13 entry daha
  • sanıldığının aksine sahibine kazandırdığı avantaj olası bir savaşı kazanma değil, kendi isteği olmadan savaşa girmeme garantisidir. soğuk savaş'ın soğuk kalmasını, üçüncü dünya savaşının çıkmamasını sağlayan da nükleer silahlar ve süpergüçler arasındaki nükleer caydırıcılıktır. taraflar "şimdi ben bunun kafasına çakarım bombayı çakmasına ama, o da benim ecdadımı siker" düşüncesiyle savaştan kaçınmışlardır.

    nükleer caydırıcılık savaşın ilerleyen dönemlerinde iki yolla aşılabilecek gibi gözükmeye başlamıştır; rakibin nükleer silahlarından çekinmemek için ya muazzam bir saldırı gücü ya da güçlü bir savunma sistemi gereklidir. ilk durumda ilk saldırıyı yapan öyle büyük bir saldırı kapasitesine sahip olmalıdır ki saldırı bitince rakip devlet dümdüz olsun, nükleer saldırıyı yiyince kolunu kaldıracak hali kalmasın ve bir misilleme yapamasın. ikinci durumda ise sdi gibi bir nükleer füze kalkanı oluşturup rakibin nükleer saldırısını etkisiz kılmak amaçlanmıştır.

    fakat nükleer caydırıcılığın bu iki yoldan biriyle ortadan kaldırılması iki süpergücün "ben bu nükleer savaştan sağ çıkarım hacı" şeklinde bir özgüvene kapılmasına ve olası bir nükleer savaştan çekinmemelerine yol açabilirdi. fakat bu karşılıklı bir şeydi ve iki süpergüç de rakiplerinin nükleer savaştan çekinmemesini istemedi. yani ne amerika birleşik devletleri ne de sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği "çıkacağı varsa çıksın savaş, nasıl olsa onun ümüğünü sıkarım ben" diyebildi, ikisi de "ben korkayım ama o da korksun" durumunun devamını tercih etti.

    nükleer caydırıcılığın yok olmaya başlaması devletin hayatının tehlikeye girmesi demekti, bu yüzden bu dönemi salt- start konuşmaları izledi.
37 entry daha
hesabın var mı? giriş yap