131 entry daha
  • derslerde, kitaplarda pek geçmeyen ama hayatın içinde bolca kullanılan, önemli isveççe kelimeler!

    isveççe öğrenenlerin başka yerde bulamayacağı el emeği göz nuru bir liste ile geldim. kime göre? tabi bana göre ama çevreme de sordum, soruşturdum. en nihayetinde anlamlı bir seçkiye ulaştığıma inanıyorum. tack, fika gibi ancak turist eğlendiren, godis, lagom gibi her dil kitabının vazgeçilmezi kelimeleri öğrenmek isteyen kursa gitsin, burada arka sokak dili var!

    blatte
    bomba bir kelimeyle başlayalım. latince ve fransızca'da hamam böceği anlamına gelen blatte'yi, isveçliler zarif biçimde “deri rengi koyu yabancı” anlamında kullanırlar. sıklıkla ortadoğu ve kuzey afrika kökenlilere yapıştırılan bir küfür olsa da, esas vurgu deri renginedir. eskiden oldukça aşağılayıcı kullanımlardan geçmiş kelimemiz bugün aşırı kullanım nedeniyle yumuşamış, hatta “blattarna som byggde sverige (isveç'i inşa etmiş hamam böcükleri)” * gibi ana akım televizyonda gösterilen belgesel adına girmiş durumda. altını çizelim: türk olmanız sizi otomatik olarak blatte yapmaz. eğer deri renginiz -benimki gibi- mermersi bir beyazlığa sahipse, siz de blatte olmaktan kurtulabilirsiniz!

    jobbig
    'yorucu şey / bunaltıcı insan' anlamında bir sıfat. herhalde gün içinde en çok kullanılan negatif kelime budur. 15 dakikayı aşan her diyalogda mutlaka geçer. her şeye, her duruma, her insana çakılabilir. aldığınız iş beklediğinizden meşakkatli mi çıktı? arkadaşınız gecenin bi yarısı arayıp kafanızı mı ütüledi? izlediğiniz film biraz ağır mı geldi? hemen basın 'jobbig'i, acımayın.

    mysa
    tam türkçe veya ingilizce karşılığı yok. 'insanın kendisini rahat hissetmesini sağlayacak eylemde bulunmak' diye kabaca çevireyim. hayatı amerikan dizisi tadında yaşayanlar için şöyle anlatabiliriz: cuma akşamı yorgun argın eve gelip, en sevdiğiniz yemeği söyleyip, battaniyenin altında en sevdiğiniz filmi izlersiniz ya, öyle birşey. hatta tam bu dediğim olayın adı fredagsmys'tür. eğer sevdiğiniz biriyle konuşuyorsanız mysa, kucaklaşmak, sarmaş dolaş koltukta oturmak anlamına gelebilir. mysa eylemi isveçlinin hayatındaki en önemli şeylerden biridir, ve her önemli şey gibi önceden planlanmaya tabidir. rahatlamayı sürekli plana oturturlar ve belki de bu nedenle tam olarak hiçbir zaman rahatlayamazlar. sosyal tespitimizi de yaptık çok şükür.
    (çokça kullanılan sıfat hali: mysigt)

    planka
    “toplu taşımaya kaçak olarak binmek”. aslında bugünkü kullanımda tam olarak: birisi kartıyla turnikelerden geçerken arkasına yaklaşıp (tercihen hissettirmeden) onunla beraber geçmektir. fakirlik, öğrencilik gibi nedenleri olsa da zaman zaman politik bir duruştur. yakalanmaya karşı sizi sigortalayan organizasyonu bile var diyeyim de oradan anlayın durumun ciddiyetini.

    fatta
    'anlamak, kavramak' anlamında, varoşlardan çıkma yenice bir fiildir. çokça kullanılmakla beraber kullanılması beceri gerektirir. dili yeni öğrenenlerin kaş yapayım derken göz çıkarması olası. örneğin birisi bir şey anlatırken 'jag fattar' derseniz 'anlattığın şeyi kavrıyorum / anlattığın hikayeyi takip ediyorum' anlamına gelirken, eğer siz bir şey anlatırken, efendice dinleyen kişiye 'fattar du?' diye sorarsanız, bu 'beni anlıyor musun?' anlamına değil, 'senin o cücük, o miniminnacık beyninin kapasitesi beni anlamaya yetiyor mu?' anlamına gelebilmektedir. bu nüansı farketmeden kullanıp büyük ayar yemişliğim var. hey gidi.

    fitta
    bir başka hassas kelime. eski isveççe'de “sulak, verimli arazi” gibi bir anlamdan çıkmakla beraber bugünkü kullanımda lexin bunu 'amcık anlamında kaba söz' olarak çevirmiş, de işler o kadar basit değil. kelimeyi duyabileceğiniz iki temel ortam mevcut. sokakta küfür niyetine duyarsanız ingilizcedeki 'cunt' anlamında kullanıldığını ve isveççenin en ağır küfürlerinden birinin (hatta direkt en ağırının) edildiğini bilin ve ortamdan yavaşça uzayın. lakin sol/feminist tandanslı bir ortamda takılıyorsanız fitta kelimesi 'kadınlık organı, vajina' anlamında normal konuşma içerisinde geçecektir, hemen tribe girmeyin. ha ben göçmen olarak bu riski alır ve normal cümle içine kullanır mıyım? tabi ki hayır, yine de kullananı engellemeyelim. sonuçta güzide bir kelimemizdir. yalnız fatta / fitta bunlara dikkat edelim.
    (kelimenin önemli varyantı: fittbärare - kadınlık organı taşıyan)

    orka
    “bir şey yapmaya gücü, enerjisi, motivasyonu olmak” anlamında, genellikle negatif kullanılıp anında keyif baltalayan bir kelimedir. heyecanla “birşey yapalım mı?” diye sorarsın ve hemen yapıştırır “jag orkar inte :/” (mecalim yok). isveçliler bu kelimeyi aşırı sayılabilecek çoklukta kullanırlar. kıtipiyozluktan çok, enerji emen karanlık kış aylarına yormakta yarar var. güneş çıkınca gayet herşeye orkarlar.

    ve son olarak:

    oj
    "oy" diye okunur. hiç türkçedeki "lan” “oy” “ah” gibi ünlemlerden örnek verip basitleştirmeyeceğim, zira basitlestirilecek bir durum yok. basbayağı alt gruplara ayrılması gereken bir unlemler bulutudur oj:
    - oj! (lan!) (ah!) (pardon!)
    - oj? (o ne?)
    - oooj! (ulaaan!) (yazık!)
    - oj oj! (hadi ya!) (noluyo ya?)
    - ojoj! (yapma ya!) (dikkat!)
    - oj oj oj! (assktir!) (inanamıyorum!)
    - ojojoj!? (aman dikkat!) (yanlış mı yaptım?)
    - ooojojojojoj! (vaay, hiç böyle bir şey duymamıştım, senin adına üzüldüm)
    örneklemek için yazdığım anlamları birebir almayınız, söyleyenin vurgulama şekli anlamı tamamen değiştirecektir. nitekim herkesin ojlamasına kimse karışamaz!
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap