbet duanız rabbimiz tarafından kabul olur. yakınını kaybetmiş olanlara allahtan rahmet diliyorum, umuyorum ki bir gün onlarla tekrar birlikte olursunuz.
2588 entry daha
hesabın var mı? giriş yap