41 entry daha
  • chomsky, on yıllardır dünyanın en büyük terör örgütünün abd olduğunu söylüyor, on yıllardır üstüne basa basa abd ordusunun terör örgütü olduğunu söylüyor, ve bunu abd'nin en büyük üniversitelerinde söylüyor. on yıllarca mit'de ders veriyor, abd'nin ve aynı zamanda dünyanın en büyük üniversitelerinde konferanslar veriyor, abd politikalarını en ağır dille eleştiriyor. amerikalı bir yahudi olarak israil'i yerden yere vuruyor, filistin davasını sonuna kadar sahipleniyor, ve bunu da yine muazzam güçte bir yahudi lobisinin bulunduğu abd'de yapıyor. yani adam her iki kimliğine de, amerikalı ve yahudi kimliklerine de düpedüz "ihanet" ediyor. ve başına hiçbir iş gelmiyor, hiçbir zaman hakkında en ufak bir soruşturma açılmıyor, işini kaybetmek gibi bir korku yaşamıyor, ifade özgürlüğüne hiçbir zaman tecavüz edilmiyor.

    chomsky'nin yazdığı kitaplara şu ana kadar tek bir yerde dava açıldı: türkiye'de. evet, chomsky'nin "kitle medyasının ekonomi politiği: rızanın imalatı" isimli kitabı türkiye'de yayınlandığı zaman, yayıncı hakkında tck 301'den "türklüğü, cumhuriyeti ve tbmm'yi aşağılamak" ithamıyla dava açıldı, chomsky 75 yaşında kalkıp yayıncısına destek vermek için türkiye'ye geldi, dgm'ye kendisini ihbar etti.

    yaşayan insanlar arasında kendisinden en çok alıntı yapılan insan olan, dünyanın yaşayan en büyük entelektüelleri arasında her zaman ilk sıralarda gösterilen, yazdığı kitaplar her dile çevrilip dünyanın her yerinde üniversitelerde okutulan, dünyanın her yerinden konferans vermesi için davetler alan bir adam, yazdıklarından dolayı mahkeme salonuyla sadece bu ülkede muhatap oldu. evet, chomsky türkiye'nin kürtlere yönelik politikalarını on yıllardır sert bir şekilde eleştiriyor, çünkü bildiniz, o da bir apocu.

    sartre fransa'nın cezayir politikasına karşı en şiddetli, en sert muhalefeti yürütüyordu, paris sokaklarında fransa aleyhine bildiriler dağıtıyordu. "yeryüzünün lanetlileri"ne yazdığı önsözde, apaçık şiddet övgüsü sayılabilecek ifadeler kullanır, sömürge ülkelerin haysiyetleri için savaşmalarını selamlar.

    fransa'nın gerzekleri de, sartre'nın tutuklanması talebiyle devlet başkanına gittiler, devlet başkanı charles de gaulle, ki kendisi bir generaldir, dedi ki: "sartre fransa'dır."

    yani abd, fransa, kendi içinden çıkan chomsky gibi, sartre gibi adamları, kendisine karşı azılı bir düşman olsalar da, "vatan haini" olsalar da, bir "değer" olarak benimsiyor ve onların ifade özgürlüğünü her ne pahasına olursa olsun koruyor. çünkü o ülkelerin muktedirleri, yani aynı zamanda dünyanın da en güçlü muktedirleri, o adamların ne kadar değerli olduklarını biliyor. çünkü ifade özgürlüğünün laf olsun diye savunulası bir şey değil, gerçekten de ülkenin değerini yükselten bir şey olduğunu biliyorlar, kendilerini en ağır şekilde eleştiren insanları bir övünç kaynağı olarak benimsiyor, "sartre fransa'dır" diyorlar. çünkü biliyorlar ki yüz yıl sonra, sartre'ın tutuklanmasını isteyen gerzeklerin hiçbirinin adını kimse anmayacak, ama sartre anılmaya devam edecek, insanların aklına fransa dendiği zaman sartre gelecek. çünkü biliyorlar ki 2400 yıl önce sokrates'i öldürenlerin adını şu an kimse bilmiyor, ama hepimiz sokrates'i tanıyoruz.

    sen ise, şu ülkeden çıkıp nobel alan tek adamı, sokakta korumasız dolaşamayacak bir cehenneme çeviriyorsun bu ülkeyi. "bu ülkede kürtler, ermeniler öldürüldü" dediği için. hrant gibi bir değeri mahkemelerde süründürüp hedef haline getiriyor, sonra katlediyor, sonra katilinin eline bayrak verip "söz konusu vatansa gerisi teferruattır" yazısının altında hatıra fotoğrafı çektiriyorsun karakolda. hala katillerini koruyorsun, iltifat ediyorsun, daha da yüksek mevkilere getiriyorsun.

    işte bu yüzden onlar abd, fransa; sen ise türkiye'sin. milliyetçiliği bile onlardan öğrendin, onların filozoflarının 250 sene önce düşünüp yazdığı şeylerden ilham aldın. aydınlanma düşüncesini de, liberalizmi de, sosyalizmi de, moderniteyi de, postmodern düşünceyi de onlar üretti, sen seyretmeye devam ediyorsun. onlar rousseau, descartes, hobbes, spinoza, kant, hegel, schopenhauer, marx, nietzsche, freud, heidegger, foucault, sartre, weber, hume, bergson, wittgenstein, bentham gibi nice insanlar yetiştirdi. locke, milton, stuart mill gibi insanlar yüzlerce yıl önce ifade özgürlüğünü teorize ederek savunmaya çalıştı, sen 2015 yılında hala onları anlamaya bir gram yaklaşmış değilsin.

    sen onların ürettiklerini çoğunlukla yanlış anladın, güya dine savaş açıp yalan dolan seküler bir milliyetçiliği yeni din olarak benimsedin, devlet fetişini de aynen muhafaza ettin. bütün hukukunu onlardan ithal ederek, onlar gibi giyinip onlar gibi yaşayarak onların seviyesine çıkacağını zannettin. onlar şimdi insan haklarından bahsediyorlar, sen hala ahmakça bir milliyetçiliği tek varoluş formasyonu olarak bütün vatandaşlarına dayatmaya çalışıyorsun, bu dayatmaya karşı duranların her türlü özgürlüğüne tecavüz etmek için fırsat kolluyorsun, senin devlet ideolojine iman etmeyen herkesi hedef haline getiriyorsun, farklı hiçbir düşünceye tahammül edemiyorsun. sonra "niye bu haldeyiz" diye soruyorsun utanmadan, "türkiye'den siktir olup gitmek" diye başlıklar açıyorsun. niye bu ülkeden dünya çapında filozoflar, bilim insanları çıkmıyor diye soruyorsun. cemil meriç'in dediği gibi, "düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı ülkede, düşünen adam nasıl çıksın?"

    onlar daha geçen hafta eşcinsel evliliğini benimsediler, sen daha bunun tartışılmasını bile hayal edemeyecek bir seviyedesin. avrupa insan hakları mahkemesinde, avrupa konseyi üyesi 47 ülke arasında, hakkında en çok dava açılan, en çok ceza alan ülkesin. ifade özgürlüğü ihlalinden dolayı en çok mahkum edilen ülkesin, en yakın rakibine 5 kat fark atmış durumdasın. kendini her alanda, sürekli rezil ediyorsun ve bununla gurur duyuyorsun. bu rezilliği eleştirerek düzeltmek isteyenlere de hayatı dar etmek için elinden geleni yapıyorsun.

    bunca rezilliğin içinde, yapılan araştırmalara göre hala toplumun dörtte üçü türk olmaktan gurur duyuyor. çünkü gurur duyabileceği başka hiçbir şey olmadığı için, kendi tercihi olmayan bir şeyle, türk olarak doğmakla gurur duymaya çalışıyor. çünkü boğazımıza kadar boka battığımız için, başımızı dik tutmaya çalışıyoruz. toplumun yarısı, ateist, eşcinsel, gayrimüslim komşu istemiyor. o kadar paranoyak, o kadar mutaassıp bir toplum yaratıldı ki bu ülkede, öyle bir tek tipleştirme, öyle bir sosyal mühendislik uygulandı ki, osmanlı'nın bile gerisindeyiz muhtemelen. 500 yıl önce istanbul'da yaşayan ortalama bir müslümanın gayrimüslimlere bakışı, şu anki ortalama müslümanın bakışından bile daha ileriydi. çünkü 500 yıl önce şehirde fazlasıyla ermeni, rum, yahudi yaşıyordu, müslümanlar onlarla içiçe yaşıyordu. elbette bir eşitlik yoktu, ama şimdikinden daha ileri bir birlikte yaşam kültürü gelişmişti kaçınılmaz olarak, müslümanlar "ermeni" görünce uzaylı görmüş gibi bakmıyordu, alışmışlardı çünkü, birlikte yaşamayı öğrenmişlerdi. şimdi "ermeni" deyince tüyleri diken diken oluyor insanların, ermeni, yahudi kelimeleri bizzat hakaret olarak kullanılıyor, akit gibi gazeteler bir insanın yahudi olduğunun "ortaya çıkarılmasını" habercilik addediyor, bir insanın yahudi olduğunu vurgulayarak onun "gerçek" yüzünü, ne kadar aşağılık bir insan olduğunu ortaya çıkardığını düşünüyor. akit'le güya farklı bir dünya görüşüne sahip görünen sözcü gibi gazeteler ise, kürt, ermeni, roman, ezidi milletvekillerinin fotoğraflarını basıp "bu ülkenin kıymetini bilin, sizi insan yerine koyup meclise sokuyor" minvalinde manşet atıyor, sanki kendisinin temsil ettiği rezil zihniyete karşı on yıllardır verilen mücadeleler sayesinde değil de, onların lütfuyla meclise girmişler gibi. akit'le birebir aynı kafa, düşman kardeşler.

    gayrimüslimleri katlederek, sürgün ederek, korkutarak, kaçırarak bu ülkenin tüm renklerini, tüm zenginliğini yok ettiler. çinli diye koreliye saldırıp linç etmeye çalışanlar bu ülkede marjinal bir grup değil, bizzat bu ülkenin yetiştirmek için gayret gösterdiği vatandaş tipi.

    velhasıl, bu rezillikte ısrar ediyorsun sevgili kardeşim. tamamen senin gibi düşünen, daha doğrusu düşünmeyen insanlarla dolu bir ülke hayal ediyorsun. ilkokulda 5 yıl boyunca her sabah andımız okuya okuya beyni çürüyen, milli bayramlarda marşlar eşliğinde uygun adım yürüyerek ibadet eden, ayin gibi törenleri, ritüelleri benimseyerek şiirler okuyarak büyütülen bir robot sürüsü hayal ediyorsun. bayrak görünce duygulanmayan, marş okunduğu zaman eşlik etmeyen, 10 kasımda saat dokuzu beş geçe bütün ülkede siren çalınınca saygı duruşuna geçmeyen insanlara tahammül edemiyorsun.

    farklılığa, çeşitliliğe, çoğulculuğa hiçbir tahammülü olmayan, renksiz, daha doğrusu tek renk bir ülke hayal ediyorsunuz, çünkü size başka bir şeyi hayal etme fırsatı bile tanımadılar. kitlesel bir taassubu milli değer olarak benimseyip dayatmaktan başka hiçbir vizyonunuz yok. bu zamana kadar büyük ölçüde başarılı da olundu bu konuda, ama dediğim gibi, dünya sizin istediğiniz yönde dönmüyor maalesef. çünkü insan aklı böyle bir ahmaklığa, böyle bir irrasyonelliğe bu kadar uzun süre tahammül edemez, edemiyor nitekim, zorla giydirmeye çalıştığınız don yırtılıyor illaki. "amanın ülkemiz bölünecek" manyaklığıyla devlet ideolojisini eleştiren herkesi hedef haline getirmek, sürdürülebilir bir politika değil, sürdürülemiyor nitekim.

    kaldı ki, ben bu ülkenin bölünmesini bile açıkça ve rahatlıkla savunabilmeliyim icabında, çünkü bu da siyasi bir fikirdir ve korunmaya hakkı vardır. "medeni" dediğiniz ülkelerde insanlar bu gibi konuları da rahatlıkla oturup konuşurlar, tartışırlar, bölünme için referandum yaparlar, insan gibi iletişim kurarak karar verirler. çünkü bilirler ki, vatan, devlet denilen soyut kavramlar, bütün anlamlarını ve meşruiyetlerini insandan alırlar, insandan bağımsız hiçbir değerleri yoktur, insanların mutluluğu ülkelerin bölünmemesinden daha değerlidir. çünkü aslında dünyanın bütün toprakları, tek bir insanın kanını akıtmaya değmez.

    siz ise, geçtim bölünmekten bahsetmeyi, insanları "ben kürdüm" dedikleri için hapislerde işkencelerde süründürmeyi norm diye bellediğiniz için, insanlara şiddete başvurmadan seslerini duyurabilme imkanı tanımadığınız için bu kadar rezil bir haldeyiz. şimdi barıştan, bir arada yaşama kültürünü geliştirmekten bahsediyoruz, bu sefer ayrılıkçı ırkçılar türedi, onlar bölünmeyi savunmaya başladı, hayat gerçekten ironilerle dolu.

    rasyonel ve ahlaklı bir insan olmanın yolu, içinde bulunduğun toplumu eleştirebilmekten geçer. içinde herkesin daha mutlu yaşayabileceği bir dünya yaratmak istiyorsanız, her şeyden önce kendi ülkenizi, kendi toplumunuzu eleştirebilmelisiniz. başka ülkeleri, başka milliyetçilikleri eleştirmek kolay ve herkes onu yapıyor zaten, mesele kendi ülkeni, kendi milliyetçiliğini eleştirebilmek. herkes kendi evinin önünü süpürürse, dünya o zaman gülistan olur.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap