9089 entry daha
  • bir bilgi veya düşünceyle karşılaştığımda; eğer bilgi, kendi bildiklerimle çelişiyorsa önce kendimden şüphe ederim, "acaba yanlış mı biliyorum?" diye bildiklerimi sorgularım. tam olarak emin olduktan sonra başkasını düzeltmeye çalışırım. eristik diyalektik kitabını okuduğumda, çoğu insanda bunun böyle olmadığını; yani gördükleri bilgi, düşünce kendilerininkiyle çelişiyorsa karşı tarafın hatalı olduğunu varsaydıklarını, haklı olma ihtimalini çoğun hesaba katmadıklarını öğrendim.

    kitaptaki ilgili bölüm:
    "diyalektik ise büyük ölçüde sadece a posteriori olarak; hem birlikte düşünen iki akıl sahibi varlığın bireysel farklılıkları nedeniyle saf düşünmenin maruz kaldığı rahatsızlık ve aksaklıklara ilişkin deneyimsel bilgiden, hem de bu bireylerin her birinin kendi düşüncesini saf ve nesnel düşünce olarak kabul ettirmek üzere birbirine karşı kullandığı araçlardan hareket ederek. çünkü insan doğası böyle bir şeydir: birlikte düşünme (??????????? [dialegesthai]) sırasında, yani konuşmacılar birbirine görüşlerini aktarırken (tarihsel görüşmeler hariç), eğer a aynı konuda b’nin kendisinden farklı düşündüğünü saptarsa, önce kendi düşüncesini gözden geçirip hata aramak yerine, ötekinin düşünüşünde hata olduğunu varsayar. yani insan, doğası gereği dediğim dediktir. onun bu özelliğinden doğan sonuçları öğreten disipline de ben diyalektik adını vermek istiyorum; ancak, yanlış anlamalar olmasın diye bunun yerine 'eristik diyalektik' diyeceğim. demek ki eristik diyalektik, insanın doğasında yatan dogmatikliğin işleyişini araştırıp açıklar."

    belki de ben bildiklerime hiçbir zaman tam anlamıyla güvenemediğimden ve bu sebeble kendime de güvenemediğimden insan doğasının "dediğim dedik" tavrını ortaya koymuyorum.

    insan doğasındaki bu tutumu öğrenmek beni fazlaca aydınlattı. bu yüzden bu başlığa yazmam gerektiğini düşündüm.
32681 entry daha
hesabın var mı? giriş yap