165 entry daha
  • f tipi cezaevlerinin tek bir kişinin özelinde bile ne gibi yıkımlar yarattığını anlatan film. bunu yaparken de kör gözüm parmağına da yapılmamış ayrıca. son derece yalın bir sebep-sonuç ilişkisi kurulmuş ve yine son derece yalın görüntü, replik ve müzikler eşliğinde olay örgüsü oluşturularak, seyircinin önüne konulmuş. yarım kalacak/kalan bir yaşamı, aşkı, evlatlığı, annelik duygusunu v.b. bir insan yaşamında olası herşeyin yarım kalmışlığı pek güzel anlatılmış.

    akıcı bir film değil ve böyle olması da gerekli bence. zira konunun geçtiği yer, zaman, kişinin ruh hali v.b. unsurlar bu durağanlığı zorunlu kılıyor. gerçi devrimciler için, amiyane tabiriyle "parça attırma" diyebileceğimiz bir teknikle aniden araya giren eylem sahneleri o durağanlıkta olağanüstü bir heyecan ve coşku yaratıyor. gayet yerinde ve şık olduğunu söyleyebilirim.

    film boyunca annenin olası fakat farkında olmadığı acısını hissettiriyor yönetmen.

    --- spoiler ---
    annenin yaşaması olası acıyı, annenin sahneye çıktığı ilk andan itibaren duyumsuyorsunuz. bu olasılığın gerçeğe dönüştüğü final sahnesiyse, herkesin de katıldığı gibi filmin en vurucu yeriydi. bu final sahnesinden hareketle bu film yapıldı hissi yarattı bende. yusuf'un ciğerlerini biraz daha tükettiği tulum çalma sahnesiyle, ölümü arasındaki zaman geçişinin görüntü değiştirilmeden, aynı sahnede verilişi muhteşem bir teknikti. bu zaman geçişi yalnızca görüntüyle de sınırlı bırakılmamış ayrıca. müzikle de yapılmış aynı şey. yusuf'un çaldığı tulumun sesi, annenin ağıdına dönüşüveriyor birden. gerçekten takdir edilesiydi.

    tulum ve evin önündeki tahtadan kerevet iki önemli imgeydi kanımca filmde.yusuf ciğerlerinden ölümcül hastaydı. ve tuluma her üfleyişi, yaşamından bir anın, bir nefesin azalmasıydı aslında. final sahnesinde, annesi istediği için tulum çalmaya devam ediyordu. öleceğini bilse de sevdiği değerler uğruna kendini tüketmeyi göze alan tüm insanlar gibi. tıpkı f tipi cezaevine girmeyi göze almak gibi.

    evin önündeki tahtadan kerevet de; yusuf'un hayattayken yattığı bir tabut gibiydi. ama annesi farkında değildi. annenin gözleri önündeydi aslında herşey.ama görmesine, farkına varmasına imkan yoktu. her anne gibi yavrusunun üstüne titremekteyken, annenin yaşanılması kaçınılmaz sonun farkında olmayışı, annenin nasıl acı çektiğine tanık ederek değil, nasıl acı çekeceğini duyumsatması oldukça etkileyiciydi. tahta kerevet de bunu duyumsatmak için kullanılan imgelerden biriydi bence.

    izlenesi bir film olmuş kanımca. emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
    --- spoiler ---
1234 entry daha
hesabın var mı? giriş yap