2 entry daha
  • jacques rivette'in 1966 tarihli, diderot'nun romanından uyarlanmış filmi. başrolünde anna karina oynuyor. rahibelerin ne iş yaptığı bir merak konusu. yani papazı, rahibi gidip pazar günü ve bayramlarda vaaz verir, ilahi söyler, halk günah çıkaracaksa onu dinler, ortada bir hizmet var. rahibe? hani kolonyalizm döneminde çocuklara din öğreten rahibeler vardı tamam da onun dışında? veya pedro almodovar'ın bir filminde penelope cruz'un oynadığı bir rahibe aids hastalarına yardım ediyordu. ona da tamam. ama o nisbeten yeni birşey sanırım. okuyup bakmak lazım.

    diderot'nun metninden uyarlanmış bu filmde, rahibelik, aristokrat kökenli ailelerin, artık geçindiremeyecekleri ve uygun bir çeyizle everemeyecekleri kızlarını, sokağa düşüp sürtük küçükorospu yosma olmasınlar diye zorla gönderdikleri bir kurum. kendi isteklerinin dışında yemin ettiriliyorlar, daha sonra bu yeminden dönmelerine de izin verilmiyor. anna karina da böyle bir karakteri canlandırıyor bu filmde. allah düşürmesin kerhaneden beter bir hapishane.

    kitabı bilemiyorum ama film, feminist ve bundan öte toplumsal eleştirisi açısından radikal. karina'nın düştüğü manastır yaşamı içersinde rahibeler arası iktidar mücadelesi, fassbinder filmlerini aratmayacak incelikte bir baskı ve zulüm tasvirine dönüşüyor. karina'ya zulmeden rahibeler, zulümlerinin arkasında yatan gayet kişisel motifleri, kıskançlıklarını, öfkelerini, gururlarını dinsel söylemlerin arkasına gizliyor, objektifleştiriyor, bir süre sonra kendi yalanlarına kendileri de inanmaya başlıyor.

    film boyu anna karina savaşma gücünü bir yitirip bir buluyor, ta ki özgürlük zannettiği şeye kavuşana kadar, ama filmin radikalizmi, ne manastır duvarlarının içinde ne de dışında böyle bir özgürlük olmadığını göstermesiyle ortaya çıkıyor. ama bunu anlamak, yani özgürlüğün olmadığını, sadece baskının, maskelerin, "oyunların" ve "kuralların" varolduğunu anlamak için bir kez o manastıra girip bunlarla direkt yüzleşmesi gerekiyor belki de.

    film mizanseni, ışığı, dekorasyonu, kamera çalışmasıyla sakin, sade, mütevazi. bu açıdan biraz bresson'u andırsa da, konuyu da hesap edersek rivette'in, carl dreyer'e, özellikle son dönem sesli filmlerine gayet bilinçli bir selam çaktığını söylemeli.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap