11 entry daha
  • mayıs sıkıntısının son sahnesinde m.emin toprak kasabada yapamayağını düşünerek şehre gitmeye karar vermiş elinde bavuluyla yürüyordu. uzak filmide bu sahneyle başladı, ilk iki fikmini köyde çeken n.b.c aslında şehirde yaşamın olmadığına dair iç karartıcı bir film yapmış. ama filmin bazı karakterleri arasındaki diyaloglar çok havada kalıyor, bunlar n.b.c'ın aslında standart bir film kareografisi içine yerleştirilen (konu ne olursa olsun esas adamin karisi/sevgilis ile ilişkileri) ilişkiler biçimine kendi rengini vermeye çabasının fazla sonuç alıcı olmamasındandır. kasaba ve mayıs sıkıntısı bir şiirdi, ama uzak bir ağıt, aslında canı kalmamış ama sözü bazen gürültülü çıkan ortalama bir aydının/sanatçının bitip tükenen seyrettikçe eyvah bizde mi böyle olacağız dedirten çıkıssızlığı. ( orneğin köy sahnesinde, bunun bir fotoğrafını çekmek lazım deyip, çekmeyip yeniden arabayı sürmesi; aydınların/sanatçıların aslında yorgun düşmüşlüğü, ama nostaljik bir öykünmeciliğinin sürekli devam etmesi) çok basit bir dille bu kadar anlatılabilir diyor insan, kendimi ve çevremin 10 yıl sonrasını düşünüyorumda " aa şu kitapta çıkmış okumak lazım diyen" arkadaş grupları, aslında hiçbir fiiliyat yok , isimler var, düşünceler var. n.b.c.'ın aslında mekanların çokluğu , karekterlerin fazlalığı bakımından bakıldığında ilk filmi de denilebilecek bir film ama ne film...
377 entry daha
hesabın var mı? giriş yap