105 entry daha
  • tümden bir yok oluş değil yeniden varoluştur. büyük kıyamet denilen dünyanın ve evrenin yok oluşu kur’an daki ayetlerde sıkça yer almıştır. aşağıda kıyamet ile ilgili kur'an ayetleri belirtilmiştir.

    1. hayır, öyle değil! kıyamet gününe yemin ederim ki,

    2. öyle değil! kendisini ısrarla kınayan benliğe de yemin ederim.

    3. insan, kendisinin kemiklerini asla bir araya toplamayacağımızı mı sanıyor?

    4. hayır, sandığı gibi değil! biz onun parmak uçlarını da tam bir biçimde düzenlemeye gücü yetenleriz.

    5. fakat insan kendi önünde rezillik sergilemeyi ister.

    6. 'kıyamet günü nerede/ne zaman?' diye sorar.

    7. göz şimşek çaktığında,

    8. ay tutulduğunda,

    9. ve güneş'le ay biraraya getirildiğinde, (kıyamet)

    8. yıldızlar silinip süpürüldüğünde,

    9. gök yarıldığında,

    10. dağlar un-ufak edilip savrulduğunda, (mürselat)

    1. gök çatlayıp yarıldığı zaman,

    2. yıldızlar dökülüp saçıldığı zaman,

    3. denizler fışkırtıldığı zaman,

    4. kabirler deşildiği zaman, (infitar)

    1. güneş büzülüp dürüldüğünde,

    2. yıldızlar ışıklarını yitirdiğinde,

    3. dağlar yürütüldüğünde,

    4. o bakmaya kıyılmayan develer kendi hallerine bırakıldığında,

    5. vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,

    6. denizler kaynatıldığında,

    7. benlikler çiftleştirildiğinde,

    8. o diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda,

    9. hangi günah yüzünden öldürüldü diye!

    10. sayfalar açılıp göz önüne konduğunda,

    11. göğün örtüsü soyulup indirildiğinde,

    12. cehennem kızıştırıldığında,

    13. cennet yaklaştırıldığında,

    14. her benlik, önceden ne hazırlamışsa bilmiş olacaktır (tekvir)

    7. ki hiç kuşkusuz, senin rabbinin azabı meydana gelecektir.

    8. ona engel olacak hiçbir şey yoktur.

    9. o gün gök bir çalkanışla çalkanır.

    10. ve dağlar bir yürüyüşle yürür. (tur)

    8. o gün gök, erimiş bir maden gibi olur.

    9. dağlar, atılmış, renkli yün gibi olur. (mearic)

    4. o gün insanlar, çırpınarak yayılmış pervaneler gibi olurlar.

    5. dağlar, didilmiş renkli yün gibi olur. (kaaria)

    14. o günde ki yer ve dağlar sarsılır ve dağlar eriyip akan bir kum yığınına dönüşür.

    17. eğer inkâr ve nankörlüğe saparsanız, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviren o günden nasıl korunacaksınız?

    18. gök bile o yüzden parçalanır. o'nun vaadi gerçekleşmiştir (mümezzil)

    10. artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle.

    11. insanları kuşatıp sarar. inletici bir azaptır bu. (duhan)

    1. yerküre, o sarsıntıyla sarsıldığı zaman,

    2. ve toprak, ağırlıklarını çıkardığı zaman,

    3. ve insan: 'ne oluyor buna?' dediği zaman,

    4. işte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır.

    5. çünkü rabbin ona vahyetmiştir. (zilzal)

    33. şiddetle çarpanın çıkardığı korkunç ses geldiğinde,

    34. bir gün ki o, kişi öz kardeşinden kaçar,

    35. öz annesinden, öz babasından,

    36. eşinden, oğullarından.

    37. o gün onlardan her kişinin kendisine yetecek bir uğraşı vardır. (abese)

    68. sûra üflenmiştir; allah'ın dilediği kimseler dışında göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yere yıkılmıştır. sonra sûra bir daha üflenmiştir. işte hepsi ayağa kalkmış bakıyorlar (zümer)

    1.ey insanlar! rabbinizden korkun! çünkü kıyamet saatinin zelzelesi gerçekten çok büyük bir şeydir.

    2. onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın, emzirdiğinden vazgeçer ve her gebe kadın, taşıdığını düşürür. sen o gün insanları sarhoşlar halinde görürsün; oysaki onlar sarhoş değillerdir, ama allah'ın azabı çok şiddetlidir. (hacc)

    51. sûra üfürülmüştür! bak, işte kabirlerden, rablerine doğru akın akın gidiyorlar.

    52. şöyle diyecekler: 'vay başımıza gelene! kim kaldırdı bizi mezarımızdan? rahman'ın vaat ettiği işte bu! peygamberler doğru söylemişler.'

    53. topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.

    54. o gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız (yasin)

    20. ve sûra üflendi. işte bu, geleceği vaat edilen gündür.

    21. her benlik, yanında bir güdücü, bir de tanık olduğu halde gelir.

    22. yemin olsun, sen bundan gaflet içindeydin. ama perdeni üstünden kaldırıverdik. bugün gözün keskin mi keskin.

    23. yoldaşı şöyle der: 'işte yanımdaki, hazır!'

    24. siz, ikiniz! tüm nankörleri, inatçıları cehenneme atın!

    25. durmadan hayrı engelleyeni, azgını, işkilciyi... (kaf)

    10. der ki insan o gün: 'kaçılacak yer nerede?'

    11. hayır, yok sığınacak yer!

    12. varılıp durulacak yer rabbinin huzurudur o gün.

    13. haber verilir insana o gün önden gönderdiği de arkaya bıraktığı da. (kıyamet)

    10. en yakın dostlar birbirlerinin halini sormaz/bir dost bir dostundan bir şey isteyemez.

    11. birbirlerine gösterilirler. suçlu, o günün azabından kurtulmak için oğullarını fidye vermeyi bile ister.

    12. eşini, kardeşini,

    13. kendisini kucaklayıp barındıran ailesini.

    14. ve yeryüzündeki insanların tümünü fidye verip kendisini kurtarmayı ister.

    15. hayır, hayır! o, alevlenen bir ateştir.

    16. yakar-kavurur deriyi/koparıp götürür kolu-bacağı.

    17. çağırır, sırtını dönüp uzaklaşanı,

    18. toplayıp kasada yığanı/depolayanı. (mearic)

    14. gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş keskin ve derin bir bakıştır;

    15. dökse de ortaya tüm mazeretleri

    22. yüzler vardır o gün parıltılı,

    23. rabbine doğru bakan.

    24. ve yüzler vardır o gün, asık/buruk,

    25. kendisine, bel kıracak bir hesap yöneleceğini sezinler.

    26. iş, onların sandığı gibi değil! can, köprücüklere dayandığında,

    27. 'kim var okuyup üfleyecek?' denilir!

    28. sezinlemiştir ki odur ayrılık.

    29. dolaşmıştır el-ayak/kol-bacak.

    30. rabbine doğrudur o gün sevkiyat.

    31. ne tasdik etti ne sadaka verdi ne namaz kıldı/dua etti.

    32. tam aksine, yalanladı, gerisin geri döndü.

    33. sonra da çalım sata sata ailesine gitti.

    34. çok uygundur sana bu bela, çok uygun!

    35. evet, çok uygundur sana bu bela, çok uygun!

    36. insan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor? (kıyamet)

    6. o gün insanlar, yapıp ettikleri kendilerine gösterilsin diye kümeler halinde ortaya fırlayacaklardır.

    7. artık, kim bir zerre miktarı hayır üretmişse onu görür.

    8. ve kim bir zerre miktarı şer üretmişse onu görür (zilzal)

    48. hepsi, saflar halinde rabbine arz edilmiştir. yemin olsun, sizi ilk kez yarattığımız gibi yine bize geldiniz. ama siz, sizin için hesabın görüleceği bir zaman belirlemeyeceğimizi sanmıştınız.

    49. kitap ortaya konulmuştur. günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: 'vay başımıza! ne biçim kitap bu! ne küçük bırakmış ne büyük. hepsini sayıp dökmüş!' yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. rabbin hiç kimseye zulmetmiyor. (kehf)

    59. ey günahkârlar! bugün şöyle ayrılın!

    60. ey âdemoğulları! ben size, 'şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!' demedim mi?

    61. 'bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!' demedim mi?

    62. yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. aklınızı hiç işletmiyor muydunuz?

    63. alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!

    64. inkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!

    65. o gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek. (yasin)

    30. işte orada, her benlik önceden gönderdiği şeyi kendisi deneyecektir. hepsi gerçek mevlâ'larına döndürülmüş, iftira aracı yaptıkları şeyler kendilerini koyup gitmiştir.

    45. onları huzuruna toplayacağı gün, gündüzün bir saatinden başka, dünyada durmamış gibidirler; aralarında tanışırlar. allah'a kavuşmayı yalanlayıp da doğru yolu tutmamış bulunanlar, hüsrana uğramışlardır (yunus)

    7. onlara bir ilmin tanıklığında/bir ilmin aracılığıyla bütün serüveni mutlaka anlatacağız. biz olup bitenlerden habersiz değildik.

    8. o gün, iyi ve kötüyü ayıran ölçü haktır. artık kimin ölçülüp tartılacak şeyleri ağır basarsa kurtuluşa erenler onlar olacaktır.

    38. allah buyurdu: 'sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla iç içe girin bakalım ateşe.' her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: 'rabbimiz! bizi bunlar saptırdılar. ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver.' allah buyurur: 'her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz!' (araf)

    47. 'tutun onu, cehennemin tam ortasına götürün!'

    48. 'sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün!'

    49. 'tat bakalım! hani sen onurluydun, seçkindin.'

    50. 'işte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey.' (duhan)

    11. vay hallerine o gün, yalanlayanların,

    12. ki onlar bir batağa dalmış oynamaktadırlar.

    13. o gün cehenneme bir kakılışla kakılırlar.

    14. 'işte budur yalanlayıp durduğunuz ateş!'

    15. 'bu da mı büyü?! yoksa siz mi görmüyordunuz?'

    16. 'dalın ona! artık ister sabredin ister sabretmeyin. sizin için hepsi birdir. siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığıyla yüzyüze geleceksiniz.' (tur)

    28. vay haline o gün, yalanlayanların!

    29. haydi, yalanlamakta olduğunuz şeye gidin!

    30. haydi, üç çatallı gölgeye gidin!

    31. ne gölgelendirir ne alevden korur.

    32. gerçekten o, köşke benzer kıvılcımlar saçar.

    33. o kıvılcım sanki sarımtırak bir halat/bir deve kervanı/bakırdan bir ip gibidir.

    34. vay haline o gün, yalanlayanların!

    35. konuşamayacakları gündür bu!

    36. izin verilmez ki onlara özür dilesinler.

    37. vay haline o gün, yalanlayanların!

    38. ayırma günüdür bu! sizinle öncekileri bir yere topladık. (mürselat)

    47. eğer yerdekilerin tamamı ve beraberinde bir o kadarı, zulmedenlerin olsa, kıyamet günü azabın kötülüğünden kurtulmak için tümünü mutlaka fidye verirlerdi. çünkü hiç hesaba katmadıkları şeyler, allah tarafından karşılarına çıkarılmıştır.

    48. kazanmış olduklarının çirkinlikleri, önlerinde belirlenmiş; alay edegeldikleri şey kendilerini sarıvermiştir.

    51. sonunda, kazanmış olduklarının çirkinlikleri yakalarına yapışmıştı. şunların zulmedenlerine de kazandıklarının kötülükleri gelip çatacaktır. ve onlar kimseyi âciz de bırakamayacaklar/onlar bunu etkisiz de bırakamazlar

    54. azap yakanıza yapışmadan rabbinize dönüp o'na teslim olun! sonra size yardım edilmez.

    55. farkında olmadığınız bir sırada, azap ansızın karşınıza çıkmadan önce size rabbinizden indirilenin en güzeline uyun!

    56. benlik şöyle diyecektir o zaman: 'allah'a karşı aşırı gitmem yüzünden başıma gelenlere bak! alay edip duranlardan biriydim doğrusu!...'

    57. yahut şöyle diyecektir: 'allah bana kılavuzluk etseydi elbette ben de korunanlardan olurdum.'

    58. azabı gördüğünde şöyle de konuşacaktır: 'bana bir kez daha imkân verilseydi de güzel düşünüp güzel davrananlardan olsaydım!'

    71. inkâr edenler bölük bölük cehenneme sevk edilirler. oraya geldiklerinde onun kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: 'size, içinizden resuller gelmedi mi ki, rabbinizin ayetlerini karşınızda okusunlar ve sizi şu gününüze kavuşmanız hususunda uyarsınlar?' onlar: 'evet, derler, geldi ama inkârcılar hakkında azap hükmü hak oldu.'

    72. şöyle denilir: 'girin cehennemin kapılarından! orada uzun süre kalacaksınız. büyüklük taslayanların barınağı ne de kötüymüş!' (zümer)

    40. ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılamayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. suçluları böyle cezalandırırız biz.

    44. cennet halkı ateş halkına şöyle seslenir: 'biz, rabbimiziin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. peki siz, rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?' onlar, 'evet!' derler. aralarından bir duyurucu şunu ilan eder: 'allah'ın laneti, zalimlerin üzerine olsun!'

    51. onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları aldattı. onlar bugüne kavuşacaklarını unutmuşlardı. ayetlerimize karşı direniyorlardı. bugün de biz onları unutuyoruz. (araf)

    5. kim verir ve sakınırsa,

    6. ve güzeli doğrularsa,

    7. biz ona, en kolay olanı kolaylayacağız.

    8. ama kim cimriliğe sapar ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görür,

    9. ve güzelliği yalanlarsa,

    10. biz onu, en zor olana sevk edeceğiz.

    11. aşağı yuvarlandığında malı onu kurtarmayacaktır.

    12. yemin olsun, doğruya ve güzele kılavuzlamak sadece bizim işimizdir.

    13. sonrası da öncesi de sadece bizimdir.

    3. oku! rabbin ekrem'dir/en büyük cömertliğin sahibidir. (alak)

    14. ben sizi, köpürerek yanan bir ateşe karşı uyardım (leyl)

    3. bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak islam'ı/allah'a teslim olmayı seçtim (maide)

    53. de ki: 'ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan/aşırı giden kullarım! allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! allah, günahları tümden affeder. çünkü o, mutlak gafûr, mutlak rahîm'dir. (zümer)

    152. anın beni ki, anayım sizi. şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin!

    186. kullarım sana benden sorarlarsa ben karîb'im, gerçekten çok yakınım. dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğru ve iyiyi bulabilsinler. (bakara)

    6. ey insan! o sonsuz cömertliğin sahibi kerîm rabbine karşı seni aldatıp gururlu kılan nedir? (infitar)

    73. senin rabbin, insanlara karşı gerçekten lütufkârdır; fakat çokları şükretmezler. (neml)

    44. allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. ama insanlar öz benliklerine zulmediyorlar. (yunus)

    43. bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir ki ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez. (ankebut)

    28. kulları içinde allah'tan ancak bilginler ürperir. (fatır suresi)
142 entry daha
hesabın var mı? giriş yap