46 entry daha
  • farkındasın değil mi, bu memleket en akıllı, en ileriyi gören evlatlarını hep harcadı. çünkü hepsi de birer uyumsuzdu. bu memlekette ya o ya da bu olmalısın. yeni bir fikir ileri süremezsin, hatta düşünmemen gerekir böyle şeyleri, aklından bile geçirmemen. çünkü biz düşüncenin eyleme geçmiş halinden bile korkmayız kendisinden korktuğumuz kadar.

    tülay german zengin ailenin kolejde okumuş kültürlü bilgili kızı. ama ev kadını olması gerek. kültürlü bir ev kadını olup kocasının yüzünü ağartacak diğer hemcinsleri gibi. güzel yemekler yapacak, akıllı çocuklar doğuracak, bir de elbette yatakta orospu olacak. olamazsa annesi gibi kaderine boyun eğecek. bunları, severek evlendiği değil, ailenin “münasip” gördüğü bir adam için yapacak.

    kolejde bir gün bütün kızlara kağıt dağıtılıp oradaki soruları cevaplamaları istenmiş. sorulardan biri şu; okul bitince ne olacaksınız? şarkıcı olacağım yazmış tülay. hemen ertesi gün müdire çağırmış. dehşet içinde müdire, yanlışlıkla yaptım demesini bekliyor ama demeyecek tülay. aksine “taammüden” yazdığına inandıracak müdireyi ve bir dehşet daha yaratacak. şöyle cevap verecek memleketin şarkıcıdan çok bilgili annelere ihtiyacı olduğunu söyleyen amerikalı müdireye;

    “özür dilerim miss martin ama, amerika'yı, çok iyi bir anne ve ev kadını olan kız kardeşiniz mrs. tracy değil de mesela nat king cole ya da ella fitzgerald gibi şarkıcılar tanıtıyor dünyaya.”

    öfkesinden incecik bir çizgiye dönüşecek amerikalı müdirenin dudakları.

    sonra ailesinden gizli şarkı söylemeye başlayacak tülay kulüplerde, ingilizce hem de. babası duyduğunda ilk osmanlı tokadını yiyecek. ama herkesin bir yumuşak karnı var. sekreteriyle ilişkisini görmezden gelme karşılığında izin koparacak babasından. işte bu memlekette işler böyle yürür. yasak olan her şeyi yapabilirsin, gizli kalmak şartıyla. giz bozulduğunda da bedelini ödersin olur biter. hatta buna gerek bile kalmayabilir.

    lüks kulüplerde şarkı söylerken hayatını değiştiren adam erdem buri'yle tanışacak tülay german. erdem o zamanın aydınlarından, evi adeta bir okul. dönemin tanınmış sanatçılarının, yazarlarının uğrak yeri. on yaş farka rağmen birbirlerine aşık olacaklar ve işte o zaman tülay'ın değişimi başlayacak. yabancı şarkılardan türk müziğine yönelecek. ruhi su gibi ustalardan dersler alıp tarzını değiştirerek sahneye çıkacak. ama o dönemim en “tehlikeli” insanları bunlar… üstelik bir araya geliyorlar.

    tehditler alacaklar ruhi su ve diğerleri ile birlikte.

    “sizi yakacağız!”

    imzasız mektuplar gelecek altlarında ruhi su, tülay german yazılı iskelet resimlerinin olduğu. aldırmayacaklar.

    ve sonra paris yılları gelecek. o yıllar bizim utanç yıllarımız tıpkı şimdikiler gibi. şarkı söyleyen insanların sakıncalı ilan edildiği zamanlar onlar.

    sonra erdem öldü biliyor musun? paris'te beyin kanaması geçirip tam on buçuk ay hasta yattı ve öldü. aşkını koruyabilmek adına erkeğiyle evlenmeyen, bunu aklından bile geçirmeyen ve bu yüzden ailesi tarafından baş günahkar ilan edilen o kadının ellerinde öldü. okusan sen de ağlardın...
140 entry daha
hesabın var mı? giriş yap