136 entry daha
  • günlerden bir gün, devlet tiyatrosu oyuncusu olan bir arkadaşın arkadaşı -dıdının dıdısı-, sohbeti mükemmel bir abimiz anlatmıştı nasıl bir yardımlaşma olduğunu sahnede. abi izmirli. üniversite için eskişehir'e gidiyor. son sınıfta mezuniyet öncesi galiba bir oyun hazırlıyorlar. önemli bir olayı vardı oyunun ama tam hatırlayamıyorum şimdi. mezun olmaları mı bağlıymış neymiş bir şeyler. o sırada babası çok hasta. bu abi de oyundan sonra izmir'e gitmeyi planlıyor. lakin patavatsız bir teyzesi var. nasıl olsa haber vermişlerdir diye, babanı kaybettik falan diyor. abi yıkılıyor tabi. fakat sahneye çıkmak zorunda. o halde nasıl oynamış, ne yapmış kendisi de tam hatırlamıyor. kendisi oğul rolünde, finalde babayla sarılma sahneleri var. arkadaşına tam sarıldığı an, dizlerinin bağının çözüldüğünü hissediyor. gözlerinden akan yaşları artık tutamıyor ve bırakıyor kendini. baba rolündeki arkadaşı tam zamanında durumu kavrıyor ve bizim abiyi sıkıca tutuyor. kollarından kaymasına fırsat vermiyor, destek oluyor koltuk altlarından. güçlü olmasını söylüyor. abi toparlanana kadar çaktırmadan uzatıyorlar sahneyi. zaten diğer oyuncuların da vefattan haberi var. oyun bitiyor, abiyi tutamıyorlar artık eskişehir sokaklarında bağıra ağlaya koşuyor... haberdar olduğu oyunları kaçırmamaya çalışan bir seyirci, tiyatro hakkında doğru dürüst bir şey bilmeyen, ilkokulda bir oyunda ağaç dahi olmamış bir insan olarak, hayatta en çok imrendiğim hatta kıskandığım insanlar bir şekilde tiyatroyla iç içe yaşayanlar. sanki sadece yaşayanın hissedebileceği ama asla uygun kelimelerle anlatamayacağı bir mucizenin, rüyanın, gizemin işte adı her neyse bir şeyin içinde gibiler. biz de böyle ot gibi yaşıyoruz işte.
482 entry daha
hesabın var mı? giriş yap