• mustafa kemal tarafından osmanlı'da rejim değişikliğiyle kurulan cumhuriyet rejiminin, 100. yılı itibariyle içerisine girmiş olduğu krizden kaynaklı yapılabilecek tesbit.

    osmanlı devleti 600 yılı aşkın hakimiyeti süresince dünya tarihindeki en büyük imparatorluklardan birini kurmuş, tarih sahnesine veda etmekte olduğu dönemde bile oldukça geniş bir coğrafyada, çok farklı dini ve etnik grupları barındıran bir siyasi güç olarak bölgesinde ve dünyada etki gücüne sahip olabilmiştir. özellikle karadenizin kuzeyinde ortaya çıkan rus tehdidi ve bunun getirdiği askeri hezimetlerle farklı arayışlara giren imparatorluk, zaman içerisinde kendini bir tür kimlik bunalımına sokacak adımlara yönelmiş, bu adımlar imparatorluğu kurtarmadığı gibi, belki çöküşünü de hızlandırmış ve daha sonra ortaya çıkan cumhuriyet rejiminin temellerini atmıştır.

    cumhuriyet ilan edip padişahlardan bile daha fazla yetkiye sahip tek adam rejimi kuran mustafa kemal, o dönemde yaygın bir biçimde karşılaşılan batı karşısında kompleks sahibi tipik bir osmanlı subayı olarak batıyı olabildiğince yüzeysel bir biçimde ve taklit düzeyinde "devrimler" yaparak, geriye kendi kompleks ve handikaplarını barındıran bir cumhuriyet ve onun oluşturduğu bir sosyoloji bıraktı.

    mustafa kemal'in tepeden inmeci "devrimlerine" karşı savaşlardan yorulmuş halk çok güçlü bir tepki geliştirememiş, biraz itiraz geliştirmeye çalışanlar ise ya dar ağaçlarında sallandırılmış, ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmıştır.

    yine de zaman içerisinde fırsat bulabildiği ve sistemin izin verdiği ölçüde mustafa kemal'in "devrimlerini" benimsemeyenler farklı siyasi partiler önderliğinde itirazlar ortaya koymuş, bu partiler kapatılmış, siyasetten men edilmiş olsa da, her defasında daha güçlü bir biçimde yeniden halk desteğiyle tekrar seçimleri kazanabilmiştir. benzer trend günümüzde de devam etmektedir.

    ne var ki, tüm bunlara rağmen söz konusu "siyasi partiler" kemalizm karşıtlığı konusunda halkın beklentilerini karşılayamadıkları gibi -kemalizmin bazı baskıcı uygulamalarını sona erdirebilmeyi başarmakla birlikte- sistemik bir değişim getirememiş, mevcut politikalarıyla kemalist rejimin ömrünü uzatmaktan başka bir işe yaramamışlardır.

    türk ulusalcı kimliği üzerine inşa edilen kemalizm özellikle günümüzde değişen dünya karşısında oldukça arkaik ve işlevsiz kalmışken, mevcut uluslararası konjonktürü de değerlendirmek isteyerek bir değişimi gerçekleştirmeye çalışan siyasi iktidar, bu konuda kemalist rejim ve onun beraberinde getirdiği sosyoloji nedeniyle bocalamaya başlamıştır.

    kısır bir ulusalcı dar çerçeveye sahip olan kemalist zihin dünyası, bölgeye ve dünyaya açılan, bölgesi ve dünyayla entegre olarak yeni bir siyaset ve strateji geliştirmeye çalışan mevcut iktidara orantısız bir biçimde itiraz geliştirmeye başlamış, zamanla bunu ülkenin iç ve dış bütünlüğünü tehdit edecek ölçüde ileriye götürmüşlerdir.

    her ne kadar kemalist ideolojinin karşısında olduğunu öne sürse de, mevcut iktidar bilhassa eğitim alanında kemalist ideolojik endoktrinasyonun önüne geçmeyi başaramamış, bu nedenle rejimin katı ideolojik eğitim tornasından geçen yeni nesiller, dar çerçeveli bir ulusalcılıkla saldırgan bir ırkçılığı harmanlayarak ülkede oluşmakta olan yeni sosyolojik gerçeği hedef almaya başlamıştır.

    geçtiğimiz 80-90 yıl boyunca kürt meselesinde takındıkları tavırla ülkenin önemli bir bölümünü oluşturan kürt nüfusu ülkeye yabancılaştıran mevcut söylem, günümüzde çeşitli nedenlerle ülkeye gelen mülteci nüfusu da aynı nefret diliyle hedef almakta, gelecekte bu nüfusun entegrasyonunu baltalayacak bir söylem ve siyasi yönelimle ülkeyi yeni bir sorunla karşı karşıya bırakmaktadır.

    dünya genelinde gerek küreselleşme, teknolojiyle birlikte ulaşımın kolaylaşması, küresel ekonomik aktiviteyle birlikte gelişen nüfus geçişkenlikleri, yaşlanan nüfus olan bölgelerde genç nüfusa olan ihtiyaç, yine savaş ve kıtlık nedeniyle yerinden olan toplu nüfus hareketlilikleri yeni sosyolojiler ortaya çıkarmakta, dünya devletleri bu durum karşısında özellikle yeni gelen nüfusu ülkelerine entegre etmek için pek çok yeni politika belirlemektedir.

    türkiye içindeyse, daha geçmişte bu ülkede yaşayan kendi insanıyla barışamamış olan kemalist rejim, ortaya çıkan yeni realite karşısında bütünüyle bocalamakta, kemalist endoktrinasyonun ürünü olan kemalist kitlelerse, bu yeni realiteyi büyük bir öfkeyle reddetmekte ve 100 yıl öncesinin geri kalmış zihin dünyasıyla günümüz dünyasının gerçeklerini inkar ederek, adeta başını kuma gömen bir deve kuşu misali kendini dünyanın yeni durumuna kapatmaktadır. bu durumun sürdürülebilir olmadığını görmek için kahin olmaya gerek yok.

    cumhuriyet ideolojisi(kemalizm) bu haliyle iflas etmiştir ve kemalizm miadını doldurmuş bir zihni hastalık olarak tarihte yerini almaya hazırlanmaktadır.

    edit: imla, noktalama ve anlatım bozuklukları düzeltilmeye çalışıldı.
90 entry daha
hesabın var mı? giriş yap