25 entry daha
  • öncelikle john michael mcdonagh'dan konuya girmek istiyorum. hatta mcdonagh kardeşlerden. bunlar nasıl bir aile ki iki kardeşinde yazdığı dialoglar inanılmaz ince işlenmiş olabiliyor? ikisi de inanılmaz bir dialog ustası bana kalırsa. martin birazcık daha profesyonel olsa da (muhtemelen oyun yazarlığından dolayı) michael'ın da abisinden hiç aşşağı kalır yanının olmadığını bu filmle daha da iyi anladık. yönetmenin ardından başroldeki brendan abim -in bruges'den sonra tanıdığım ve içinde bulunduğu bütün mcdonagh filmlerini izlemiş biri olarak konuşursam eğer- insanlık dışı oyunculuklar sergilemeye tam gaz devam ediyor diyebilirim. calvary'de kendini ortaya alan filmi, kendi etrafında merkez kaç kuvvet kullanarak öyle bir çevirmiş ki anlatılmaz, izlenilmesi gerekir. son olarak filme gelecek olursak; michael mcdonagh ölüm üzerine bir güzelleme yapmış. her bir karakterin ölümle alakalı kafasına taktığı ve bunları çok şiddetli şekillerde tasarladığı, düşündüğü takıntıları var. hepsinden biraz biraz ama gayet derin bir şekilde ölüm hakkında yazılmış ince ve bilgece dialoglar dinliyoruz. takip etmesi bir yerden sonra zorlaşıyor çünkü cümleler ciddi aforizmik şekilde ilerliyorlar. sanki bir romanmışçasına ciddi edebi şekilde yazılmış dialoglar, aynı sahneyi ard arda bir, iki defa izlemeyi gerektiriyor. sinemada izlemediğime çok sevindim bu açıdan. ben tek başıma izledim ilk izleyişimde ama ikinci izleyişimde iki veya üç kişiyle izlemeyi istiyorum çünkü ölüm hakkında üzerinde konuşulacak çok cümle ve laf var. pederin ruh halini yönetmenlikten ziyade oyunculuk olarak brendan gleeson muhteşem aktarmış. oraları gittim görmedim ama herkesin bildiği gibi bir soğuk nevalelik mevcuttur uk'de. karakterlerin neredeyse hepsinin aşırı cool olmasını birazcık buna da bağladım. sonuç olarak ölümle alakalı farklı tatlar yakalamış ve -çok derin olmasa da- düşüncelere daldıran harika bir downtempo film olmuş cavalry.
28 entry daha
hesabın var mı? giriş yap