9 entry daha
  • sinema sanatını* kavramsal açıdan anlatmayı başarabilmiş bir filmdir benim gözümde. uyarlanmış olduğu kitabı bu kadar iyi anlatabilmesinin yanında etkileyici bir yol filmidir çit.
    yönetmen kişisi phillip noyce hikayeyi anlatırken –ki hikayenin iç burkan bir dram olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum- diyalogların az olması oyuncuların amatör olması gibi anlatımı güçsüzleştirecek olumsuz etkenlere hiçbir şekilde takılmamış. avustralyanın uçsuz bucaksız ovalarından vahalarından fon olarak maksimum düzeyde yararlanmış. kubrick* ustanın kapalı mekanlarda kullandığı "single point perspective" çekim tekniğini açık alanlarda kullanmış. hatta tüm bu sahneleri peter gabriel’in harikulade müzik sosuyla harmanlayarak beni benden almıştır. ayrıca yol hikayelerinde her zaman olması gerektiğini düşündüğüm fotoğraf karesi tadındaki kompozisyonlara da bol miktarda imza atmış. ha bu filmin hiç mi kötü bir yanı yok var tabi bir kere film çok durağan. resmen yoruluyorsunuz filmi izlerken. kilometrelerce yolu sanki siz de yürüyorsunuz o küçük kızlarla birlikte. yeri geliyor küçük kızların ağız kenarlarının kuruluğuna bakıp “annnneeaaa suuuu” diye bağırabiliyorsunuz evin içinde. ve hatta acıkabiliyorsunuz onlarla birlikte. ha bir yönetmen bir izleyiciye bunları hissettirebiliyorsa da gidip ellerinden öpmek lazım derim. nihayetinde olmuş bir film.

    hamis : filmde konu edilen arı ırkı yakalama çabalarının çemberin dışında tutarsak yaşananların bir benzeri tarihimizde de benzer bir şekilde vuku bulmuştur.
    (bkz: devşirme)
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap