99 entry daha
  • --- spoiler ---

    will, hayatindaki insanlari, onlarin onu terk etmesine izin vermeden hayatindan cikariyor. bu bir savunma mekanizmasi.
    --- spoiler ---

    bu cumleyi cok az kisinin anlayabilecegini dusunuyorum. hatta ''bu ne sacma bir savunma mekanizmasi ki? karsindaki kisinin seni terk edecegini nerden bilebilirsin'' bile diyenler olacaktir -ki vardir da. burada mantiksiz gorunen mantik su; ''o beni terk edebilir. eger terk edilirsem cok fazla aci cekerim. oysa, terk edilmeden ben o kisiyi hayatimdan cikarirsam, sadece o hayatimdan cikmis olur. terk edilme korkusu ve terk edilme acisi yasamam.''

    tabi burada baska bir konu da var. ''sen o kisiyi hayatindan cikardigin zaman aci cekmiyor musun'' sorusu akla geliyor. ancak boyle olmuyor. cunku, sen zaten terk edilme korkusu yasadigin icin, hic kimseyi hayatina gereginden fazla sokmuyor ve hic kimsenin hayatina gereginden fazla girmiyorsun. buna baglanma denebilir. birini hayatinin merkezine koymak denebilir. ne derseniz deyin. nasil tanimlandiginin bir onemi yok. karsinizdaki kisiyi kendinize ne kadar yaklastirirsaniz yaklastirin, arada daima kocaman bir duvar oluyor her sekilde. o duvar bile sizin bir tur savunma mekanizmaniz. o kisiyi hayatinizdan cikardiginiz zaman aci cekmenizi engelleyen bir mesafe.

    sean'in da dedi gibi:

    --- spoiler ---

    ''bu super bir felsefe will. boylece hayatin boyunca hic kimseyi tanimadan idare edebilirsin.''

    --- spoiler ---

    savunma mekanizmasinin ozunde duran da bu iste.

    --- spoiler ---

    hayatin boyunca hic kimseyi gercekten tam olarak tanimadan, sadece idare etmek. boylece hayatinin merkezinde kimse olmayacak. sen kimsenin hayatinin merkezinde olmayacaksin. daima ilk sen gideceksin ve buna aliskin oldugun icin ve terk edilmekten kendini bir kez daha kurtardigin icin derin bir aci cekmeyeceksin.
    --- spoiler ---

    biraz bencilce mi? biraz degil. tamamiyle bencilce. ancak adi ustunde. bu kisinin kendisi icin olusturdugu bir savunma mekanizmasi zaten. eger karsisindaki kisiyi dusunerek hareket etmek zorunda kalirsan, bu mekanizma cokecektir. bu kadar basit aslinda. kimseyi gercekten tanima, yakinina fazla yaklastirma ve gereginden fazla yaklasma. boylece hem onlarin seni terk etmesine izin vermeden hayatindan cikarabilirsin, hem de olur da terk edilirsen bu sana fazla aci vermez.

    ***

    --- spoiler ---

    filmde neredeyse bos bir diyalog yok. ozellikle sean maguire ve will hunting arasindaki diyaloglarin tamami, hatta susup saniyeleri saydiklari sahne bile insani dusuncelere yonlendiriyor. bazi diyalog dizileri veya filmlerinde sirf diyalog olsun diye dakikalarca bos bos konusulan sahneler olur mesela. bu filmin bir saniyesi bile ziyan edilmeyecek turden.

    karakterler bir taraftan birbirlerine ic dokerken, beri yandan deli gibi bir ic hesaplasma hali yasarlar.

    * will hunting, gecirdigi zorlu cocukluk donemi ve cok nadir gorulebilecek bir ozelliginin hayatina etkisine o kadar kapilmistir ki, ne istedigini bile bilemeyen biri olmustur. istediklerini soyleyemez, dile getiremez. hep bir seyler saklar ancak neyi neden sakladigini kendi bile bilmez. bunun patlamasini 2 yerde gorururuz.

    1- sevgilisi skylar ile tartistiklari sahnede saniyeler icinde kendini ozetlemeye calisirken.
    2- ''it's not your fault'' sahnesinde dayanamayip hickirarak aglamaya basladigi sahnede.

    sadece bu 2 sahnede will huting ne dediginin ve kim oldugunun kesinlikle farkindadir. bunun disinda surekli bir nedeni belirsiz kacis ve arayis icersindedir. tabi bir de en sonunda skylar'i gormeye giderken, ne istediginden kesinlikle emindir.

    * sean maguire, esinin yasini tutmaya o kadar kendini kaptirmistir ki, artik baskalarina yardim ederken, aslinda kendisinin de yardima ihtiyaci oldugunu unutmustur. will'in tablo sahnesinde, 2 dakika icinde onu yerden yere vurabilmesinin sebebi de tam olarak budur. sean da ne oldugunun ve kim oldugunun aslinda farkinda degildir. will ile konusmalarinda vefat eden esinden bahseder, onunla ilgili guzel seyler anlatir hep. anlattikca bir seylerin farkina varmaya baslar. aslinda bir acidan, will de ona yardim etmektedir. nihayetinde, sean da kendini bulur ve farkli bir seyler yapmanin zamani geldigini fark eder.

    * prof. gerald lambeau, will'in teorem ispatladigi kagidi yaktigi sahnede 3-4 cumle ile icini doker. ''evet haklisin. sen bunlari ispatlayabilirsin ama ben yapamam. bazen keske seni tanimasaydim diyorum. eger senin varligindan haberdar olmasaydim geceleri rahat uyuyabilirdim... ve senin tum her seyi bir kenara ittigini gormezdim.''

    * chuckie sullivan'in will'e soyledigi ''sende bizde olmayan bir sey var. eger onu kullanmaz ve 20 sene sonra bu hala benim gibi bu bokun icinde olursan, bu bize hakaret olur. onu kullanmalisin; kendin icin degil benim icin. hayatimin en guzel ani, arabadan inip kapina geldigim an. kapini her caldigimda, her defasinda haber vermeden gitmis olmani diliyorum.'' cumeleleri sonunda, will'in kapisina gelip will'in gittigini gordugu an yuzundeki tamamiyle samimi gulumseme, chuckie'nin gercek bir dost olduguna isaret eder. chuckie'nin will hakkindaki dusunce veya kaygilarinda ne kadar hakli oldugunu anlariz aslinda. chuckie'nin will ile gibi gorunen fakat esasinda kendi icindeki catimasi da budur.

    * son olarak skylar'in ''zengin pici'' yaftalarini bertaraf ettigi sahne vardir. will ile konusurken ''bu para bana miras kaldi. ben bunu istemedim. eger elimde olsaydi, babamla vakit gecirmek adina bu paranin hepsini verebilirdim. ama boyle bir sansim yok. bu yuzden boyle olmak zorundayim.'' der skylar. will'in gereksiz para takintisinin aslinda kendisi icin ne derece zor ve gereksiz gordugu bir sey oldugu anlatir.

    --- spoiler ---
241 entry daha
hesabın var mı? giriş yap