aynı isimde "yumurta" başlığı da var
100 entry daha
  • memleketiyle iyi geçinemeyen evsiz bir şairin yabancılaşmasının hikayesidir yumurta. kitapçı dükkanında yaşar. dışarıda hareketli bir akşam vardır. içeri giren müşteri bunu hissettirir hem bize hem de yusuf'a. ama o yalnızdır, muhtemelen bütün geceleri öyle tek başına geçmektedir. yani onun sorunu taşra, küçük insanlar değil, hayattır. hayatla iletişim kuramamaktadır. hep tuhaf bir mesafe vardır dış dünyayla arasında. ve bu mevzu, filmde en doğru yerden, yani yalnız adamın geçmişine döndüğü noktadan anlatılıyor. insanın çocukluğunun geçtiği yerlere, ailesine, çocukluk arkadaşlarına ya da ilk aşkına bu kadar kayıtsız kalması öyle kolay değildir.

    elektrikçinin eve geldiği sahnede, yusuf babasını sorar çocuğa. ve tanıdık çıkar baba. selam söylersin der. elektrikçi (ufuk bayraktar) yusuf'a döner ve cenazedeydi, görüştünüz ya der. bu replik gösterir ki yusuf'un iletişimsizliği bir tavır, küskünlük ya da seçim değil, bir çaresizliktir. varoluşsal bir sancıdır.

    o sancının tavan yaptığı yer, yusuf'un gerçekten içini döktüğü, annesinin yasını tuttuğu an filmin doruk noktasıdır bence. kırlık bir alanda, bir köpeğin karşısında kaldığında insanların yanında yapamadığı şeyi yapar. ağlar. önce öfkesidir onu ağlatan belki ama sonra biriktirdikleri olur gözyaşları. arınır.

    işte ondan sonra, nihayet bir kırılma yaşar, kalın duvarından bir tuğla eksilir. hiç gocunmadan istediği yere, evine döner. kahvaltı masasına otururken ilk kez tebessüm eder.
82 entry daha
hesabın var mı? giriş yap