43 entry daha
  • araba kullanmayı, bir mecburiyet, bir ulaşım yöntemi olduğu durumlarda sevmeyen, sağ koltuk müdavimi insanlar için, bu sıkıntılı eylemin * sıkıntılarını * bir parça azaltacağı var sayılan, teknoloji nimeti gibi görülebilir ama ne yazık ki değildir..

    kendimden biliyorum..
    düz vitesli araba kullanırken, arabada geçirdiğim, canımı sıkan zamanları bir an önce sonlandırmak, arabayı bulduğum herhangi bir yere park edip kendimi ayakkabılarımın muhteşem ulaştırma becerisine sorunsuzca, bırakabilmek için, bütün dikkatimi yola ve arabaya verirdim.. düz vitesli araba kullanırken yaptığım kaza sayısı sıfırdır.. sıfır..

    sonra ne olduysa oldu, sağdan soldan duyduklarım, araba kullanmaktan şikayet ettiğim ve "sana otomatik vitesli araba lazım valla" diyen dostlarımın gazıyla arabamı değiştirip otomatik vitesli bir araba aldım.. işte bu andan sonra trafik asla eskisi gibi olamadı ankara'da..

    önce bir baktım, bir ayağım, bir de elim boşta ve buna rağmen arabada herşey yolunda.. ilk önce eski arabamda hiç kullanmadığım bardaklığını keşfettim bu sayede yeni arabanın.. sabahları meyveli soda, çikolatalı süt, termos bardağımda kahve, artık ne olursa, yanıma almadan arabaya binmemeye başladım.. bir taraftan sütümü hüpletirken, bi taraftan da araba kullanabiliyor olmak inanılmazdı.. eski arabamda geçirdiğim korkunç günleri düşündükçe gözlerim doluyordu otomatik vitesli cici arabamda..

    ankara'daki neredeyse yokuş başlarına konmuş tüm sinyalizasyonların yerini bilirim.. çünkü; otomatik vitese geçene kadar, bu sinyalizasyonlar benim için özel bir dikkat konusuydu.. yokuş başı sinyalizasyona mı yaklaşıyorum, hemen hesaplar yapmaya başlardım.. yokuşun başında durmamak için hızımı nasıl ayarlamalıyım, yaptığım hesaplara rağmen o yokuşta durmaya mecbursam yokuşun beni kalkarken en az zorlayacak eğimine arabamı nasıl yerleştirebilirim vs.. otomatik vites bir anda bu sorunumu da ortadan kaldırdı.. fiziksel tembelliğime fark ettirmeden hiç, bir de zihinsel tembellik eklendi..

    işte bu noktadan sonra yavaş yavaş esiri oldum otomatik vitesin.. sabah sütüne, kahvesine bir avuç fındık ve cevizi yanıma alarak kahvaltıyı arabada yapmak fonkiyonunu kattım önce.. hergün yarım saat kazanıyordum bu sayede neredeyse.. ofise gidince mutfağa hiç uğramadan işimin başına geçebiliyordum..

    sonra cep telefonuyla arabada asla konuşmayan, daha doğrusu bir de bunu yaparak sıkıntılarıma sıkıntı eklemek istemeyen ben, arabada telefonla konuşmaya başladım.. önce acil görüşmeleri hallediyordum arabada ya da çalarsa cevap veriyordum ama kimseyi aramıyordum.. sonra bir baktım, telefon konuşmalarımı hiç destursuz yapıyorum hatta modern sabahları arayıp sohbet etmeye, yarışmalara katılmaya başladım.. the devil wears pradanın özel gösterimi için bilet bile kazanmışlığım vardır bu arada, ayıptır söylemesi..

    artık kontrolden çıkmıştım.. arabada dergi okumaya niyetlendiğim zaman, herşey için çok geçti.. araba kullanmayı neden sevmediğimi bile unutmuştum.. hiç birşeyime engel olmuyordu ki.. herşey negzeldi hatta..

    tam da bu sıralarda kazalarım başladı.. inanılmaz kazalar.. korkunç demiyorum bakın, inanılmaz..! kaza gerçekleştikten sonra diğer arabadan inen şöför önce olaya anlam vermek için uğraşıyordu bir süre.. sonra da korkudan sesi titreyen, rengi atmış, benzi solmuş haldeki beni yatıştırmaya çalışıyordu.. gerçekten çok korkuyordum, birinin tamponuna arkadan hafifçe dokunmuş olsam da aklıma hemen, sarsıntıyla boynunun kırılmış olabileceği geliyordu çünkü.. korkuyordum, vazgeçmek istiyordum ama bırakamıyordum.. ne otomatik vitesi ne de onun uzantısıymış gibi kullandığım, arabada yeme içme, telefonla konuşma, mesaj yazma*alışkanlıklarımı.. otomatik vitesin bağımlısı olmuştum..

    aynı gün içinde birkaç kaza yapabiliyordum.. işe çoğunlukla zamanında ulaşamamaya başladım, çünkü neredeyse her sabah rapor tutturmak için trafiğin en kilit yerlerinde beklemem, birilerine numaramı vermem, artık ahbap olduğum hoşdere oto servisini aramam ve mehmet ustaya birilerini yönlendirmem gerekiyordu..

    lanetlenmiş gibiydim.. ya da ankara lanetlenmişti.. arabalarına küçük ama anlamsız hasar verdiğim o kadar çok insan oldu ki artık arabadan indiğimde, diğer aracın şöförüne dikkatle bakıyordum, daha önce arabasına çarpmadığıma emin olana kadar dikkatlice bakıyordum.. ühü..

    bütün pilotaj becerilerimle beraber aklımı da kaybetmiş gibiydim.. otomatik vites iqumdan birkaç puan çalmıştı kanaatimce.. aklımı sorgulatanlardan biri şöyle oldu kazalarımın; tunalı'dan bulvara dönmeye çalışırken arkadan arabasına vurduğum arkadaş arabayı benim arabamın yaklaşık 1.5m ilerisinde durdurup indi, ben de indim.. sonra arabam gelip tekrar bu arkadaşın arabasına hayvan gibi çarptı.. evet çarptı.. çünkü arabadan inerken vitesi, park vitesi denen kilide almamıştım.. off allahım, sen aklımı koru.. arkadaşın o minicik hasarını bu hamleyle ciddi boyutlara çıkardım.. diğer aracın şöförü, kazayı gören diğer insanlar, bütün ankara üstüme geliyor sandım biran.. herkes içinden "gerizekalı!" diye bağırıyor gibi geldi.. utanıyordum.. bir de üstüne hemcinslerim için zaten var olan negatif yargıları pekiştirdiğimi düşünerek mutsuz oluyordum..

    30 ağustosda, tatil günü ve tören saatiyken, henüz evimin tenha sokağına yeni çıkmışken yani muhtemelen aynı güzergah üzerinde benim dışımda bir tek araç bulunduğu bir anda, gidip o aracı buldum ve çarpıştım.. üstüne üstlük en büyük hasarlı kazam da buydu..

    bu sırada başka şanssızlıklar da eklendi hayatıma, birkaç kere arabamın camını kırıp içinden çeşitli eşyalarımı çaldılar.. konya yolundan ofise giderken patlayan arka camımı ofisin önüne gelince, berberin "abla serinlik olsun diye mi gırdın.. hehe.." sözleriyle fark ettim.. radyatörüm delindi, damlayan su motorun sıcak parçalarına sıçrayıp çıkan dumanı yangın sanan bir sürü yardım sever yine konya yolunda beni durdurup yangın tüpleriyle koşturdu vs..

    en son kaskomun sigorta firmam tarafından haber bile verilmeden iptal edilmesi beni kendime getiren son hamle oldu.. sordum soruşturdum, kimseye olmamış böyle bişey, böyle bişey duymamışlar bile.. tabii sigorta firmasını arayıp konuyla ilgili çeşitli argümanlar geliştirdim ama kendim bile inanmıyordum bunlara.. evet haklılardı, bu kadar çok kaza yapan biri karlılıklarını ortadan kaldırıyordu..

    tek tesellim var, hiçbir yayaya çarpmamış olmak.. hatta yayalara gösterdiğim özen yüzünden arkadan bana çarpılmışlığı da vardır..
    işte böyle dostlar ben sivitas solis, bağımlıyım.. yaklaşık 6 aydır temizim.. araba kullanmıyorum..

    lanet olsun sana otomatik vitesli araba..
84 entry daha
hesabın var mı? giriş yap