39 entry daha
  • film başlar başlamaz, ozan dedesinin elinden tutup çarşıda yürürken ağlamaya başladım. canımdan çok sevdiğim, üniversiteye başlarken kaybettiğim dedem geldi aklıma. zaten filme girmeden önce de onu hatırlatacak en ufak bir sahnede ağlayacağımı biliyordum.

    sonra mübadeleyi, mehmet bey'in çocukken o gemiye bindirilişini anlattığı sahnelerde bir an salondan çıkmayı düşündüm. ağlamayı, ağladığını belli etmeyi sevmeyen garip karakterli biri olduğum için nişanlıma da gözyaşlarımı belli etmeyeceğim diye kıvrandım durdum. o mübadele sahneleri bana birebir dedemin anlattığı büyük çerkes sürgünü hikayelerini hatırlattı. denize atılan bebek, gemide yayılan salgın, bebeğini vermek istemeyen anne, kıyıda gemi bekleyen binlerce insan... sanki çocukluğumda dedemden dinlediğim tüm hikayeleri birer birer alıp mübadeleye uyarlayıp işlemişler gibiydi. çok ama çok kötü oldum. yine de sessizce ağladım.

    filmde çok fazla kendimi buldum. dedemin de ölmeden önce tek hayali hiç gitmediği abhazya'ya dönmek, "dünya gözüyle" oraları bir görmekti. o gerçekleştiremedi ama ben onun ölümünden sonra gittim abhazya'ya. tıpkı ozan gibi. oradaki akrabalarımızı, kuzenlerimi buldum. dedemin mezarına o çok görmek istediği ritsa gölü'nden toprak taşıdım bir poşet...

    bu film çok özel oldu benim için. çok...
447 entry daha
hesabın var mı? giriş yap