332 entry daha
  • açık açık kemalizme karşı çıkmanın yanlış olduğunu söyleyerek kendi kalesine zaten bir gol atmış olan (bkz: #17881894) ve bir de bunun üstüne tkp ismini hiçbir tarihsel ve örgütsel bağlantısı olmadığı halde çalan sip'in ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı konusunda takındığı leninizm karşıtı tavırla ilgili olarak konunun daha çok uzayacağına kimsenin şüphesi olmasın. ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının üretici güçlerin gelişim sürecine bağlı olarak güncelliğini yitirebileceğini söyleyenlere, kapitalizmde söz konusu olan ulusal sorunun üretici güçlerin geldiği daha üst bir seviyeye bağımlı olarak gelişen sosyalist üretim ilişkilerinin söz konusu olduğu bir ortamda bile dile getirilerek anayasalara dahi konulabildiğini söyledik diye retorist olduk. (retoriği neredeyse 10 sene önce sempatizanı olduğum sip'li arkadaşlarımdan öğrendim. sağolsunlar.)

    elimizde sahte tkp sip'le ilgili şöyle bir fotoğraf var:
    (bunu sahte tkp- sip destekçisi bazı arkadaşların, marksist-leninist teorik zeminin onlar gibi revizyonistlere oluşturduğu duvarların arasında, köşeye sıkışıp kuyruk bırakmaları ve türkiye'de ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kabul etmeyi ve kürt ulusal mücadelesini desteklemeyi burjuva eksenli bir siyaset olarak değerlendirmeleri ya da "ima" etmeleri ile ilgili olarak veriyorum)

    http://www.ilkhabergazetesi.com/…009/10/kpkpar3.jpg
    http://arsiv.sol.org.tr/…18f8036289a8fddc033b74.jpg
    http://arsiv.sol.org.tr/?yazino=15372

    ne yazıyor orada, "ülkemizi abd'ye böldürmeyeceğiz" , ( 2001 yılından bu yana tkp ismini kullanan çark çekiçli sip yazmış bunu)

    önce hemen bu fotoğraf üzerine şöyle bir alıntı yapalım.

    "nasıl ki, örneğin latin ülkelerde olduğu gibi cumhuriyetçi sloganların halkın aldatılması ve mali soygun amacıyla burjuvazi tarafından kullanılması durumları, sosyal demokratların cumhuriyetçiliklerinden vazgeçmeleri için bir neden olamazsa, aynı şekilde bir emperyalist devlete karşı ulusal kurtuluş savaşımından, bazı durumlarda bir başka "büyük" devlet tarafından aynı ölçüde emperyalist amaçları için yararlanılması hali de, sosyal-demokratların, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını reddetmelerine neden olamaz." *

    şimdi türkiye'nin geri kapitalist ülke olduğu emperyalist bir ülke olmadığı söylenebilir bu lafın üzerine türkiye'de var olan kürt ulusal hareketinin sınıfsal bir temeli olmadığı ya da ezilen ulusun burjuva nitelikli sınıfsal unsurlarına daha çok sırtını yasladığı filan iddia edilebilir.

    burada, önce bir lenin'den şöyle bir alıntı yapalım, meselenin, ezenin geri kapitalist ülke olamayacağı şeklinde muhtemel bir iddia ile çok da ilişkili olmadığını ifade etmek için, sonra esas konuya devam edelim:

    "ulusal adaletsizlik kadar başka hiçbir şey proleter sınıf dayanışmasının gelişmesini ve güçlenmesini engelleyemez; "küskün" uluslara mensup olanlar, salt ihmal ya da tavırdan ötürü olsa bile, eşitlik duygusuna ve bu eşitliğin çiğnenmesine -bu eşitliğin proleter yoldaşlar tarafından çiğnenmesine- olduğu kadar başka hiçbir şeye karşı böylesine duyarlı değillerdir. işte bu yüzdendir ki, bu durumda, ulusal azınlıklara gereğinden fazla ödün vermek ve yumuşak davranmak, gereğinden daha az ödün vermekten ve yumuşak davranmaktan daha iyidir. işte bu yüzdendir ki, bu durumda proleter dayanışmanın temel çıkarı ve bunun sonucu olarak da proleter sınıf savaşımı, ulusal sorun karşısında hiçbir zaman biçimsel bir tutum takınmamamızı, her zaman ezilen (ya da küçük) ulusun proletaryasının, ezen (ya da büyük) ulusa karşı özgün tutumunu hesaba katmamızı gerektirir." *

    şimdi başlangıçta, türkiye'yi emperyalistler bölmeye çalışıyor diyebilirsiniz, doğru bile olabilir bu. ancak siz bu söylemi ortaya attıktan sonra ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını parti programınıza koymadığınız zaman bu "ezilen (ya da küçük) ulusun proletaryasının, ezen (ya da büyük) ulusa karşı özgün tutumunu hesaba" katmadığınızı gösterir. hele siz bunu türkiye'nin komünist partisi sıfatıyla yapıyorsanız, bir kere komünistler ile kürt emekçileri ve diğer ezilen emekçiler arasında bir ayrışmaya da yol açarsınız. yani bu ülkenin proleter hareketini bölersiniz. kendi anadillerinde eğitim hakkından yoksun oldukları için, kendi dillerinde matematik, fen vs. göremedikleri için, yani geri bıraktırıldıkları için, hayata bir sıfır yenik başlayan kürt gençlerinin (ya da arap gençlerinin vb.) ucuz emek gücünü teşkil ettiği bir ülkede, ayrıca türkiye'de ezilen etnik unsurlardan olan emekçilerin yaşadığı bölgedeki doğal zenginliklerden faydalanamadığı ülkemizde, kürt sorununun sınıfsal olmadığını zaten kimsenin söyleyemeyeceği gibi, -sip de söylemiyordur sanırız-, türkiye burjuvazisinin kanını emdiği kürt emekçilerinin istediklerinde ayrılma hakları olması ve isterlerse bu hakkı kullanmaları kendi lehlerine olduğu kadar, türkiye burjuvazisinin aleyhine olan böyle bir muhtemel gelişmenin burjuvaziyi güçsüz kılması da söz konusu olacağı için, türkiye işçi sınıfı adına da büyük bir kazanım olacaktır bu... ve yine işte bu yüzden, türkiye'de kürtlerin ya da diğer halkların ayrılma hakkı liberal bir talep olarak nitelendirilemez. lenin'in sözünü ettiği "liberal" nitelemesi kültürel özerklik mevzusunda geçer. yoksa ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı liberal bir talep olarak algılanamaz. ve dikkat ediniz ki konu, sip'in yani sahte tkp'nin ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını programına alıp almaması... kültürel özerkliği ya da başka bir demokratik talebi değil. ayrılmak istemezler o ayrı.

    ha, ezilen ulusun proleterleri ile ezilen ulusun burjuvazisi arasındaki dayanışma ezilen ulusun proleterleri ile ezen ulusun proleterleri arasındaki dayanışmadan daha çok olabilir. bunun sebeplerinden biri ne olabilir peki? ezen ulusun sosyalistlerinin ezilen ulusun isterse ayrılma hakkı olduğunu resmen kabul etmemesi olmasın sakın. eğer adamın burjuvası onun etnik sorunlarına çare olarak gözüken unsurları istismar ederek daha çok sahipleniyor gözüküyorsa sen onun burjuvasının sahtekar olduğunu anlatabilmek için ve onunla temsilcisi olmaya soyunduğun bütün türkiye proleteryası ile birlikte hareket etmesini sağlayabilmek için önce onun ulusal davasını da sahiplenmek zorundasın. bu yüzden ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını tanımak, parti programına almak zorundasın.

    binlerce insanın dağa çıkmak zorunda kalması ekonomik koşulların getirdiği bir zorunluluktur. hiç kimse kaybedecek birşeyi, işi, aşı, geleceği, kendi anadilinde bilimsel eğitim alma hakkı varken en değerli varlığı olan canını tehlikeye atmaz. bu koşulların ortadan kalkmasını sağlayabilmek için türkiye proleter hareketinde önemli bir unsuru yok sayarak, bu insanların kafasında tek çare olarak oluşabilecek ya da oluşmuş bir ayrılma fikrini desteklemeden, o insanlara bu ülkenin tüm proleterleri ile birlikte hareket ederek asıl düşmanlarının tüm burjuvazi olduğunu idrak ettiremezsin. eğer bunu onların içinde ukte olan ve -şu anda çok da istediklerini pek sanmıyorum- istediklerinde ayrılma haklarını tanıdığını ortaya koymazsan, amerikalılar bu hakkı senden daha çok tanıdıklarını gösterirler ve onları kendi emperyalist çıkarları için kullanırlar. işte bu yüzden ortak hareketi sağlamanın ön koşulu olarak bu hakkı tanımalısın önce.

    bak lenin yoldaş'tan tekrar geliyor: "ulusal azınlıklara gereğinden fazla ödün vermek ve yumuşak davranmak, gereğinden daha az ödün vermekten ve yumuşak davranmaktan daha iyidir. işte bu yüzdendir ki, bu durumda proleter dayanışmanın temel çıkarı ve bunun sonucu olarak da proleter sınıf savaşımı, ulusal sorun karşısında hiçbir zaman biçimsel bir tutum takınmamamızı, her zaman ezilen (ya da küçük) ulusun proletaryasının, ezen (ya da büyük) ulusa karşı özgün tutumunu hesaba katmamızı gerektirir."

    ve son olarak lenin'in kaleme aldığı şu paragraf zaten bütün olayın gerek bir ilke olmanın da ötesinde bir ön koşul olarak karşımızda durduğunu gerekse bunun parti programında açıkça yer alması gerektiğini net bir şekilde ifade ediyor:

    "sosyalizmin amacı yalnızca insanlığın küçücük devletlere bölünmesine ve ulusların herhangi bir şekilde tecrit edilmesine son vermek değildir. amaç yalnızca ulusları birbirine yaklaştırmak değildir, onları bütünleştirmektir. ve işte bu amaca ulaşmak için biz, bir yandan, renner ve otto bauer'in bilinen "ulusal kültür özerkliği" fikrinin gerici niteliğini yığınlara açıklarken, öte yandan, ezen ulusların sosyalistlerinin ikiyüzlülüğü ve korkaklığı üzerinde özellikle duran açık ve tam bir ifade ile kaleme alınmış bir programda, ezilen ulusların kurtuluşunu istemeliyiz. ve bu, havada, genel sözlerle, içi boş lafebelikleriyle ve sorunu geleceğe, sosyalizmin gerçekleştiği zamana "erteleyerek" olmamalıdır. nasıl ki insanlık, sınıfların ortadan kalktığı döneme ancak ezilen sınıfın diktatörlüğünün sürdüğü bir geçiş dönemini aşarak ulaşabilirse, ulusların kaçınılmaz olan bütünleşmesine de, ancak bütün ezilen ulusların kurtulduğu, yani ezen ulustan ayrılma özgürlüğüne kavuştuğu bir geçiş dönemini aşarak varabilir." *

    kaynaklar:
    * v.i. lenin, sosyalist devrim ve ulusların kaderlerini
    tayin hakkı, ocak-şubat 1916, ulusların kaderlerini tayin hakkı
    sorununun proleter devrimci
    sunuluşu başlıklı dördüncü bölüm

    * v.i. lenin, 31 aralık 1922,
    ulusal-topluluklar
    ya da "özerkleştirme" sorunu

    * v.i. lenin, sosyalist devrim ve ulusların kaderlerini
    tayin hakkı, ocak-şubat 1916, ulusların kaderlerini tayin etme hakkının
    önemi ve bu hakkın federasyon ile ilgisi başlıklı üçüncü bölüm

    dipnot: "bu arada dünyada feodalliğin toprak ağalığının devam ettiği bir yer var mıacaba?" gibisinden sorular soranlar kendi ülkelerinde kapitalizmle giriftleşmiş ama hala çözülmemiş olan ve tam da ülkemizin doğusunda kendini gösteren feodal unsurları yadsıyarak siyaset anlayışlarının ne kadar da ülkemiz gerçeklerine ve leninizm'e aykırı olduğunu göstermektedirler.
3346 entry daha
hesabın var mı? giriş yap