6 entry daha
  • başrol oyuncusu kat dennings'in varlığıyla güzellik kazanan film. ancak tanıtımındaki david lynch, juno ve donnie darko benzetmelerini asla hak etmiyor. ne david lynch kadar anlaşılmaz, ne juno kadar zekice yazılmış ne de donnie darko kadar orjinal bir film bu. baştan aklınızdan afişte size gösterilen bu düşünceyi çıkarırsanız filmi beğenme olasılığınız artacaktır.

    --- spoiler ---

    "daydream nation" çok iyi bir film değil. ortalama bir hikayeyi ortalama bir başarıyla işliyor diyelim. özellikle josh lucas'ın karakteri barry sonlara doğru iyice saçma sapan bir hal alıyor. üstelik yaptığı hataların bedelini öderken de göremiyoruz kendisini. gym bitch ile mutlu ve psikopat bir hayata yelken açtığını varsayabiliriz ancak. oysa bir öğrenciye başka bir öğrencisiyle ilişkisini itiraf edecek kadar akılsız olan bu adam, bir seri katilin pençesinden kurtulmuş bir halkın yeni hedefi olabilirdi. oh, canıma da değerdi hani.

    caroline çok iyi oynanmış ama pek iyi yazılmamış bir karakter. kat dennings'in göz alan güzelliği ve karizması olmasa film boyu sevilesi bir kız değil aslında. yaptıkları, "başka bir insan olmak" isteyip iki erkeğin hayatını berbat edişi bencilce bir kötülük. yine de filmin anlatıcısı olarak iyi bir iş çıkarıyor caroline. her şeye rağmen hikayeyi izlenebilir kılan karakter kendisi.

    filmin senaryosunda aslında ot içilerek yazılmış gibi uçuk bir kopukluk var. filmin ilk dakikalarında babasının olayların olduğu sene bir kaşıntı sonrası kanser olduğunu öğrendiği ve sonra hayatını kaybettiğini söylüyor caroline. bu tek cümlenin filmin gerisine herhangi bir etkisi yok. ancak o bir cümleyle daha ilk kez tanıştığı ve filmde önemli rolü olan bir karakteri bir kalıba sokmak ve sonra o kalıbın hakkını vermemek karakterin içini boşaltıyor. aynı boşluk enid için de geçerli. müzisyen kocasını kaybeden ve iki çocuğuyla yalnız kalan erkeklere güvensiz, oğlunun sadık olmasını ve iyi biri olmasını her şeyden çok isteyen anne iki dakikada oğluna bir pislikmiş gibi davranan ama asıl pislik kendisi olan baba (kendisi imdb'de bile mr. waxler olarak geçiyor, karaktere isim vermeye zahmet etmemişler) karşısında yelkenleri suya indiriveriyor. karakter tutarlılığı filmdeki herkes için sıfır.

    şehirde süregelen yangın ve seri katil terörü hikayenin arka planında, şehrin sosyal yaşantısına şekil veriyor. ancak hikayede çok büyük bir etki yaratamıyor ne yazık ki. ikisini de çıkarsanız zaten çok az olan alt metinden bir şey kaybolmuyor.

    filmin final sahnesini ise çok sevdim. şehirdeki yangından çıkan dumana bakan caroline ve thurston'ı izliyoruz. bu sırada anlatıcı caroline mutsuz insanların olaya yanlış açıdan baktıklarını söylüyor ve o sırada biz karakterleri tam ters plandan görmeye başlıyoruz. pis yangın dumanının olmadığı ters tarafta gökyüzü o kadar güzel ki, caroline'ın sözleri müthiş bir anlam kazanıyor. bence bu filmin sinema adına en parlak anı bahsettiğim sahnedir.

    --- spoiler ---

    "daydream nation" ilerleyen yıllarda yıldızı daha da parlayacak harika bir oyuncuyla tanışmak için bile izlenebilir bir film. üstelik filmden keyif alabilir, hatta onu beğenebilirsiniz bile. imdb'deki 5 küsürlük notu biraz haksızlık olmuş kısacası.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap