3 entry daha
  • fritz lang'ın yönetmenliğini üstlendiği polisiye türündeki bir film. başarılı bir filmdir ama "gerçekten de muhteşemdi. sanırım son zamanlarda izlediğim en iyi polisiyelerden" dedirtecek kadar da değildir. billy wilder'ın the seven year itch'i gibi başlıyor film. bir profesörün eşi iki çocuğunu da alıp şehir dışına çıkar. orta yaşın üstündeki richard da böylelikle evde yalnız kalır. tabi iki arkadaşıyla hemen o muhabbete girerler. hangi muhabbet? çapkınlık tabi ki. prof'un arkadaşları çapkınlığa karşı değildirler. ama prof bu yaştan sonra bunları yapmayacağını, yapamayacağını söyler. çok geçmeden bir kadının, penceredeki kadının davetini kabul ederek kendisini bile şaşırtır. tam kadınla sohbete koyulaştırmışken manyak bir eleman içeri dalar ve bizim prof'a saldırır. birisi ölecektir. ya prof ya da bu çılgın herif. tabi ki ölen mc adındaki bu şahıs olur. filmin başında richard öğrencilerine nefsi müdafaadan bahseder. filmin ortasına gelmeden kendisini bir nefsi müdafaanın içinde bulur. ama polisi arayamaz. tanığı olmasına rağmen buna cesaret edemez. çünkü

    1) 40 yaşındasın. iki çocuğun var. gül gibi bir karın var. karının seni bırakıp gittiği ilk gece başka bir kadının yanında ne işin var?
    2) koskoca profesörsün. ne idüğü belirsiz bir kadınla gecenin o saatinde hem de onun evinde olman yakışık alıyor mu?

    hep toplum baskısı. ne geliyorsa başımıza bu toplumdan geliyor. eleman suçsuz. kendisinin de bu olayı yaşadıktan sonra dediği gibi ikisinden birisi ölecekti, kaçarı yoktu. polisi arasa tutuklanmayacaktı belki. zira tanığı vardı. üstelik bir süre sonra kendisini öldürmeye çalışan adamın sinir hastası olduğu ortaya çıkıyordu. ama polisi aradığında olay basına yansıyacak, büyük ihtimalle üniversiteden atılacak, eşi kendisini boşayacak, toplum onu hor görecek, neticede toplum dışına atılacak. çünkülerini 1 ve 2'deki belirttik. bunu göze alamayan prof olayı örtbas etmeye çalışır, tabi ki beceremez. çünkü mesleği cinayetlerle ilgili olsa da (nefsi müdafaayı anlattığına göre hukukçu olmalı) bir cinayeti örtbas edecek kadar zeki ve dinç değil. filmin çoğu yerinde olayı araştıranlara adeta "ben işledim" diye bağıran ipuçları atar. dikenli telden bahsedilmemesine rağmen dikenli teli sorar kendisi, gibi.

    neticede lang bu filminde bir toplum eleştirisi geliyor. toplumun ahlak kuralları yüzünden basit bir olayın nasıl da karmaşık hale gelebileceği başarıyla aktarılıyor. küçük bir çapkınlık macerası büyük olaylara sebebiyet veriyor. başarılı bir filmdir. eski olması ve onlarca (belki yüzlerce) polisiye izlememiz nedeniyle senaristin bir adım önündeyiz ama gene de film sıkmıyor, izlettiriyor kendisini. lang'ın en iyilerinden değil.

    --- spoiler ---

    genelde "meğersem her şey rüyaymış. bunlar olmamış" şeklinde biten filmlerden nefret ederim (hepsinden değil tabi ki). ama bu filmin böyle bitmesinden hoşlandım. özellikle richard'ın finalde arkasına bakmadan hoşması epey eğlenceli idi. sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş.

    --- spoiler ---
89 entry daha
hesabın var mı? giriş yap