46 entry daha
  • bacakları öyle uzun ki dört kez dolayabiliyormuş birini diğerine... öyle çizerlerdi onu gırgırda. evde ben küçük bacaklarımı birbiri etrafında dört kez döndürmeye çalışırdım. olmazdı. büyüklerin dünyasının güzel ve maceralı olabileceğinin müjdesiydi onun bacakları, ağzındaki sigara. dergideki bütün yazarların ortak yanı ondan korkularıydı sanki. mühim bir adamdı sanki bu uzun bacaklı ince bıyıklı adam. orda çizen herkes sanki seviyordu bu adamı gizliden. usta nasıl bir şeymiş, ilk kez öyle sezdim.
    gereksiz taramalardan kaçınmak gerektiğini öğrendim ilkokulda.. evde avniyi çizmeye çalışırdık ablamla. avniyi çizmeye çalışmak ne güzeldi. oturup avniyi çizmeye çalışmak. babam severdi çünkü avniyi. alır almaz gırgırı sondan ikinci sayfayı açıp babamın yanına giderdim. babam az gülen bir adamdı çünkü, birlikte gülerdik avniye...
    gırgırı satın aldıklarında bir dal kırıldı içimde, haksızlık neydi onu anladım.
    büyümek.. sevdiğin şeylerin eksilmesi, değişmesi..
    yuvarlanan turgut özal kafaları çoğalınca zam olduğunu anlardık. dalga geçmek çokkeyifli bir şeydi. sanki insanın hayata karşı tek gerçek savunma silahı.. dudağımızın kenarındaki alaycı tebessüm.. yuvarlanan turgut özallar.
    oğuz aral bir kuşağın dudağının kenarındaki alaycı tebessümün ta kendisidir. gamzesidir.
    her hafta ablamla gırgır alırdık biz. ablamla biz her hafta gırgır alırdık. sen öptürmezsin zannedersem ama yine de öperiz elinden. oğuz amca. aşkolsun.
120 entry daha
hesabın var mı? giriş yap