131 entry daha
  • bir nur yüzlü adam. hakikaten şöyle iyice bir bakın mahzuni şerif'in yüzüne. kötülükten, sinsilikten, kurnazlıktan eser göremezsiniz. mahzuni şerif'in iç dünyasının güzelliği, madden de yüzüne yansımıştır. bunu ergenliğimden beri allah'ın insanlara sunduğu bir lütuf olarak görüyorum. ama mahzuni şerif'in yüzünün bu kadar güzel olmasının sebebini, kadersel bir yaklaşımla değil; mahzuni şerif'in kendi çabalarıyla eriştiği iç güzelliğinin yansıması olarak kabul ediyorum.

    mahzuni şerif, benim hayatımı -sakın burada bir kıyas yapılıyor zannetmeyin, içten bir gerçekten söz ediyorum- peygamber efendimiz hz.muhammed'den daha çok etkiledi. bunun sebebi şudur; konyalı görece muhafazakar bir ailede büyüyen biri olarak, illa ki hanefi müslüman olarak büyütüldüm. ailemde namaz kılınmazdı. dini bir baskı yoktu, ama dogmalar yerliyerinde, büsbütün ağırlığıyla duruyordu. dine dair bir soru sorulamıyordu yani bizim evde. mahzun şerif bana dini öğretti. bu din klasik anlamda, hanefi islam dini değildi. mahzuni şerif'in köklerinin uzandığı şii'liğin alevi/bektaşi kolu da değildi. bu din, insanlık diniydi nezdimce. namazı veya semahı toptan reddeden bir din değil, kişinin kalbine bırakan; ancak haksızın yanında olmayı, haksız sermayeye(yani dolaylı olarak bütün büyük sermayelere) cephe almayı, insanların haline hallenebilmeyi(batılı kardeşlerimizin empati dediği şey) yani insanlığı insanlıktan çıkaran bütün davranışlara ve olaylara açık cephe almayı gerektiren bir dindi. emrettiği şeyse, insan olmaktı. insan olabilmek, vicdanın sesini dinleyebilmek. ki kanımca, mahzuni şerif'te herhangi bir alevi değildi, alevi inancının kültürel getirileri dışında tam anlamıyla hayatında yer almadığı zaten açıkça belli olmaktadır. netekim, bu düşüncenin; yani gerçek dinin mevlana celaleddin rumilerden, şirazilerden, hacı bektaş-ı velilerden ömer hayyamlardan ve hatta victor hugolardan gelerek mahzuni şerif'te de bir çeşit yansımasını bulduğunu düşünüyorum.

    beni nasıl peygamber efendimizden daha çok etkiledi? aslında bu durum nurcuların da neden said-i nursi'yi veya fethullah gülen'i hayatlarında daha yoğun yaşadıklarını anlamama sebebiyet veriyor. şöyle ki; ben elime türkçe bir kur'an geçmeden evvel, ben yaradanı inkar etmem'i dinledim. peygamber efendimizin herhangi bir hadisini öğrenmeden önce, kanadım değdi sevdaya'yı işittim. bunların arkasından öteki türküleri, şiirleri geldi. bu bağlamda, ergenliğim boyunca hayat görüşümü, maddesel ve manevi aşk anlayışımı ve dini inancımı aşık mahzuni şerif'in şekillendirdiğini apaçık bir dille belirtmek zorunda olduğumu düşünüyorum. ki bu inanç yapısı, insanın tamamen akıl, kalp ve vicdan üçgeninde değerlendirilmesi gereken eleştiri yapmayan fakat eleştiri kabul eden bir inançtır. bence müslümanlık, sana göre dinsizlik, öbürüne göre hıristiyanlıktır. önemli değil. esasında mahzuni şerif'te kendisini hep "üç dinli mahzuni" olarak tanıtmıştır. belki de bu yüzden, hayatım boyunca onlarca kez umutsuzluğa kapıldığım halde, bir türlü gönül rahatlığıyla ben ateistim diyemedim. olmadı, inancımı en derinden kaybettiğim zamanlarda dahi, olmadı.

    ek olarak, bugün devlet okullarda kur'an ve hz.muhammed'in hayatının zorunlu veya seçmeli ders olmasından bahsediyor. hükümete tamamen karşıyım, o ayrı konu ama; şunun yanına bir de ozanlarımızın, özellikle de mahzuni şerif'in dizelerinden üç-dört kuple koysalar kötü mü olurdu? çok daha açıklayıcı olmaz mıydı?

    nihayete gelelim, bu yazıdan yola çıkarak mahzuni şerif'i hatasız, erişilemez bir insan olarak gördüğüm düşünülebilir. ancak insanoğlu kusursuz olamayacağı için, mahzuni şerif'i de yanlışlarıyla birlikte kabul ettiğim bilinsin isterim. örneğin, ölümüne yakın chp'ye üye olması -üstelik baykal döneminde-, bülent ecevit'e zamanında övgü, yaşlılığında da aynı melodiyle taşlama türküsü yapması... bence mahzuni şerif kadar aykırı bir insana pek yakışmadı. çok daha radikal bir siyasi görüş beklerdim, lakin aşık emekçi gibi sulandırmaktansa belki de böylesi daha iyi oldu. tabii bu da kendisinin en doğal hakkıdır, sadece eleştirilebilir, değiştirilemez bir gerçektir.

    yazımı, onun hayat görüşünü en güzel yansıtan; ve benim muhtaç olduğum iç sesi, vicdanı ve allah'ı keşfetmemde çok önemli yeri olmuş bir türkünün dizeleriyle bitirmek istiyorum:

    ben o dosttan ayrı gezdim ağlarım
    akar gözlerimden sel gizli gizli
    senin ile ikrar verdi gezeli
    kimseler görmeden gel gizli gizli

    inan hey cananım belim büküldü
    farkına varmadım hayda ömrüm söküldü
    deprem yokta neden evim yıkıldı
    bu işte bir yaman el gizli gizli

    ey yolcu destursuz bağa girilmez
    kadir bilmeyene kıymet verilmez
    her sazın döşüne pençe vurulmaz
    incedir kırılır tel gizli gizli

    mahsuni şerif'im yanar inlerim
    feryad eder geri kendim dinlerim
    yardan ayrı kaldım geçmez günlerim
    dakikam içinde yıl gizli gizli

    http://youtu.be/slratta2qxa
670 entry daha
hesabın var mı? giriş yap