123 entry daha
  • dibine kadar boka batmış dünyalarında, üç tane "adam gibi adam"ın hikayesi.

    --- spoiler ---
    bruges'ün ağır atmosferinde mükemmel müzikleri, müthiş bruges manzaraları, süper tuhaf karakterleri, absürd diyalogları ve mizah anlayışı ve de muhteşem finaliyle alkışları hakediyor in bruges.

    baş kahramanlarımız ray (colin farrel), ken (brendan gleeson) ve harry (ralph fiennes). bu üç adam, nedeni anlatılmayan bir şekilde, adam öldürme işindeler. harry görevleri veren patron, ken ona borçlu olan esas tetikçi, ray ise henüz kariyerinin başlangıcındaki çaylak bir katil. çaylak katil ilk işinde kazayla bir çocuğu öldürünce işler karışır. patron harry, onun ortadan kaldırılmasına karar verir. bu görevi de kendisine borçlu olan ken'e verir. hepsi de katil olan bu adamların beklenmedik bir şekilde hepsinde temiz kalmış birer yan, film boyunca ortaya çıkar.

    ken'in ray'a bir şans vermek için kendi hayatından vazgeçmesi, bu temiz kalmış yanının etkisi kadar, yaşadığı hayattan duyduğu bıkkınlığın da bir sonucu. her ne kadar onu öldürmekten vazgeçmesi, aynı sırada onun intihar etmesini engellemek için olsa da filmin sonuna kadar ray'i kurtarmak için birden çok defa tam anlamıyla hayatını ortaya koyuyor.

    harry'nin karakterinde iyi kalan yön ise prensiplerine olan bağlılığı. ray'in öldürdüğü çocukla ilgili "eğer ben bir çocuğu kazara öldürseydim o anda silahı ağzıma dayar tetiği çekerdim" demesinin üstüne filmin sonunda ray'le birlikte bir de çocuk öldürdüğünü zannettiğinde silahı ağzına dayadığı anda tetiği çekmekte hiç tereddüt etmiyor. tek duraksama sebebi "prensiplerine bağlı kalmalısın" demek. sonrası, uçuşan kar tanelerinin arasındaki bir oluk kan.

    ray ise baştan itibaren her ortamda fırlamanın teki olduğunu belli ediyor. kuleye girmek isteyen şişman amerikan aileyle girdiği diyalogda, kafasını gözünü kırdığı kanadalı çift meselesinde, kız arkadaşının kör ettiği eski sevgilisine yaptıklarında, ortamını bulduğunda her türlü kafayı çekmesinde vs. vs. tam bir piçlik abidesi olduğunu gösteren bu adam, kendisini vuran harry, bir çocuk öldürdüğünü zannedip silahını ağzına dayadığında son nefesiyle onun aslında çocuk değil bir cüce olduğunu anlatmaya çalışıyor. son dakikada aslında nasıl bir adam olduğunu görüyoruz. kafası pek fazla çalışmayan, para için adam öldüren ama yine de gerektiğinden fazla canın kaybolmasını istemeyen bir adam.

    filmin sonundaki ambiyans, film setinin beyaz parlak ışığı, setteki kostümlü tipler falan ise kıyamet günü ile arafın güzel bir tasviri olmuş. tam da üç ana karakterimizin hakettiği gibi. ne çok boktan ne de çok iyi.

    ve çok geç de olsa aptal bir adamın ağzından çıkan ve yürekleri dağlayan o final cümlesi : "i really really hoped i wouldn't die"
    --- spoiler ---

    sinemanın ne kadar etkileyici bir sanat olabildiğini bizlere gösteren bu muhteşem filmde emeği geçen herkese naçizane teşekkürlerimi gönderiyorum.
482 entry daha
hesabın var mı? giriş yap