13 entry daha
  • yüz küsür sayfalık, bulyon gibi yoğun bir roman.
    betimlemeler var, suyla açsak herhalde on sayfaya yayılır ama bir paragraf sadece. baktım böyle topak topak paragraflar açılmıyor, sesli okumaya başladım. sesli okuyunca daha iyi anlayabiliyorum. rusçası herhalde şiir gibi okunurdu.
    topaklara bir örnek komyagin'e tanışmamız*:
    "bölge askerlik şubesi, uzun süreli mahkumiyet yerleri gibi kokuyordu burnuna: uzağındaki yaşama az da olsa meyledip eli koynunda kalmanın, çaresizliğin buhranından kahrolmamak için bilinçli bir şekilde mütevazı ve tasarruflu davranan çilekeş insan bedeninin ölgünlüğünün kokusu. ucuz devlet bütçesine göre üretilmiş eşyaların lakayt ideolojikliği ve memurların silik yüzleri, bu şahsa yoksul ya da acımasız bir yürekten gelen soğuk bir muamele vadediyordu."
    sonra tanıyoruz ki komyagin esasında katip bartleby gibi bir karakter. insan gibi yaşamak istemiyor, insan gibi ölmek de istemiyor. insan gibi ölmemek ne demek? bürokratik adımları olan kurumsal bir ölüm gibi.
    dr.sambikin'in omurilikte keşfettiği ikinci sesi, kadınlarla ve uykuyla susturmaya ant içmiş bir hayalet adam o.
    işte tam bu noktada bir tutarsızlık baş gösteriyor. komyagin gibi biri* ile bu düşünceler uyumsuz. düşünce-karakter uyumsuzluğuna başka bir örnek de moskova'da:
    "hayır, yaşamın ötelere uzanan büyük yolu buradan geçmiyordu- ne bu yoksul aşktan, ne bağırsaklardan"... halbuki bağırsak bağlantısını moskova bilemez, o bağırsaklardaki ruh boşluğundan habersiz.
    insan bir kitabı okurken editör rolüne soyunmayagörsün her şey gözüne batar. yine de bu uyumsuzlukları bir kenara koymayı başarırsak kitabın en güçlü yanı ilginç karakterleri ve final bölümü diyebiliriz.
    mutlu ve alelade yaşam peşindeki meraklı bayan moskova, dokunduğu birçok erkeği birbirine bağlıyor. idealist erkekler ve idealist olmayan erkekler üzerinden sevme şekillerini ve insanın kendisini* bir makine gibi parçalara ayırma çabalarını okuyoruz.
    sevme şekillerinden biri dans gecesinden:
    "topluluğun içindeki neredeyse herkes kendinde yitirdiği bir şeyi onda bularak moskova'yı dansa kaldırıyordu"
    kitap adını ondan alsa da adamlarının sesi moskova'nınkinden daha baskın. az zorlasak, moskova'yı birçok kadının bir araya gelmesinden oluşan bir amorf gibi hâyâl edebiliriz.
    güçlü erkek karakterlerin başında sartorius geliyor. saatleri ayarlama enstitüsündeki gibi kafayı tartılara takmış bir adam. onun içindeki ikiliği daha uyumlu görüyoruz, bir yanda makine hassasiyeti öte yanda içine ağlayan bir adam.
    farklı dönemlerde birbirinden uzak kültürlerden yazarlar tarafından yazılmış olsalar da bazı kitaplar birbirini andırır. bu taslak kitap, en çok da sartorius'dan ötürü, bana saatleri ayarlama enstitüsü'nü anımsattı.
    son bölüm ve kimlik dönüşümü ise kusursuzdu. gerçeklikten uzak, gizemlere ve iyiliğe iman etmiş bir kusursuzluk.
hesabın var mı? giriş yap